Veronika Ölmek İstiyor – Paulo COELHO Kitap önerileri listemde bu kadar çok kitabına yer verdiğim tek yazar Paulo COELHO. Aslına bakarsanız; yalın diliyle pek de edebi sayılmayan, bir bilemedin iki günde rahatlıkla okunabilecek kitapları, beni her seferinde yazara daha da yakınlaştırdı. Başka bir açDevamını oku
Veronika Ölmek İstiyor – Paulo COELHO
Kitap önerileri listemde bu kadar çok kitabına yer verdiğim tek yazar Paulo COELHO. Aslına bakarsanız; yalın diliyle pek de edebi sayılmayan, bir bilemedin iki günde rahatlıkla okunabilecek kitapları, beni her seferinde yazara daha da yakınlaştırdı. Başka bir açıdan bakarsak yazar; okuruna sınır koymuyor, anlatmak istediği şeyleri süsleyerek, basit bir hikayeyle sunuyor.
Kimseyi yormadan, keyifle, hazla başarıyor bunu. Coelho’nun bu kitabını diğerlerinden ayıran bir durum var ki o da kendisinin ilk gençlik yıllarında ailesinin isteği ile üç kez psikiyatri merkezine yatırılmış olması. Hikayesinin konusunu kendi kişisel deneyimlerinden, hislerinden yola çıkarak anlatabilmesi, kurguyu gerçeğe yakınlaştırmasında çok etkili olmuş.
Delilikle akıllılığın (!) arasındaki o göremediğimiz fakat gerçekten çok ince çizgiyi görmek, ‘’son gününmüş gibi yaşa’’ felsefesini hep duyup aslında hiç hayata geçiremediğimizi fark etmek için bile okunması gereken kitaplar arasında Veronika Ölmek İstiyor…
Hikayenin ana karakteri Veronika, dışarıdan bakıldığında isteyebileceği birçok şeye sahip, ilgi odağı, güzel bir kızdır. Fakat iç dünyasında öylesine yalnız ve amaçsızdır ki ölmeye karar verir. Bunu bir avuç dolusu ilacı tek tek alarak, bilincini yavaş yavaş kapatarak yapar.
Fakat istediği şey olmamıştır ve gözlerini bir akıl hastanesinde açar. İçtiği ilaçlardan dolayı bir süre komada kalan kızı, akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle ailesi bir akıl hastanesine yatırır. Veronika, hastanede kaldığı süreç boyunca tanıdığı insanlarla, içinde kaybolan yaşam kıvılcımını tekrar bulmuştur ve hatta aşkı da. Fakat mücadele etmesi gereken başka bir durum daha vardır.
İçtiği ilaçlar sayesinde rahat ve hızlı bir ölüm amaçlamıştır. Amaçladığı ölüm yine o ilaçlar sayesinde gelmektedir Veronikaya fakat yavaş yavaş. Tüm dengeler; istekleri, korkuları, içinde bulunduğu durumla birlikte değişen Veronika ile birlikte hatırlamamız gereken önemli ayrıntıları sunuyor kitap okuruna. Kitap önerileri listemdeki sürükleyici kitap önerimdendir.
Puslu Kıtalar Atlası- İhsan Oktay ANAR Bir felsefeci olan İhsan Oktay ANAR yazdığı ilk kitapta gerçek ile düşü felsefe ile tarihi birbiri içinde yazmayı başarmış bana göre tek Türk yazardır. Bu anlamda felsefi kitap önerileri isteyen okurlara da bir cevap niteliğindedir. Kitabı yazdığı 1995 yıllarınDevamını oku
Puslu Kıtalar Atlası- İhsan Oktay ANAR
Bir felsefeci olan İhsan Oktay ANAR yazdığı ilk kitapta gerçek ile düşü felsefe ile tarihi birbiri içinde yazmayı başarmış bana göre tek Türk yazardır. Bu anlamda felsefi kitap önerileri isteyen okurlara da bir cevap niteliğindedir. Kitabı yazdığı 1995 yıllarında ve sonrasında en çok satan kitaplar listesinde kalmasından da anlaşılacağı üzere felsefeyi ve tarihi hikayenin ilginçliğiyle romanına yedirebilmiştir.
Bunların yanı sıra Kitapta muazzam bir dil zenginliği bekliyor okuru. Hikayenin içinde olan her bir karakter birbirinden bağımsız ve ilginç olaylar yaşarken, aslında her birinin yaşadığı olay başka başka alt mesajlar için kurgulanmış olduğu görülüyor.
Olay örgüsünün içinde karakterlerin başına gelen durumlar arasında sürüklenirken, apansız kalıveriyorsunuz size anlattığı asıl portreyi fark edince. Mesela oğlunun kendi hayalini yaşıyor olması farkındalığını yaşarken, birden bire beliren ‘’aslında her şey Uzun İhsan Efendi’nin zihninde yaşanıyor’’ duygusuyla ürperiyor okur. Başka bir durum ise kitapta başkarakter veya yan karakter durumu herkese göre değişkenlik gösterebilmesi ki karakterlerin her birinin bir diğeri kadar yeri var hikayede. 1600’lü yılların eski İstanbul’unda yaşanmış düşler ile gerçeklerin dans ettiği bir edebiyat- felsefe şenliği. Okumadan ölünmemesi gereken kitap tavsiyelerimdendir.
Denizcilikle hayatını kazanan Arap İhsan Efendi, esir aldığı kölesi Alibaz ile birlikte İstanbul’a yeğeninin yanına gitmesiyle başlar hikaye. Yeğeni Uzun İhsan Efendi, cesaretsizliği nedeniyle dünyayı gezemese de, şurup içip istiareye yatarak ve düşlerinde dünyayı gezerek bir dünya atlası çıkarmakla geçirir neredeyse bütün ömrünü. Arap İhsan Efendi, kendisini kurşundan koruyan bir kitabın çevirisini yaptırmak için, kapanmamış bir hesabı olan Kubelik adlı zatı aramaya koyulur. Ki İstanbul’a gelme sebebi, esir aldığı çocuğu yeğeninin yanına bırakmanın yanı sıra bu kitaptır.
Kubelik ise; insan anatomisi atlasını çıkarmaya çalışan bir deli-bilim adamı, bilgi meraklısı ve bu merakının sonu ölümle biten bambaşka bir hikaye içinde hikaye.Arap İhsan Efendi’nin kitabını çevirdiğinde bir sürprizle karşılaşacak olan okuru şimdiden uyarmakta fayda var.
Kitapta bir lakapla karşılaşılan yazar ve çevirisi yapılan kitabın asıl ismi, romanın ana çatılarından birini oluşturmaktadır. Ardından yaşanan olaylar ve oluşturulan senaryonun içinde dikkat edilmesi gereken karakter ve olaylar oldukça etkileyicidir.
Uzun İhsanın, kendisinin tersine dünyanın içinde olan oğlu Kubilay, Kubilay’ın mücadele içinde olduğu Ebrehe, peşinde olduğu fakat Kubilay’ın eline geçen kara para. Dilenciler loncasının başındaki isim Hınzıryedi ve Kubilay’ın babasını aramak için içlerini sızdığı dilenciler aracılığı ile yaşadıkları olaylar silsilesi.Ve bir maymun. Kitabın sonu ise ezber yıkan sonlardan, gerçek sürpriz ile karşılaşmayı bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacağı garantisi ile…
Oğullar ve Rencide Ruhlar – Alper CANIGÜZ Özgün kelimesinin altını tamamen dolduran bir yazar ile karşı karşıyayız. Alper CANIGÜZ diğer kitaplarında olduğu gibi yine hayal alemindeki gerçekleri ya da gerçek alemin hayal alemiyle kesişimini sunuyor okurlara. Çerez kitap olarak adlandırılabilecek olanDevamını oku
Oğullar ve Rencide Ruhlar – Alper CANIGÜZ
Özgün kelimesinin altını tamamen dolduran bir yazar ile karşı karşıyayız. Alper CANIGÜZ diğer kitaplarında olduğu gibi yine hayal alemindeki gerçekleri ya da gerçek alemin hayal alemiyle kesişimini sunuyor okurlara. Çerez kitap olarak adlandırılabilecek olan bu kitap, okurun içindeki çerez kitap aşkını kamçılıyor.
Kitabın konusundan dolayı polisiye kitap önerilerine dahil etmek gerekse de, kitabın orijinal kişiliği bence bu başlıklara sığmıyor. Keza; zevk almak, çevremizdeki ve içimizdeki dünyadan uzaklaşmak için birebir. Her dala atlayabilen, kimselere benzemeyen hayal gücü ile dikkat çekiyor yazar.
Edebi olarak nerelere koyabileceğimi bilemediğim enteresan, uçan-kaçan bir dile sahip ayrıca. Her seferinde başka bir fantastik dünyanın içinde olmak istiyorsanız Alper CANIGÜZ’ü değerlendirmenizi öneririm.
Alper Kamu; beş yaşında, farklı yöntemlerle ailesini anaokuluna gitmekten vazgeçirmiş, ailesi işteyken vaktini kitap okumakla veya mahalleden arkadaşlarıyla takılmakla geçirmektedir. Pek insan sevdiği söylenemese de komşusu Alev Abla ve birkaç yaşıtıyla vakit geçirmekten hoşlanmaktadır. Yine bir akşam hava almak için dışarı çıktığında balkonda olan Alev Abla’yı aşağı davet etmiş, apartmanın merdivenlerinde oturmaktadırlar.
Karşı apartmandan çıkan bir adam görmeleriyle büyük macera başlamıştır. Gördükleri fakat tanımadıkları adamın ardından, karşı apartmanda oturan Hicabi Bey’in penceresinden eşyalar atılmaya başlar. Hemen olay yerine iştigal eden Alper Kamu, evin içinde Deli Ertan’ın çılgınca hareketler yaptığını görür. Ve daha fazlası, Hicabi Bey’in boğazı kesilmiş bir şekilde koltukta olduğunu görmesidir.
Fakat Alper Kamu, cinayeti Deli Ertan’ın değil de apartmandan çıkan o adamın işlediğini düşünmektedir. Olayın şahidi olduğu için gittiği karakolda ifade veren karakterimiz, gördüğü adamdan bahseder, fakat Alper Kamu’nun okları kendisinin ve diğer çocukların baş belası olan Gazanfer’i işaret eder.
Kendi içinde bir adalet sağlamak istemiştir de sonunda yine Gazanfer’in gazabı olmaktan kaçamaz. Yine de cinayetin peşini bırakmayacak ve ardından yaşanan olaylar silsilesi ile, beş yaşında bir çocuk olan Alper Kamu’nun peşinden sürüklenecek olan okur, Alper’in hızına yetişmek İçin fazlasıyla efor sarf etmesi gerekecektir. Yeni bir yetenek ile tanışmak isterseniz listenizdeki okunması gereken kitaplar arasında olsun.
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang von GOETHE 1774 yılında yazar, 25 yaşındayken 6 hafta gibi bir sürede yazmış bu kitabı. Dünyaca ünlü Goethe, kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk kitabı olan ‘’Genç Warther’in acıları’’ile şöhreti yakalamıştır ki yaşı itibariyle dünya genelinde nadir gelDevamını oku
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang von GOETHE
1774 yılında yazar, 25 yaşındayken 6 hafta gibi bir sürede yazmış bu kitabı. Dünyaca ünlü Goethe, kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk kitabı olan ‘’Genç Warther’in acıları’’ile şöhreti yakalamıştır ki yaşı itibariyle dünya genelinde nadir gelen bir şöhrettir bu.
Kitap, başkarakter Werther’in hayali arkadaşı Willhelm’e yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Ve olaylar yaşanıp bittikten sonra hikayeyi bu hayali arkadaş kaleme almıştır. Kısa sürede en çok okunan kitaplar arasına girmeyi başarmış ve romandaki karakter o yılların gençliğine hem tarz hem duygu olarak öncülük yapmıştır.
Hatta dönemin ileri gelenlerince tehlikeli bulunan bu -gençleri peşinden sürükleme- durumundan dolayı başka bir yazar ‘’Genç Warther’in Neşeleri’’ şeklinde bir hiciv kaleme almış her iki kitap da oldukça ses getirmiştir. Yazar, yaşının henüz duygu-bunalım çağına yakınlığından ve çok kısa süre önce kendisinin de hikayesindeki aşkı yaşamasından kaynaklı, bir çok gencin yaşadığı acıları çok gerçekçi tasvirlerle kaleme almıştır.
Romantik kitap önerileri veya psikolojik kitap önerileri arayan okurlara, belki yirmili yaşlarından sonra okumaları, tavsiyemdir.
Şehir hayatının buhranından ve kendi içindeki bunalımdan kaçmak isteyen bir hukuk öğrenci olan Warther’in doğa ile yakın olabileceği küçük bir kasabaya taşınmasıyla başlar hikaye.
Werther, hayali arkadaşı olan Willhelm’e yazdığı ilk mektupta yaşadığı içsel bunalımlarının devam ettiğini ancak doğa ile iç içe olmanın ona iyi geldiğini anlatır. Ardından Lotta adında nişanlı bir kızla tanışır ve etkilenir. Lotta ile aralarında sıcak bir dostluk başlar fakat Warther’in aşkı da her vakit geçirdiklerinde daha da güçlenir.
Lotta’nın nişanlısı kasabaya geldiğinde Warther’in acısı daha da yoğunlaşır çünkü her ne kadar Lotte’nin kafası biraz karışmış olsa da Albert ile aralarında güzel bir aşk olduğu görülür. Ayrıca Albert’in iyi bir insan olması Warther’i daha da derine sürüklemektedir. Yaşadığı aşkın yoğunluğu, içinde bulunduğu duygu bunalımı, yaşadığı şeyden duyduğu suçluluk ile Warther artık yeni bir yolda ilerlemektedir.
Ölü Ozanlar Derneği – N.H.KLEİNBAUM Bazı kitapların belli yaşlarda okunduğunda etkisinin ve katkısının daha fazla olduğuna inanıyorum. Ölü Ozanlar Derneği de bu kitaplardan biri. Henüz değer yargılarımızın keskinleşmediği yirmi yaşımıza değmediğimiz ve algılarımızın açık olması için de on beş yaşındDevamını oku
Ölü Ozanlar Derneği – N.H.KLEİNBAUM
Bazı kitapların belli yaşlarda okunduğunda etkisinin ve katkısının daha fazla olduğuna inanıyorum. Ölü Ozanlar Derneği de bu kitaplardan biri. Henüz değer yargılarımızın keskinleşmediği yirmi yaşımıza değmediğimiz ve algılarımızın açık olması için de on beş yaşından büyük olduğumuz bir zaman diliminde okuma şansına erişirsek eğer, bu kitap ölene kadar bizimle birlikte olacaktır.
Okumak için geç kaldıysak da kitapta bahsi geçen mesajları ebeveyn olarak uygulama durumu elde edeceğiz ki bu kadar katkı bile okunmaya değer olduğunu gösteriyor. Kitap önerileri listemde, yol gösterici, ışık tutan kitaplar arasındadır kendisi.
Başka bir açıdan, her şeyin yolunda gitmeyebileceğini ve bu durumdaki insanların sergilediği davranışların her zaman güçlü ve doğru olamayacağını gösterir kitabın kurgusu okura. Peki ya güç durumlarda doğru davranış sergileyemeyen insanları buna sürükleyen nedir?
İşte bunun cevabı da gayet açık verilmiş kitapta. Kitabın dili oldukça sade hatta edebi bir dil olmadığını söyleyebilirim. Edebiyatı yazarın dilinde değil de konunu içindeki şiirlerde bulabiliyoruz. Olayların akışı yönünden ve sona doğru yaklaştıkça sarsıcı gelişmeler yönünden sürükleyici kitap önerileri arasında değerlendirebiliriz.
Son olarak; çok geçmeden, hayattaki değerlerimiz ve yargılarımızı kesinleştirmeden mutlaka okunması gereken ve küçüklerimize okutulması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum.
Hikaye, İngiltere’de zengin ailelerin çocuklarının gittiği yatılı Welton Akademisi’nde geçmektedir. Okul, oldukça disiplinli bir okuldur ve birçok doktor, öğretmen vs adayı mezun eder. Böylesi disiplinli ve katı kuralları olan bir okulda sıkıcı ve zorlu derslerle vakit geçiren ve ailelerinin seçtiği mesleklere ilerleyen bir grup öğrenci yeni edebiyat öğretmenleriyle farklı deneyimler yaşamaya başlar.
Öğretmenin hayat anlayışı, öğretme metotları ve öğrettiği şeyler diğerlerinden çok farklıdır. Hikaye, her biri farklı karakterde olan küçük bir grup öğrenciyi ve bu edebiyat öğretmenini anlatır. Kendisi de bu okuldan mezun olan öğretmenlerinin eski yıllığını bulan öğrenciler, yıllıkta bahsi geçen ‘’Ölü Ozanlar Derneği’ni görünce hikaye başka bir yola girmeye başlar.
Bu eski ve gizli derneği yeniden faaliyete geçirirler ve özetle, hayatlarında bir felsefenin etkisiyle hareket etmeye başlarlar. ‘’Carpe Diem’’ Anı yaşamanın ve kendileri olabilmenin hazzını yaşayan öğrencilerin ve bunu onlara öğreten öğretmenlerinin, ailelerine, okul yönetimine, kendilerine ve birbirlerine karşı ödemeleri geren diyetler, beklenen hikaye akışını tamamen alt üst edecektir…
Kabuk – Zeynep KAÇAR Uzun zamandır bu kadar etkileyici, absürt, orijinal, kaliteli bir dil, üslup, kurgu, beyin, yürek ile yazılmış bir kitap ile karşılaşmamıştım. Bahsi geçen kitap, yazarın ilk kitabı. Öncesinde oyuculuk ve oyun yazarlığı yapmış olan yazar, göz dolduran bir birikimle başlamış romanDevamını oku
Kabuk – Zeynep KAÇAR
Uzun zamandır bu kadar etkileyici, absürt, orijinal, kaliteli bir dil, üslup, kurgu, beyin, yürek ile yazılmış bir kitap ile karşılaşmamıştım. Bahsi geçen kitap, yazarın ilk kitabı. Öncesinde oyuculuk ve oyun yazarlığı yapmış olan yazar, göz dolduran bir birikimle başlamış roman yazarlığına.
Yeni çıkan romanlar arasında 2017’nin en başarılılarından. Yazarın dili ağır değil, fakat üslubu ve kitabın hikayesinin zaman kavramı açısından beyin bulandırıyor. Fakat enfes bir beyin bulanması, haz veren bir karışıklık, tatlı bir depresiflik söz konusu. Kitabın neredeyse ilk elli sayfasında karakterleri çözmekte zorlanabilirsiniz ki ben kendimi yıpratmak suretiyle çözümü aile ağacı oluşturmakta buldum ki size de tavsiyemdir.
Yalnız kafanızda yine soru işaretleri oluşacaktır ki onları oldukları yerde bırakın lütfen, kendinizi bu deli kadınların anlatılarına bırakın. Yazar, bu soru işaretlerini kendisi zamanla tek tek çözecek zaten. Zeynep Kaçar, Bir ailenin üç kuşak kadınlarını, kendi ağızlarından, bir zaman düzleminde gitmeyerek, herhangi bir sıra takip etmeyerek anlatıyor.
Öyle ki anneanne, anne, büyük teyze, küçük teyze, kız kardeş torun hepsi bir ağızdan feryat ediyor. Sabiha’nın güzelliğine, Sezin’in intihara, füsun’un kilolarına takıntısı. Hepsinin de sancılarla dolu otuz üç yaşları. Temelinde yatan sevgi açlığı, anneden kıza bir türlü geçiremedikleri sevgi.
Anneden kıza sevgi dışında geçirdikleri, deli halleri, çıkmazları. Tam bir cümbüş… Ailenin erkekleri öyle silik ki, kimi zaten çoktan gitmiş, kimi var ama senaryoya dahil değil, kimi de senaryoya girebilmenin bedelini çok ağır ödemiş. kendisi cinsiyetçi bir kitaptır bana göre, tam bir ”kadın kitabı”dır. Bu kavram bana ait olup çok az kitap ve yazarı girebilmiştir bu kavramın içine.Kitap önerileri listemde mutlaka okunması gereken kitaplar arasına koyduğum şiddetle tavsiye ettiklerimdendir.
Kırım göçmeni bir ailenin iki kızı Sebiha ve Saliha. Saliha; kız kardeşinin aksine normal bir aile hayatı olan güzel yemekler yapan kızlarıyla ve kocasıyla sıradan bir hayat geçirmekte. Sebiha ise; güzelliğine takıntılı, kocası (ona göre) çirkin bir kadınla kaçmış, kadın olmanın anaçlığından çok uzak, yemek yapmaktan ve yemekten nefret eden, uyumak için yaşayan, deliliğin yamaçlarında gezinmekte.
Sebiha’nın yemek ve sevgi için teyzelerini sığınak olarak gören çocukları Muhsin ve Sezin. Hikayeyi çocukken terk etmek zorunda bırakılan, ipte yürümek zorunda kalan cambazı Muhsin, ve annesine benzememek için çok iyi yemekler öğrenen, hüznünü ölene kadar taşıyacak olan, sevgi almadığından vermeyi bilemeyen, histerik ve intihara meyilli Sezin.
Sezinin ilk bebeği, göz bebeği, en sevdiği, Semiş; hayali ablasıyla ve histerik annesiyle büyüyen, annesinin ablasına verdiği sevgiden kendisi hiç nasiplenememiş Füsun. Sevgi açlığını doyurabilmek için aldığı kilolarıyla Füsun. Çekirdek ailesinden kimse kalmayınca; bir gün uyuyup bir daha uyanmayan anneannesini bir odada bekleten, fakat çok güzel yemekler yapan büyük teyzesiyle birlikte yaşayan Füsun. Ve hayatın ona Efsun’u, küçük teyzesini getirmesiyle kabuğundan çıkan Füsun.
Düğümün tam merkezindeki Füsun. Düğümü artık her şey için çok geç iken çözebilen Füsun. Üç kuşak enteresan kadın kuşağının son meyvesi Füsun. Okumadan anlaşılamayacak, okurken anlaşılamayacak, ancak bu kadınların hikayesi bitince, hayretle, hüzünle, anlaşılabilecek enfes bir roman. Okunacak kitaplar listenizde olması dileği ile.
Anayurt Oteli – Yusuf ATILGAN Türk edebiyatında; sürrealist, post-modern roman niteliğinde incelenen kitaplardandır Anayurt oteli ve bu bağlamda benzerine de nadir rastladık bu güne kadar. Kitap önerileri listemde herkese tavsiye edemeyeceğim sayılı kitaplardandır çünkü; karamsarlığı, cinsel sapkınlDevamını oku
Anayurt Oteli – Yusuf ATILGAN
Türk edebiyatında; sürrealist, post-modern roman niteliğinde incelenen kitaplardandır Anayurt oteli ve bu bağlamda benzerine de nadir rastladık bu güne kadar. Kitap önerileri listemde herkese tavsiye edemeyeceğim sayılı kitaplardandır çünkü; karamsarlığı, cinsel sapkınlıkları, itici olaylarıyla bütün okurlara hitap etmeyeceğini düşünüyorum.
Fakat bir kısım okura da farklı bir tecrübe yaşatacak ve Zebercet’in ( başkarakter) her halinden kendi içinde yapacağı çıkarımlar, iç dünyasını biraz daha zenginleştirecektir. Yusuf atılgan; yabacılaşmayı, psikolojik çöküşleri, iç dünyalarında en uçta yaşayan sıradan insanları öyle gerçekçi betimliyor ki kitap bitene kadar iç sıkıntısı bir türlü geçmiyor okurun ve bu sayede faklı bir deneyim yaşatıyor okuruna.
Kitapta iç monolog ve bilinç akışı tekniği kullanması ve bu bölümlerde noktalama işaretleri kullanmayışı, sonu olmayan cümlelerin çokluğundan dolayı okuması bazı zamanlar hayli zorlaşıyor ve bu karmaşık yapı, kitabın ve başkarakterin ruhuna çok yakışıyor. Olay örgüsü her ne kadar kronolojik gidiyor gibi görünse de Zebercet’in iç konuşmalarıyla zamanda sürükleniyoruz.
Kitabın genel yapısı, karakterin kişiliği ve etrafta yaşanan olayların rahatsız ediciliği karanlık bir yapıya sahip fakat yazar okurunda bunları sevmeme güdüsü yaratıyor. Her ne kadar kitap hakkında hikayesinin içeriği açısından çok fazla eleştiri olsa da yazarın yazdığı şeyleri okuruna sevdirme eğilimi olmaması benim açımdan bütün eleştirileri sıfırlıyor. Zebercet öyle itici tasvir ediliyor ki yaşadığı, düşündüğü, istediği, hayal ettiği hiçbir şey çekicilik dürtüsü uyandırmıyor.
Yazar bunu her ne kadar başarıyor olsa da bu kitap da okuma yaşı olan kitaplardan fikrimce. Bir dönem 100 temel eser arasında olmasına rağmen çocukların ve gençlerin okumamasında fayda olacak, fakat yetişkinlere farklı pencereler açacak olan, psikolojik kitap önerilerimdendir kendisi. Evet, kitap içinde anneye ve babaya olan duyguların insan hayatındaki önemi, yalnızlaşmanın ve yabancılaşmanın nedenleri ve insan hayatına etkisi gibi pek çok psikanalitik unsur barındırıyor. Kararınız okumak yönündeyse, okurken sinir olacağınız kadar duyguları kaliteli aktaran bir esere hazır olun ve etkisinden kısa zamanda (!) kurtulun…
Başkarakter Zebercet, babasından kalan imgeler dolu Anayurt otelini işletmektedir. Zebercet; bütün hayatını bu otelde geçiren, toplumdan uzak, ruhsal sorunları olan bir karakterdir. Monoton günlerinin birinde otele bir kadın gelir ve bir gece kalıp gider.
Kadın, Zebercet’in imge dünyasında öyle yer eder ki; içinde tuttuğu, bastırdığı dürtüleri ortaya çıkar ve başkarakter bu arzularla normal bir hayat sürdüremez hale gelir. Cinayetler, tecavüzler, sapkın hayal dünyalarıyla örülü bir hayat sarmalı içinde sona yaklaşan Zebercet, kendi içinde savaştığı karanlıktan yine kendi karanlığıyla kurtulur.
Portobella Cadısı- Poulo COELHO Kitap önerileri listemdeki başka bir Poulo Coelho romanı, Portobella Cadısı. Yazarın dilinden üslubundan diğer kitap yorumlarında sıkça bahsettim. Ve yazdığı kitap sayısı çok olsa da birçoğu aynı konu etrafında dönüyor. Aynı mesaj ve aynı düş. Fakat kendisinde beni çeDevamını oku
Portobella Cadısı- Poulo COELHO
Kitap önerileri listemdeki başka bir Poulo Coelho romanı, Portobella Cadısı. Yazarın dilinden üslubundan diğer kitap yorumlarında sıkça bahsettim. Ve yazdığı kitap sayısı çok olsa da birçoğu aynı konu etrafında dönüyor. Aynı mesaj ve aynı düş. Fakat kendisinde beni çeken bir güç var. Bir grup okurun yeni şeyler üretmediği ve her kitabında kendini tekrar ettiği yorumlarına ben de katılsam da her kitabında başka bir tat bir sır bulabiliyorum.
Eğer spiritüel düşünceler ilginizi çekmiyor ise listedeki Poulo Coelho kitaplarının üstlerini çizebilirsiniz. Yazarda beni çeken başka bir yan ise; kitaplarında, doğunun ve özellikle Türklüğün gizemli dünyasına hayran olduğunu gözlemlediğim bölümler olması. Bu kitabındaki başkarakter olan Athena’nın içinde bir de ‘’Ayasofya’’ ismini verdiği kadın yaşar örneğin.
Yine kitaplarında Osmanlı hamamlarından bahsettiği gibi, bu kitabının başkarakterinin asıl isminin Şirin olması ve başka bir kitabını da elif adında Türk asıllı bir kızla paylaşması. Aslında kendi hayatında da izler bırakmış bu hayranlık. Okçulukla meditasyonun birleştiği oryantelist bir disiplin olarak adlandırılan spor ile uğraşıyormuş mesela.Zor bir yüzyılda yaşıyor olsak da Poulo Coelho, bize başka kapıların da olduğunu hissettiriyor.
Beyrutlu varlıklı bir sanayici ile eşi, Transilvanya’daki bir yetimhaneden ‘’Şirin’’ isminde bir bebeği evlat edinirler. Şirin ismi ile siyasi dünyada zorluklar çekebileceği endişesi ile de kızlarının ismini değiştirirler. Şirin artık Athena’dır. Yunanların bilgelik, akıl ve savaş tanrıçası.
Her ismin bedene ruh verdiği gibi Athena’ya da bir misyon yüklemiş olacak ki, Athena küçüklüğünden beri garip düşler görmektedir. Ailesi Athena’nın ‘’farklı’’ olduğunu hissetse de kızlarını herhangi bir yere yönlendirmeden, gözlemlemeye çalışmıştır.
Athena büyüdükçe içinde hep var olan coşkuyu kullanmayı öğrenmeye başlamaktadır. Dans etmekten müthiş haz duyan Athena, tanıştığı ihtiyar bir komşu ile kendini, ne yapmak istediğini keşfetmeyi öğrenmeye başlamıştır. Artık dans etmeyi başka bir boyuta taşımıştır ve dans ederek içindeki ”Verteks” olarak adlandırılan yere ulaşmaktadır. İçinde keşfettiği şeyleri insanlara anlatmak, öğretmek ve bu arada sürekli değişimi sürdürmek Athena’nın misyonu haline gelmiştir.
Gelişen olaylar içinde her zaman kendine has tarzı ile kendini keşfetmeye ve keşiflerini insanlarla paylaşmaya devam eden Athena’nın, kendi yolundaki bedelleri de ödemesi gerekmektedir. Benim fikrimce mutlaka okunması gereken kitaplar arasında yer alan bu eser sürükleyici kitaplar okumayı tercih eden okurlara da tavsiyemdir.
Sıfır Noktasındaki Kadın – Neval El SEDDAVİ Mısırlı feminist yazar Neval El SEDDAVİ, ziyaret ettiği bir hapishanedeki, öyküsünü dinlediği idam edilecek olan bir mahkumla tanışmak ister ve tanıştığında yaşam hikayesini kendinden dinler. Bu kitap o mahkumun dilinden kendi hayatını anlatmaktadır. Ve asDevamını oku
Sıfır Noktasındaki Kadın – Neval El SEDDAVİ
Mısırlı feminist yazar Neval El SEDDAVİ, ziyaret ettiği bir hapishanedeki, öyküsünü dinlediği idam edilecek olan bir mahkumla tanışmak ister ve tanıştığında yaşam hikayesini kendinden dinler. Bu kitap o mahkumun dilinden kendi hayatını anlatmaktadır. Ve aslında binlercesinin hayatını. Dinlerle birlikte kültür haline gelen erkek egemen toplum biçimi, kendi canavarlarını doğuruyor sanırım.
Kitapta okuduğumuz hayat; birçok başka kitapta okumuş olduğumuz, haberlerde izlemiş olduğumuz, komşumuzdan duymuş olduğumuz, ailemizde sindirip susturmuş olduğumuz ve belki de yaşamış olduğumuz hayatlardan gerçek bir tanesi. Aslında benim okuduğum en güzel kitaplar arasında yer almasının sebebi, kitabın başkarakterinin bu hayatların en acılarından birini yaşamış, fakat kendi korkunç hikayesinden diri çıkabilmiş olması.
İtildiği hayatı yaşarken, kendi kurallarını koyması ve erkeklerin kurduğu bu düzenin altını üstüne çevirebilmesi hikayenin umudu aslında. Dili oldukça sade, sayfa sayısı oldukça az olduğundan, kitaba ara vermek zorunda kalmadan, bir solukta bitirebilirsiniz. Duygusal kitap önerileri arıyorsanız ve özellikle kadınsanız içinde farklı duygular bulabileceğiniz biyografik bir roman. Yani, yine bir ”kadın” romanı.
Firdevs, doğduğu topraklarda bulaşıcı olan sevgisiz bir ailede büyür. Anne ve babası arasındaki ilişki; gece olduğunda odalarının kapısının ardından gelen zorunlu sesler dışında, neredeyse hiç yoktur. Annesi, sönmüş bir kadındır. İçinde hiçbir duygu barınamamış kadınlardan. Yaşadıkları; kadınlığını, insanlığını sömürüp söndürmüş kadınlardan.
Anne ve babası öldüğünde Firdevs henüz genç bir kızdır.Çocukluğundan beri amcasıyla aralarında yakın bir ilişki olmuştur ve kimsesiz kaldığında onun peşine takılır. Birlikte şehre giderler. Amcası önemli bir din adamıdır. Yeğenine çocukluğundan beri cinsel tacizde bulunan önemli bir din adamı. Amcası evlenene kadar Firdevs ile aynı evde ikisi de mutlu yaşarlar.
Firdevs gündüzleri okula gider ve sevgiyi öğrenmediği için geceleri amcasının yaptıklarını sevgi sanarak uykuya dalar. Amcası evlenene kadar her şey Firdevs açısından yolundadır. Fakat evlenince karısı Firdevs’i istemez. Ve yine kendisi gibi önemli bir din adamıyla evlendirir amcası Firdevs’i. Tek gariplik Firdevs ile evlenen adam babasıyla yaşıttır. Ve babası gibi, kocası da kendi doyana kadar başkasına müsaade etmez, ve belki de babası gibi başka şeylere kızıp Firdevs’i döver.
Firdevs ‘in hikayesi, ipleri kendi eline alabilene kadar sürüklenerek gider. Firdevs; itildiği hayatta kendi kurallarıyla yaşamaya çalışırken ( ki son dönemlerde gayet refah yaşar ), kendisini bekleyen sondan kaçamaz. Aslında bazı hikayelerin en başından yazılmıştır sonu.
Yaşadığımız hayatlarda öyle aslında. Şartlarını kendimiz belirleyemediğimiz bir düzende sonumuzu kendimiz yazamayız. Örnekleri öyle çok ki. Firdevs; cinayetten suçlanıp idam cezasına çarpıtılan, fakat gözlerinde pişmanlık ve korku barındırmayan mısırlı bir fahişe. Kendisi, çarpıcı gerçekliği ile ölmeden önce okunması gereken kitap arasındadır listemde.
Kırmızı Pazartesi - Gabriel Marcia Marquez Gabriel Marquez'in ölmeden önceki son kitabı Kırmızı Pazartesi. Kolombiyalı olan yazar kendi çocukluğunun kasabasında yaşanan bir cinayeti, kendi gözlerinden anlatmış okura. Listemde hiç polisiye kitap önerileri yok, fakat bu kitaba belki bir polisiye kitapDevamını oku
Kırmızı Pazartesi – Gabriel Marcia Marquez
Gabriel Marquez’in ölmeden önceki son kitabı Kırmızı Pazartesi. Kolombiyalı olan yazar kendi çocukluğunun kasabasında yaşanan bir cinayeti, kendi gözlerinden anlatmış okura.
Listemde hiç polisiye kitap önerileri yok, fakat bu kitaba belki bir polisiye kitap diyebiliriz, yalnız bir farkla. Yazar ölen kişiyi henüz ilk sayfada söylüyor. Ve sonu en başından belli olan bir cinayeti yine de heyecanla okutmayı başarıyor. Kitabın orijinal ismi ‘’İlan edilmiş ölümünün kroniliği’’ olarak çevrilebilir. Buradan da görünüyor ki ölüm ilk sayfadan ilan edilmiş, ve bütün kasaba cinayetin bütün aşamalarında bir şekilde ikiz katil kardeşlerin yakınında bulunmuş, fakat izlemek dışında hiçbir tepki veren olmamış.
Aslında bu cinayet biz okurların da gözleri önünde oluyor, göz göre göre öldürülüyor Santiago Nasar. Kitap dil olarak sade olsa da konsantre olmadan okunduğu takdirde kurguda ve karakterlerde karmaşa yaşanabiliyor. Marquez, diğer kitaplarında da olduğu gibi hayvanlarla insanların garip ilişkilerini olayın içine saklamış, ve saklandıkları yerden bulup çıkarmak, keşfetmek zevk veriyor.
Olayın işlendiği kasabanın halkı üzerinden, bütün topluma taşlamalarda bulunan yazar, kafamızdaki ‘’iyi-kötü insan’’ kalıbını oldukça sarsıyor. İlk sayfasından olayın sonunu öğrenmeme rağmen okuduğum en sürükleyici kitaplar arasındaydı Kırmızı Pazartesi.
Olayın geçtiği kasabada zengin bir adamın düğünüyle başlar hikaye. Düğünde bütün gençler günlerce ve hunharca eğlenir. Santiago Nasar, arkadaşları ikiz kardeşler ile eğlenmektedir. Fakat düğünün sonunda damatın, gelini ailesinin evine bırakmasıyla birlikte olaylar ivme kazanır. Bir Namus cinayetini anlatan kitapta, cinayeti işleyeceklerini bütün mahalleye duyuran ikiz kardeşler, belki de birinin onları vazgeçirmesini isteyerek yavaş yavaş ilerlerler cinayete.
Gençi yakışıklı, çapkın ve zengin olan Santiogo ise kasabada öldürüleceğini bilmeyen tek kişidir. Karakteri nedeniyle kimsenin aklına onun yapmamış olabileceği gelmeyen Santiago da yine bütün kasabanın gözlerinin önünde ilerler ölüme.
Her seferinde müdahale etmek isteyeceğiniz, kitabın hikayenin birebir içinde olacağınız, bu anlamda farklı bir deneyim yaşayacağınız, mutlaka okunması gereken kitaplar arasında Kırmızı Pazartesi.
Kitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Veronika Ölmek İstiyor – Paulo COELHO Kitap önerileri listemde bu kadar çok kitabına yer verdiğim tek yazar Paulo COELHO. Aslına bakarsanız; yalın diliyle pek de edebi sayılmayan, bir bilemedin iki günde rahatlıkla okunabilecek kitapları, beni her seferinde yazara daha da yakınlaştırdı. Başka bir açDevamını oku
Veronika Ölmek İstiyor – Paulo COELHO
Kitap önerileri listemde bu kadar çok kitabına yer verdiğim tek yazar Paulo COELHO. Aslına bakarsanız; yalın diliyle pek de edebi sayılmayan, bir bilemedin iki günde rahatlıkla okunabilecek kitapları, beni her seferinde yazara daha da yakınlaştırdı. Başka bir açıdan bakarsak yazar; okuruna sınır koymuyor, anlatmak istediği şeyleri süsleyerek, basit bir hikayeyle sunuyor.
Kimseyi yormadan, keyifle, hazla başarıyor bunu. Coelho’nun bu kitabını diğerlerinden ayıran bir durum var ki o da kendisinin ilk gençlik yıllarında ailesinin isteği ile üç kez psikiyatri merkezine yatırılmış olması. Hikayesinin konusunu kendi kişisel deneyimlerinden, hislerinden yola çıkarak anlatabilmesi, kurguyu gerçeğe yakınlaştırmasında çok etkili olmuş.
Delilikle akıllılığın (!) arasındaki o göremediğimiz fakat gerçekten çok ince çizgiyi görmek, ‘’son gününmüş gibi yaşa’’ felsefesini hep duyup aslında hiç hayata geçiremediğimizi fark etmek için bile okunması gereken kitaplar arasında Veronika Ölmek İstiyor…
Hikayenin ana karakteri Veronika, dışarıdan bakıldığında isteyebileceği birçok şeye sahip, ilgi odağı, güzel bir kızdır. Fakat iç dünyasında öylesine yalnız ve amaçsızdır ki ölmeye karar verir. Bunu bir avuç dolusu ilacı tek tek alarak, bilincini yavaş yavaş kapatarak yapar.
Fakat istediği şey olmamıştır ve gözlerini bir akıl hastanesinde açar. İçtiği ilaçlardan dolayı bir süre komada kalan kızı, akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle ailesi bir akıl hastanesine yatırır. Veronika, hastanede kaldığı süreç boyunca tanıdığı insanlarla, içinde kaybolan yaşam kıvılcımını tekrar bulmuştur ve hatta aşkı da. Fakat mücadele etmesi gereken başka bir durum daha vardır.
İçtiği ilaçlar sayesinde rahat ve hızlı bir ölüm amaçlamıştır. Amaçladığı ölüm yine o ilaçlar sayesinde gelmektedir Veronikaya fakat yavaş yavaş. Tüm dengeler; istekleri, korkuları, içinde bulunduğu durumla birlikte değişen Veronika ile birlikte hatırlamamız gereken önemli ayrıntıları sunuyor kitap okuruna. Kitap önerileri listemdeki sürükleyici kitap önerimdendir.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Puslu Kıtalar Atlası- İhsan Oktay ANAR Bir felsefeci olan İhsan Oktay ANAR yazdığı ilk kitapta gerçek ile düşü felsefe ile tarihi birbiri içinde yazmayı başarmış bana göre tek Türk yazardır. Bu anlamda felsefi kitap önerileri isteyen okurlara da bir cevap niteliğindedir. Kitabı yazdığı 1995 yıllarınDevamını oku
Puslu Kıtalar Atlası- İhsan Oktay ANAR
Bir felsefeci olan İhsan Oktay ANAR yazdığı ilk kitapta gerçek ile düşü felsefe ile tarihi birbiri içinde yazmayı başarmış bana göre tek Türk yazardır. Bu anlamda felsefi kitap önerileri isteyen okurlara da bir cevap niteliğindedir. Kitabı yazdığı 1995 yıllarında ve sonrasında en çok satan kitaplar listesinde kalmasından da anlaşılacağı üzere felsefeyi ve tarihi hikayenin ilginçliğiyle romanına yedirebilmiştir.
Bunların yanı sıra Kitapta muazzam bir dil zenginliği bekliyor okuru. Hikayenin içinde olan her bir karakter birbirinden bağımsız ve ilginç olaylar yaşarken, aslında her birinin yaşadığı olay başka başka alt mesajlar için kurgulanmış olduğu görülüyor.
Olay örgüsünün içinde karakterlerin başına gelen durumlar arasında sürüklenirken, apansız kalıveriyorsunuz size anlattığı asıl portreyi fark edince. Mesela oğlunun kendi hayalini yaşıyor olması farkındalığını yaşarken, birden bire beliren ‘’aslında her şey Uzun İhsan Efendi’nin zihninde yaşanıyor’’ duygusuyla ürperiyor okur. Başka bir durum ise kitapta başkarakter veya yan karakter durumu herkese göre değişkenlik gösterebilmesi ki karakterlerin her birinin bir diğeri kadar yeri var hikayede. 1600’lü yılların eski İstanbul’unda yaşanmış düşler ile gerçeklerin dans ettiği bir edebiyat- felsefe şenliği. Okumadan ölünmemesi gereken kitap tavsiyelerimdendir.
Denizcilikle hayatını kazanan Arap İhsan Efendi, esir aldığı kölesi Alibaz ile birlikte İstanbul’a yeğeninin yanına gitmesiyle başlar hikaye. Yeğeni Uzun İhsan Efendi, cesaretsizliği nedeniyle dünyayı gezemese de, şurup içip istiareye yatarak ve düşlerinde dünyayı gezerek bir dünya atlası çıkarmakla geçirir neredeyse bütün ömrünü. Arap İhsan Efendi, kendisini kurşundan koruyan bir kitabın çevirisini yaptırmak için, kapanmamış bir hesabı olan Kubelik adlı zatı aramaya koyulur. Ki İstanbul’a gelme sebebi, esir aldığı çocuğu yeğeninin yanına bırakmanın yanı sıra bu kitaptır.
Kubelik ise; insan anatomisi atlasını çıkarmaya çalışan bir deli-bilim adamı, bilgi meraklısı ve bu merakının sonu ölümle biten bambaşka bir hikaye içinde hikaye.Arap İhsan Efendi’nin kitabını çevirdiğinde bir sürprizle karşılaşacak olan okuru şimdiden uyarmakta fayda var.
Kitapta bir lakapla karşılaşılan yazar ve çevirisi yapılan kitabın asıl ismi, romanın ana çatılarından birini oluşturmaktadır. Ardından yaşanan olaylar ve oluşturulan senaryonun içinde dikkat edilmesi gereken karakter ve olaylar oldukça etkileyicidir.
Uzun İhsanın, kendisinin tersine dünyanın içinde olan oğlu Kubilay, Kubilay’ın mücadele içinde olduğu Ebrehe, peşinde olduğu fakat Kubilay’ın eline geçen kara para. Dilenciler loncasının başındaki isim Hınzıryedi ve Kubilay’ın babasını aramak için içlerini sızdığı dilenciler aracılığı ile yaşadıkları olaylar silsilesi.Ve bir maymun. Kitabın sonu ise ezber yıkan sonlardan, gerçek sürpriz ile karşılaşmayı bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacağı garantisi ile…
keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Oğullar ve Rencide Ruhlar – Alper CANIGÜZ Özgün kelimesinin altını tamamen dolduran bir yazar ile karşı karşıyayız. Alper CANIGÜZ diğer kitaplarında olduğu gibi yine hayal alemindeki gerçekleri ya da gerçek alemin hayal alemiyle kesişimini sunuyor okurlara. Çerez kitap olarak adlandırılabilecek olanDevamını oku
Oğullar ve Rencide Ruhlar – Alper CANIGÜZ
Özgün kelimesinin altını tamamen dolduran bir yazar ile karşı karşıyayız. Alper CANIGÜZ diğer kitaplarında olduğu gibi yine hayal alemindeki gerçekleri ya da gerçek alemin hayal alemiyle kesişimini sunuyor okurlara. Çerez kitap olarak adlandırılabilecek olan bu kitap, okurun içindeki çerez kitap aşkını kamçılıyor.
Kitabın konusundan dolayı polisiye kitap önerilerine dahil etmek gerekse de, kitabın orijinal kişiliği bence bu başlıklara sığmıyor. Keza; zevk almak, çevremizdeki ve içimizdeki dünyadan uzaklaşmak için birebir. Her dala atlayabilen, kimselere benzemeyen hayal gücü ile dikkat çekiyor yazar.
Edebi olarak nerelere koyabileceğimi bilemediğim enteresan, uçan-kaçan bir dile sahip ayrıca. Her seferinde başka bir fantastik dünyanın içinde olmak istiyorsanız Alper CANIGÜZ’ü değerlendirmenizi öneririm.
Alper Kamu; beş yaşında, farklı yöntemlerle ailesini anaokuluna gitmekten vazgeçirmiş, ailesi işteyken vaktini kitap okumakla veya mahalleden arkadaşlarıyla takılmakla geçirmektedir. Pek insan sevdiği söylenemese de komşusu Alev Abla ve birkaç yaşıtıyla vakit geçirmekten hoşlanmaktadır. Yine bir akşam hava almak için dışarı çıktığında balkonda olan Alev Abla’yı aşağı davet etmiş, apartmanın merdivenlerinde oturmaktadırlar.
Karşı apartmandan çıkan bir adam görmeleriyle büyük macera başlamıştır. Gördükleri fakat tanımadıkları adamın ardından, karşı apartmanda oturan Hicabi Bey’in penceresinden eşyalar atılmaya başlar. Hemen olay yerine iştigal eden Alper Kamu, evin içinde Deli Ertan’ın çılgınca hareketler yaptığını görür. Ve daha fazlası, Hicabi Bey’in boğazı kesilmiş bir şekilde koltukta olduğunu görmesidir.
Fakat Alper Kamu, cinayeti Deli Ertan’ın değil de apartmandan çıkan o adamın işlediğini düşünmektedir. Olayın şahidi olduğu için gittiği karakolda ifade veren karakterimiz, gördüğü adamdan bahseder, fakat Alper Kamu’nun okları kendisinin ve diğer çocukların baş belası olan Gazanfer’i işaret eder.
Kendi içinde bir adalet sağlamak istemiştir de sonunda yine Gazanfer’in gazabı olmaktan kaçamaz. Yine de cinayetin peşini bırakmayacak ve ardından yaşanan olaylar silsilesi ile, beş yaşında bir çocuk olan Alper Kamu’nun peşinden sürüklenecek olan okur, Alper’in hızına yetişmek İçin fazlasıyla efor sarf etmesi gerekecektir. Yeni bir yetenek ile tanışmak isterseniz listenizdeki okunması gereken kitaplar arasında olsun.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang von GOETHE 1774 yılında yazar, 25 yaşındayken 6 hafta gibi bir sürede yazmış bu kitabı. Dünyaca ünlü Goethe, kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk kitabı olan ‘’Genç Warther’in acıları’’ile şöhreti yakalamıştır ki yaşı itibariyle dünya genelinde nadir gelDevamını oku
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang von GOETHE
1774 yılında yazar, 25 yaşındayken 6 hafta gibi bir sürede yazmış bu kitabı. Dünyaca ünlü Goethe, kendi hayatından esinlenerek yazdığı ilk kitabı olan ‘’Genç Warther’in acıları’’ile şöhreti yakalamıştır ki yaşı itibariyle dünya genelinde nadir gelen bir şöhrettir bu.
Kitap, başkarakter Werther’in hayali arkadaşı Willhelm’e yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Ve olaylar yaşanıp bittikten sonra hikayeyi bu hayali arkadaş kaleme almıştır. Kısa sürede en çok okunan kitaplar arasına girmeyi başarmış ve romandaki karakter o yılların gençliğine hem tarz hem duygu olarak öncülük yapmıştır.
Hatta dönemin ileri gelenlerince tehlikeli bulunan bu -gençleri peşinden sürükleme- durumundan dolayı başka bir yazar ‘’Genç Warther’in Neşeleri’’ şeklinde bir hiciv kaleme almış her iki kitap da oldukça ses getirmiştir. Yazar, yaşının henüz duygu-bunalım çağına yakınlığından ve çok kısa süre önce kendisinin de hikayesindeki aşkı yaşamasından kaynaklı, bir çok gencin yaşadığı acıları çok gerçekçi tasvirlerle kaleme almıştır.
Romantik kitap önerileri veya psikolojik kitap önerileri arayan okurlara, belki yirmili yaşlarından sonra okumaları, tavsiyemdir.
Şehir hayatının buhranından ve kendi içindeki bunalımdan kaçmak isteyen bir hukuk öğrenci olan Warther’in doğa ile yakın olabileceği küçük bir kasabaya taşınmasıyla başlar hikaye.
Werther, hayali arkadaşı olan Willhelm’e yazdığı ilk mektupta yaşadığı içsel bunalımlarının devam ettiğini ancak doğa ile iç içe olmanın ona iyi geldiğini anlatır. Ardından Lotta adında nişanlı bir kızla tanışır ve etkilenir. Lotta ile aralarında sıcak bir dostluk başlar fakat Warther’in aşkı da her vakit geçirdiklerinde daha da güçlenir.
Lotta’nın nişanlısı kasabaya geldiğinde Warther’in acısı daha da yoğunlaşır çünkü her ne kadar Lotte’nin kafası biraz karışmış olsa da Albert ile aralarında güzel bir aşk olduğu görülür. Ayrıca Albert’in iyi bir insan olması Warther’i daha da derine sürüklemektedir. Yaşadığı aşkın yoğunluğu, içinde bulunduğu duygu bunalımı, yaşadığı şeyden duyduğu suçluluk ile Warther artık yeni bir yolda ilerlemektedir.
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Ölü Ozanlar Derneği – N.H.KLEİNBAUM Bazı kitapların belli yaşlarda okunduğunda etkisinin ve katkısının daha fazla olduğuna inanıyorum. Ölü Ozanlar Derneği de bu kitaplardan biri. Henüz değer yargılarımızın keskinleşmediği yirmi yaşımıza değmediğimiz ve algılarımızın açık olması için de on beş yaşındDevamını oku
Ölü Ozanlar Derneği – N.H.KLEİNBAUM
Bazı kitapların belli yaşlarda okunduğunda etkisinin ve katkısının daha fazla olduğuna inanıyorum. Ölü Ozanlar Derneği de bu kitaplardan biri. Henüz değer yargılarımızın keskinleşmediği yirmi yaşımıza değmediğimiz ve algılarımızın açık olması için de on beş yaşından büyük olduğumuz bir zaman diliminde okuma şansına erişirsek eğer, bu kitap ölene kadar bizimle birlikte olacaktır.
Okumak için geç kaldıysak da kitapta bahsi geçen mesajları ebeveyn olarak uygulama durumu elde edeceğiz ki bu kadar katkı bile okunmaya değer olduğunu gösteriyor. Kitap önerileri listemde, yol gösterici, ışık tutan kitaplar arasındadır kendisi.
Başka bir açıdan, her şeyin yolunda gitmeyebileceğini ve bu durumdaki insanların sergilediği davranışların her zaman güçlü ve doğru olamayacağını gösterir kitabın kurgusu okura. Peki ya güç durumlarda doğru davranış sergileyemeyen insanları buna sürükleyen nedir?
İşte bunun cevabı da gayet açık verilmiş kitapta. Kitabın dili oldukça sade hatta edebi bir dil olmadığını söyleyebilirim. Edebiyatı yazarın dilinde değil de konunu içindeki şiirlerde bulabiliyoruz. Olayların akışı yönünden ve sona doğru yaklaştıkça sarsıcı gelişmeler yönünden sürükleyici kitap önerileri arasında değerlendirebiliriz.
Son olarak; çok geçmeden, hayattaki değerlerimiz ve yargılarımızı kesinleştirmeden mutlaka okunması gereken ve küçüklerimize okutulması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum.
Hikaye, İngiltere’de zengin ailelerin çocuklarının gittiği yatılı Welton Akademisi’nde geçmektedir. Okul, oldukça disiplinli bir okuldur ve birçok doktor, öğretmen vs adayı mezun eder. Böylesi disiplinli ve katı kuralları olan bir okulda sıkıcı ve zorlu derslerle vakit geçiren ve ailelerinin seçtiği mesleklere ilerleyen bir grup öğrenci yeni edebiyat öğretmenleriyle farklı deneyimler yaşamaya başlar.
Öğretmenin hayat anlayışı, öğretme metotları ve öğrettiği şeyler diğerlerinden çok farklıdır. Hikaye, her biri farklı karakterde olan küçük bir grup öğrenciyi ve bu edebiyat öğretmenini anlatır. Kendisi de bu okuldan mezun olan öğretmenlerinin eski yıllığını bulan öğrenciler, yıllıkta bahsi geçen ‘’Ölü Ozanlar Derneği’ni görünce hikaye başka bir yola girmeye başlar.
Bu eski ve gizli derneği yeniden faaliyete geçirirler ve özetle, hayatlarında bir felsefenin etkisiyle hareket etmeye başlarlar. ‘’Carpe Diem’’ Anı yaşamanın ve kendileri olabilmenin hazzını yaşayan öğrencilerin ve bunu onlara öğreten öğretmenlerinin, ailelerine, okul yönetimine, kendilerine ve birbirlerine karşı ödemeleri geren diyetler, beklenen hikaye akışını tamamen alt üst edecektir…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Kabuk – Zeynep KAÇAR Uzun zamandır bu kadar etkileyici, absürt, orijinal, kaliteli bir dil, üslup, kurgu, beyin, yürek ile yazılmış bir kitap ile karşılaşmamıştım. Bahsi geçen kitap, yazarın ilk kitabı. Öncesinde oyuculuk ve oyun yazarlığı yapmış olan yazar, göz dolduran bir birikimle başlamış romanDevamını oku
Kabuk – Zeynep KAÇAR
Uzun zamandır bu kadar etkileyici, absürt, orijinal, kaliteli bir dil, üslup, kurgu, beyin, yürek ile yazılmış bir kitap ile karşılaşmamıştım. Bahsi geçen kitap, yazarın ilk kitabı. Öncesinde oyuculuk ve oyun yazarlığı yapmış olan yazar, göz dolduran bir birikimle başlamış roman yazarlığına.
Yeni çıkan romanlar arasında 2017’nin en başarılılarından. Yazarın dili ağır değil, fakat üslubu ve kitabın hikayesinin zaman kavramı açısından beyin bulandırıyor. Fakat enfes bir beyin bulanması, haz veren bir karışıklık, tatlı bir depresiflik söz konusu. Kitabın neredeyse ilk elli sayfasında karakterleri çözmekte zorlanabilirsiniz ki ben kendimi yıpratmak suretiyle çözümü aile ağacı oluşturmakta buldum ki size de tavsiyemdir.
Yalnız kafanızda yine soru işaretleri oluşacaktır ki onları oldukları yerde bırakın lütfen, kendinizi bu deli kadınların anlatılarına bırakın. Yazar, bu soru işaretlerini kendisi zamanla tek tek çözecek zaten. Zeynep Kaçar, Bir ailenin üç kuşak kadınlarını, kendi ağızlarından, bir zaman düzleminde gitmeyerek, herhangi bir sıra takip etmeyerek anlatıyor.
Öyle ki anneanne, anne, büyük teyze, küçük teyze, kız kardeş torun hepsi bir ağızdan feryat ediyor. Sabiha’nın güzelliğine, Sezin’in intihara, füsun’un kilolarına takıntısı. Hepsinin de sancılarla dolu otuz üç yaşları. Temelinde yatan sevgi açlığı, anneden kıza bir türlü geçiremedikleri sevgi.
Anneden kıza sevgi dışında geçirdikleri, deli halleri, çıkmazları. Tam bir cümbüş… Ailenin erkekleri öyle silik ki, kimi zaten çoktan gitmiş, kimi var ama senaryoya dahil değil, kimi de senaryoya girebilmenin bedelini çok ağır ödemiş. kendisi cinsiyetçi bir kitaptır bana göre, tam bir ”kadın kitabı”dır. Bu kavram bana ait olup çok az kitap ve yazarı girebilmiştir bu kavramın içine.Kitap önerileri listemde mutlaka okunması gereken kitaplar arasına koyduğum şiddetle tavsiye ettiklerimdendir.
Kırım göçmeni bir ailenin iki kızı Sebiha ve Saliha. Saliha; kız kardeşinin aksine normal bir aile hayatı olan güzel yemekler yapan kızlarıyla ve kocasıyla sıradan bir hayat geçirmekte. Sebiha ise; güzelliğine takıntılı, kocası (ona göre) çirkin bir kadınla kaçmış, kadın olmanın anaçlığından çok uzak, yemek yapmaktan ve yemekten nefret eden, uyumak için yaşayan, deliliğin yamaçlarında gezinmekte.
Sebiha’nın yemek ve sevgi için teyzelerini sığınak olarak gören çocukları Muhsin ve Sezin. Hikayeyi çocukken terk etmek zorunda bırakılan, ipte yürümek zorunda kalan cambazı Muhsin, ve annesine benzememek için çok iyi yemekler öğrenen, hüznünü ölene kadar taşıyacak olan, sevgi almadığından vermeyi bilemeyen, histerik ve intihara meyilli Sezin.
Sezinin ilk bebeği, göz bebeği, en sevdiği, Semiş; hayali ablasıyla ve histerik annesiyle büyüyen, annesinin ablasına verdiği sevgiden kendisi hiç nasiplenememiş Füsun. Sevgi açlığını doyurabilmek için aldığı kilolarıyla Füsun. Çekirdek ailesinden kimse kalmayınca; bir gün uyuyup bir daha uyanmayan anneannesini bir odada bekleten, fakat çok güzel yemekler yapan büyük teyzesiyle birlikte yaşayan Füsun. Ve hayatın ona Efsun’u, küçük teyzesini getirmesiyle kabuğundan çıkan Füsun.
Düğümün tam merkezindeki Füsun. Düğümü artık her şey için çok geç iken çözebilen Füsun. Üç kuşak enteresan kadın kuşağının son meyvesi Füsun. Okumadan anlaşılamayacak, okurken anlaşılamayacak, ancak bu kadınların hikayesi bitince, hayretle, hüzünle, anlaşılabilecek enfes bir roman. Okunacak kitaplar listenizde olması dileği ile.
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Anayurt Oteli – Yusuf ATILGAN Türk edebiyatında; sürrealist, post-modern roman niteliğinde incelenen kitaplardandır Anayurt oteli ve bu bağlamda benzerine de nadir rastladık bu güne kadar. Kitap önerileri listemde herkese tavsiye edemeyeceğim sayılı kitaplardandır çünkü; karamsarlığı, cinsel sapkınlDevamını oku
Anayurt Oteli – Yusuf ATILGAN
Türk edebiyatında; sürrealist, post-modern roman niteliğinde incelenen kitaplardandır Anayurt oteli ve bu bağlamda benzerine de nadir rastladık bu güne kadar. Kitap önerileri listemde herkese tavsiye edemeyeceğim sayılı kitaplardandır çünkü; karamsarlığı, cinsel sapkınlıkları, itici olaylarıyla bütün okurlara hitap etmeyeceğini düşünüyorum.
Fakat bir kısım okura da farklı bir tecrübe yaşatacak ve Zebercet’in ( başkarakter) her halinden kendi içinde yapacağı çıkarımlar, iç dünyasını biraz daha zenginleştirecektir. Yusuf atılgan; yabacılaşmayı, psikolojik çöküşleri, iç dünyalarında en uçta yaşayan sıradan insanları öyle gerçekçi betimliyor ki kitap bitene kadar iç sıkıntısı bir türlü geçmiyor okurun ve bu sayede faklı bir deneyim yaşatıyor okuruna.
Kitapta iç monolog ve bilinç akışı tekniği kullanması ve bu bölümlerde noktalama işaretleri kullanmayışı, sonu olmayan cümlelerin çokluğundan dolayı okuması bazı zamanlar hayli zorlaşıyor ve bu karmaşık yapı, kitabın ve başkarakterin ruhuna çok yakışıyor. Olay örgüsü her ne kadar kronolojik gidiyor gibi görünse de Zebercet’in iç konuşmalarıyla zamanda sürükleniyoruz.
Kitabın genel yapısı, karakterin kişiliği ve etrafta yaşanan olayların rahatsız ediciliği karanlık bir yapıya sahip fakat yazar okurunda bunları sevmeme güdüsü yaratıyor. Her ne kadar kitap hakkında hikayesinin içeriği açısından çok fazla eleştiri olsa da yazarın yazdığı şeyleri okuruna sevdirme eğilimi olmaması benim açımdan bütün eleştirileri sıfırlıyor. Zebercet öyle itici tasvir ediliyor ki yaşadığı, düşündüğü, istediği, hayal ettiği hiçbir şey çekicilik dürtüsü uyandırmıyor.
Yazar bunu her ne kadar başarıyor olsa da bu kitap da okuma yaşı olan kitaplardan fikrimce. Bir dönem 100 temel eser arasında olmasına rağmen çocukların ve gençlerin okumamasında fayda olacak, fakat yetişkinlere farklı pencereler açacak olan, psikolojik kitap önerilerimdendir kendisi. Evet, kitap içinde anneye ve babaya olan duyguların insan hayatındaki önemi, yalnızlaşmanın ve yabancılaşmanın nedenleri ve insan hayatına etkisi gibi pek çok psikanalitik unsur barındırıyor. Kararınız okumak yönündeyse, okurken sinir olacağınız kadar duyguları kaliteli aktaran bir esere hazır olun ve etkisinden kısa zamanda (!) kurtulun…
Başkarakter Zebercet, babasından kalan imgeler dolu Anayurt otelini işletmektedir. Zebercet; bütün hayatını bu otelde geçiren, toplumdan uzak, ruhsal sorunları olan bir karakterdir. Monoton günlerinin birinde otele bir kadın gelir ve bir gece kalıp gider.
Kadın, Zebercet’in imge dünyasında öyle yer eder ki; içinde tuttuğu, bastırdığı dürtüleri ortaya çıkar ve başkarakter bu arzularla normal bir hayat sürdüremez hale gelir. Cinayetler, tecavüzler, sapkın hayal dünyalarıyla örülü bir hayat sarmalı içinde sona yaklaşan Zebercet, kendi içinde savaştığı karanlıktan yine kendi karanlığıyla kurtulur.
Her ne kadar mümkün değilse de keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Portobella Cadısı- Poulo COELHO Kitap önerileri listemdeki başka bir Poulo Coelho romanı, Portobella Cadısı. Yazarın dilinden üslubundan diğer kitap yorumlarında sıkça bahsettim. Ve yazdığı kitap sayısı çok olsa da birçoğu aynı konu etrafında dönüyor. Aynı mesaj ve aynı düş. Fakat kendisinde beni çeDevamını oku
Portobella Cadısı- Poulo COELHO
Kitap önerileri listemdeki başka bir Poulo Coelho romanı, Portobella Cadısı. Yazarın dilinden üslubundan diğer kitap yorumlarında sıkça bahsettim. Ve yazdığı kitap sayısı çok olsa da birçoğu aynı konu etrafında dönüyor. Aynı mesaj ve aynı düş. Fakat kendisinde beni çeken bir güç var. Bir grup okurun yeni şeyler üretmediği ve her kitabında kendini tekrar ettiği yorumlarına ben de katılsam da her kitabında başka bir tat bir sır bulabiliyorum.
Eğer spiritüel düşünceler ilginizi çekmiyor ise listedeki Poulo Coelho kitaplarının üstlerini çizebilirsiniz. Yazarda beni çeken başka bir yan ise; kitaplarında, doğunun ve özellikle Türklüğün gizemli dünyasına hayran olduğunu gözlemlediğim bölümler olması. Bu kitabındaki başkarakter olan Athena’nın içinde bir de ‘’Ayasofya’’ ismini verdiği kadın yaşar örneğin.
Yine kitaplarında Osmanlı hamamlarından bahsettiği gibi, bu kitabının başkarakterinin asıl isminin Şirin olması ve başka bir kitabını da elif adında Türk asıllı bir kızla paylaşması. Aslında kendi hayatında da izler bırakmış bu hayranlık. Okçulukla meditasyonun birleştiği oryantelist bir disiplin olarak adlandırılan spor ile uğraşıyormuş mesela.Zor bir yüzyılda yaşıyor olsak da Poulo Coelho, bize başka kapıların da olduğunu hissettiriyor.
Beyrutlu varlıklı bir sanayici ile eşi, Transilvanya’daki bir yetimhaneden ‘’Şirin’’ isminde bir bebeği evlat edinirler. Şirin ismi ile siyasi dünyada zorluklar çekebileceği endişesi ile de kızlarının ismini değiştirirler. Şirin artık Athena’dır. Yunanların bilgelik, akıl ve savaş tanrıçası.
Her ismin bedene ruh verdiği gibi Athena’ya da bir misyon yüklemiş olacak ki, Athena küçüklüğünden beri garip düşler görmektedir. Ailesi Athena’nın ‘’farklı’’ olduğunu hissetse de kızlarını herhangi bir yere yönlendirmeden, gözlemlemeye çalışmıştır.
Athena büyüdükçe içinde hep var olan coşkuyu kullanmayı öğrenmeye başlamaktadır. Dans etmekten müthiş haz duyan Athena, tanıştığı ihtiyar bir komşu ile kendini, ne yapmak istediğini keşfetmeyi öğrenmeye başlamıştır. Artık dans etmeyi başka bir boyuta taşımıştır ve dans ederek içindeki ”Verteks” olarak adlandırılan yere ulaşmaktadır. İçinde keşfettiği şeyleri insanlara anlatmak, öğretmek ve bu arada sürekli değişimi sürdürmek Athena’nın misyonu haline gelmiştir.
Gelişen olaylar içinde her zaman kendine has tarzı ile kendini keşfetmeye ve keşiflerini insanlarla paylaşmaya devam eden Athena’nın, kendi yolundaki bedelleri de ödemesi gerekmektedir. Benim fikrimce mutlaka okunması gereken kitaplar arasında yer alan bu eser sürükleyici kitaplar okumayı tercih eden okurlara da tavsiyemdir.
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Sıfır Noktasındaki Kadın – Neval El SEDDAVİ Mısırlı feminist yazar Neval El SEDDAVİ, ziyaret ettiği bir hapishanedeki, öyküsünü dinlediği idam edilecek olan bir mahkumla tanışmak ister ve tanıştığında yaşam hikayesini kendinden dinler. Bu kitap o mahkumun dilinden kendi hayatını anlatmaktadır. Ve asDevamını oku
Sıfır Noktasındaki Kadın – Neval El SEDDAVİ
Mısırlı feminist yazar Neval El SEDDAVİ, ziyaret ettiği bir hapishanedeki, öyküsünü dinlediği idam edilecek olan bir mahkumla tanışmak ister ve tanıştığında yaşam hikayesini kendinden dinler. Bu kitap o mahkumun dilinden kendi hayatını anlatmaktadır. Ve aslında binlercesinin hayatını. Dinlerle birlikte kültür haline gelen erkek egemen toplum biçimi, kendi canavarlarını doğuruyor sanırım.
Kitapta okuduğumuz hayat; birçok başka kitapta okumuş olduğumuz, haberlerde izlemiş olduğumuz, komşumuzdan duymuş olduğumuz, ailemizde sindirip susturmuş olduğumuz ve belki de yaşamış olduğumuz hayatlardan gerçek bir tanesi. Aslında benim okuduğum en güzel kitaplar arasında yer almasının sebebi, kitabın başkarakterinin bu hayatların en acılarından birini yaşamış, fakat kendi korkunç hikayesinden diri çıkabilmiş olması.
İtildiği hayatı yaşarken, kendi kurallarını koyması ve erkeklerin kurduğu bu düzenin altını üstüne çevirebilmesi hikayenin umudu aslında. Dili oldukça sade, sayfa sayısı oldukça az olduğundan, kitaba ara vermek zorunda kalmadan, bir solukta bitirebilirsiniz. Duygusal kitap önerileri arıyorsanız ve özellikle kadınsanız içinde farklı duygular bulabileceğiniz biyografik bir roman. Yani, yine bir ”kadın” romanı.
Firdevs, doğduğu topraklarda bulaşıcı olan sevgisiz bir ailede büyür. Anne ve babası arasındaki ilişki; gece olduğunda odalarının kapısının ardından gelen zorunlu sesler dışında, neredeyse hiç yoktur. Annesi, sönmüş bir kadındır. İçinde hiçbir duygu barınamamış kadınlardan. Yaşadıkları; kadınlığını, insanlığını sömürüp söndürmüş kadınlardan.
Anne ve babası öldüğünde Firdevs henüz genç bir kızdır.Çocukluğundan beri amcasıyla aralarında yakın bir ilişki olmuştur ve kimsesiz kaldığında onun peşine takılır. Birlikte şehre giderler. Amcası önemli bir din adamıdır. Yeğenine çocukluğundan beri cinsel tacizde bulunan önemli bir din adamı. Amcası evlenene kadar Firdevs ile aynı evde ikisi de mutlu yaşarlar.
Firdevs gündüzleri okula gider ve sevgiyi öğrenmediği için geceleri amcasının yaptıklarını sevgi sanarak uykuya dalar. Amcası evlenene kadar her şey Firdevs açısından yolundadır. Fakat evlenince karısı Firdevs’i istemez. Ve yine kendisi gibi önemli bir din adamıyla evlendirir amcası Firdevs’i. Tek gariplik Firdevs ile evlenen adam babasıyla yaşıttır. Ve babası gibi, kocası da kendi doyana kadar başkasına müsaade etmez, ve belki de babası gibi başka şeylere kızıp Firdevs’i döver.
Firdevs ‘in hikayesi, ipleri kendi eline alabilene kadar sürüklenerek gider. Firdevs; itildiği hayatta kendi kurallarıyla yaşamaya çalışırken ( ki son dönemlerde gayet refah yaşar ), kendisini bekleyen sondan kaçamaz. Aslında bazı hikayelerin en başından yazılmıştır sonu.
Yaşadığımız hayatlarda öyle aslında. Şartlarını kendimiz belirleyemediğimiz bir düzende sonumuzu kendimiz yazamayız. Örnekleri öyle çok ki. Firdevs; cinayetten suçlanıp idam cezasına çarpıtılan, fakat gözlerinde pişmanlık ve korku barındırmayan mısırlı bir fahişe. Kendisi, çarpıcı gerçekliği ile ölmeden önce okunması gereken kitap arasındadır listemde.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Kırmızı Pazartesi - Gabriel Marcia Marquez Gabriel Marquez'in ölmeden önceki son kitabı Kırmızı Pazartesi. Kolombiyalı olan yazar kendi çocukluğunun kasabasında yaşanan bir cinayeti, kendi gözlerinden anlatmış okura. Listemde hiç polisiye kitap önerileri yok, fakat bu kitaba belki bir polisiye kitapDevamını oku
Kırmızı Pazartesi – Gabriel Marcia Marquez
Gabriel Marquez’in ölmeden önceki son kitabı Kırmızı Pazartesi. Kolombiyalı olan yazar kendi çocukluğunun kasabasında yaşanan bir cinayeti, kendi gözlerinden anlatmış okura.
Listemde hiç polisiye kitap önerileri yok, fakat bu kitaba belki bir polisiye kitap diyebiliriz, yalnız bir farkla. Yazar ölen kişiyi henüz ilk sayfada söylüyor. Ve sonu en başından belli olan bir cinayeti yine de heyecanla okutmayı başarıyor. Kitabın orijinal ismi ‘’İlan edilmiş ölümünün kroniliği’’ olarak çevrilebilir. Buradan da görünüyor ki ölüm ilk sayfadan ilan edilmiş, ve bütün kasaba cinayetin bütün aşamalarında bir şekilde ikiz katil kardeşlerin yakınında bulunmuş, fakat izlemek dışında hiçbir tepki veren olmamış.
Aslında bu cinayet biz okurların da gözleri önünde oluyor, göz göre göre öldürülüyor Santiago Nasar. Kitap dil olarak sade olsa da konsantre olmadan okunduğu takdirde kurguda ve karakterlerde karmaşa yaşanabiliyor. Marquez, diğer kitaplarında da olduğu gibi hayvanlarla insanların garip ilişkilerini olayın içine saklamış, ve saklandıkları yerden bulup çıkarmak, keşfetmek zevk veriyor.
Olayın işlendiği kasabanın halkı üzerinden, bütün topluma taşlamalarda bulunan yazar, kafamızdaki ‘’iyi-kötü insan’’ kalıbını oldukça sarsıyor. İlk sayfasından olayın sonunu öğrenmeme rağmen okuduğum en sürükleyici kitaplar arasındaydı Kırmızı Pazartesi.
Olayın geçtiği kasabada zengin bir adamın düğünüyle başlar hikaye. Düğünde bütün gençler günlerce ve hunharca eğlenir. Santiago Nasar, arkadaşları ikiz kardeşler ile eğlenmektedir. Fakat düğünün sonunda damatın, gelini ailesinin evine bırakmasıyla birlikte olaylar ivme kazanır. Bir Namus cinayetini anlatan kitapta, cinayeti işleyeceklerini bütün mahalleye duyuran ikiz kardeşler, belki de birinin onları vazgeçirmesini isteyerek yavaş yavaş ilerlerler cinayete.
Gençi yakışıklı, çapkın ve zengin olan Santiogo ise kasabada öldürüleceğini bilmeyen tek kişidir. Karakteri nedeniyle kimsenin aklına onun yapmamış olabileceği gelmeyen Santiago da yine bütün kasabanın gözlerinin önünde ilerler ölüme.
Her seferinde müdahale etmek isteyeceğiniz, kitabın hikayenin birebir içinde olacağınız, bu anlamda farklı bir deneyim yaşayacağınız, mutlaka okunması gereken kitaplar arasında Kırmızı Pazartesi.
Keyifli okumalar…
See less