Fareler ve İnsanlar – John STEİNBECK İnsanın; insanla, toplumla ve doğayla olan ilişkisini anlatan, bu ilişkinin çarpıklıklarını sade bir dil ve keskin bir gerçeklikle anlatan Nobel ödüllü bir yazar John Steinbeck. Psikolojik kitap önerileri arayan okurların kaçırmaması gereken Fareler ve insanlar;Devamını oku
Fareler ve İnsanlar – John STEİNBECK
İnsanın; insanla, toplumla ve doğayla olan ilişkisini anlatan, bu ilişkinin çarpıklıklarını sade bir dil ve keskin bir gerçeklikle anlatan Nobel ödüllü bir yazar John Steinbeck. Psikolojik kitap önerileri arayan okurların kaçırmaması gereken Fareler ve insanlar; ismini İskoç Şair Robert Burn’un aynı isimdeki şiirinden almış.( ilk okuduğumda 14 yaşlarındaydım ve baş karakterin bir fare ile olan yakın ve üzücü ilişkisinden aldığını zannetmiştim kitabın ismini )
–En iyi planları farelerin ve insanların, sıkça ters gider…
Şair farelerin ve insanların hiçbir zaman hayallerine ulaşamadıklarından bahseder ve kitabın başından sonuna kadar mesajı hep bu doğrultudadır. Bu mesajın yanı sıra, George ile dostluğu,sadakati hisseder okur.
Keza Kitabın sonunda bu değerlerin doruğuna ulaşırız. Lennie ile insanı sorgulatır bize. İçinde kötülük barındırmadan sebep olunan facialar. Akılsız bir sevginin getireceği korkunç sonlar. Hep başkalarının yanında kötü şartlarda çalışan insanların kendi hayatlarını kurmak istemelerindeki saf umutlar.
Hayalleri için mücadele edenlerin; kendi hayallerini, bir insana duydukları dostluk ve bağlılık için korkunç bir sonla bitirmeleri. Müthiş bir hikaye, keskin bir zeka örneği. Çok geçmeden, kişilik denen değer yargılarının tam oturmadan okunması gereken kitaplardan. Zor bir hayat yaşayan iki insanın trajik sonu. Kitabın en güzel tarafı ise; böyle ince bir meseleyi hiçbir noktasında ajite etmeden, gerçeğe çok yakın bir üslupla yazması.
Eğer henüz okumadıysanız bir an önce okuyun, ve dönemin ileri gelenlerinin söylemlerine bakmadan çocuklarınıza okutun…
Hayatlarını çiftliklerde çalışarak kazanan iki arkadaş. Geroge Milton ve Lennie Small. George; ufak tefek, küçük ve silik yüz hatlarına sahip, oldukça akıllı bir karakter. Lennie ise; çok iri, kocaman gözleri ve elleri olan, fazlasıyla güçlü fakat küçücük bir beyni, saf ve güzel bir kalbi olan diğer karakter. Lennie’yi büyüten teyzesi onu George’ye emanet eder ve böylece ortak hayatları ve sonları başlar.
George’nin hayali; çiftlik sahiplerinin yanlarında çalışıp kazandıkları para ile kendilerine bir arazi satın alıp küçük bir çiftlik kurmaktır. Lennie’nin ise; kendi çiftliklerindeki tavşanları kendi elleriyle beslemek. Leennie yumuşak şeylere bayılır. Ve sevginin dozunu asla bilemez.
Yumuşak bir fare, yumuşak bir köpek yavrusu ve yumuşak bir kadın saçı. Hepsini çok sevmiştir. Fakat sevgisinin dozunu bilecek kadar bir beyne sahip değildir. Tüm bu trajedinin ortasında George…Kendisine emanet edilen; vücudu kocaman fakat aklı küçük olan dostu için sabrının ve yapabileceklerinin sınırsızlığıyla büyüler.
İçimizdeki Şeytan- Sabahattin ALİ Sabahattin Ali; ülkemizin toplumsal gerçekliğini, insanın iç dünyası üzerinden anlatmayı başarabilen, eserlerini Türkiye’nin en çok okunan romanları arasına yerleştiren, kıymetli yerli yazarlarımızdan. 100 kitaplık ‘’Kitap Önerileri’’ listeme günümüzün popüler kitapDevamını oku
İçimizdeki Şeytan- Sabahattin ALİ
Sabahattin Ali; ülkemizin toplumsal gerçekliğini, insanın iç dünyası üzerinden anlatmayı başarabilen, eserlerini Türkiye’nin en çok okunan romanları arasına yerleştiren, kıymetli yerli yazarlarımızdan. 100 kitaplık ‘’Kitap Önerileri’’ listeme günümüzün popüler kitaplarından olan Kürk Mantolu Madonna yerine İçimizdeki Şeytan’ı almak istedim.
Çünkü aynanın karşısında oturmak gibidir bu kitabı okumak. Nacizane fikrim önce İçimizdeki Şeytan’ı okumanızdır. Acilen okuyup, kendinizle yüzleşip, hayatınıza katkı sağlamasıdır. Şeytanınızı fark etmeniz, ilk adımdır. Aracı olabilirsem ne mutlu. Kitabın dili çok sade değil, akıcılık konusunda da diğer kitaplar konusunda kesin konuşamayacağım.
Yazıldığı yılların Türkiye’sini yanıtsan kitap, buhranlı ve karanlık kitaplardan. Keza hikaye de aynı şekilde. Parasızlık, çaresizlik, içinde bulunulan koşullar sayesinde yapılan yanlışlar var olay örgüsünde. Diğer taraftan, dönemin aydınları olarak söyleyebileceğimiz azınlık bir grubun içindeki çürümüşlüğü, bu grupta kabul görmek için içine düşülen dipsiz kuyular da var aynı olay örgüsünde.
İnsan nerede insanlık değerlerinden ödün verir ? Hangi raddede kendi gururuna, aşkına ve dostluğuna kayıtsız kalır. İçimizde büyüyen şeytan hangi şartlarda davranışlarımıza yön verir? Kitabın konusunu bu kadar geri planda tutmayı başarıp, aklında kurguladığı mesajı okura yansıtabilen yetenekli yazarlardan Sabahattin Ali. Aşk romanı olarak başlayan, sonunda kendi karanlık zihnimizle karşılaştığımız sihirli bir kitap.
Ömer ile Macide’nin 1940’ların İstanbul’unda yaşadığı aşk ile sınırlandıramayacağımız hikayesi. Dönemin toplumsal ve siyasi yapısından kaynaklı oluşan insan karakterlerinin hemen hepsi Ömer’in arkadaşları veya Macide’nin akrabalarının arasında. Ve hepsi kendi şeytanıyla mücadele veya dostluk halinde.Hikayesi hakkında bilgi vermek istemediğim kitaplardan İçimizdeki Şeytan. Çünkü olaylar; sıradan, çirkin, hepimizin hayatında örnekleri olan fakat hep halının altına süpürdüğümüz olaylar.
Ömer parasızlıktan yanlışa sapmaya başlar, sonra içindekilere engel olamaz hale gelir. Macide çaresizlikten sürüklenir başka hayatlara, şeytanı karar alamama güçsüzlüğündedir. Bedri aşkı yüzünden girer tüm bu çirkin vaziyetlere, kendine dur diyebilecek gururunu yemiştir şeytanı. İçki ortamında yaşananlar tamamen insanı simgeler. Arzular, irade yoksunluğu, karmaşa ve sonrasının pişmanlıkları.
Elif – Paulo COELHO Kitap önerileri listeme aldığım diğer kitaplarının yanında biraz daha ışıksız, yavan kalan bir kitap olsa da Paulo Chelho kitaplarının hepsinin ayrı bir tadı olduğu benim açımdan aşikar. Kitabın adının kültürümüzde önem arz etmesi ve başkarakterinin bir Türk kızı olması, Türk okuDevamını oku
Elif – Paulo COELHO
Kitap önerileri listeme aldığım diğer kitaplarının yanında biraz daha ışıksız, yavan kalan bir kitap olsa da Paulo Chelho kitaplarının hepsinin ayrı bir tadı olduğu benim açımdan aşikar. Kitabın adının kültürümüzde önem arz etmesi ve başkarakterinin bir Türk kızı olması, Türk okurunda bir çekim yarattı.Fakat konusunun reenkarnasyon olması aynı şekilde irite etmiş okuduğum yorumlara bakılırsa. Yine benim öz fikrim; Paulo Coelho’nun içinde barındırdığı felsefe hiçbir din, kültür veya hayat görüşünü ne tamamen kapsıyor ne de büsbütün karşı duruyor.
Bu yüzden önerim; elif romanında da, yazarın diğer romanlarında da sizin inancınıza uymayan bir çok öge bulunmasına rağmen her öykünün karakterlerinin özünü kavramaya çalışmanız. Saçma gelen inançlara takılmadan, seyir etmeniz. Ve aslında yazarın hiçbir inanışında bağnaz ve ısrarcı olmamasından kaynaklı, yazdığı romanların çeşitli inanç ve kültürler hakkında ufak bilgiler edinmek açısından da verimli olabileceğini düşünüyorum.
Biraz önce de değindiğim gibi yazarın diğer kitaplarının yanında biraz hafif kalsa da, içinde altını çizip, içimizi ısıtacak, umut verici, hiçbir şey için geç değil temalı pek çok cümle bulunuyor. Yapay kişisel gelişim kitaplarının Paolu Coelho’nun yanından bile geçemeyeceği kanaatinde olduğum için, okurun iç dünyasına, renk, ışık katacağına inandığım, tatlı, yormayan kısa bir öykü.
Üstelik Yazarın kendi öyküsü ( ne kadar doğru olduğu asla bilinmez). Güzel olan başka nokta ise yazar, toplumda edindiği yer ve ün den kaynaklı oluşan egosu dahil bütün eksikliklerini de kaleme almış romanda. İçinde zengin duygular barındıran sürükleyici kitaplardan kendisi.
Poulo Coelho, uzun zamandır kendini tanrı ile olan bağından uzak, verimsiz hissetmektedir. Esrarengiz ustası j, ona uzun bir yolculuk önerir ve bu yolculukta içindeki boşlukları doldurabileceğini söyler. Coelho, yazarlarıyla buluşacağı, imza günleri düzenleyeceği bir Rusya gezisini işte bu nedenlerle kabul eder. Trenle gidilen bir Transsibirya yolculuğu.
Oldukça uzun sürecek bu yolculukta kendisine yakınen eşlik eden editörü ve bir tao ustası olacaktır. Bir de yazarın şifasının kendinde olduğunu iddia eden bir türk keman virtüözü olan Hilal. Hilal, kendisini de bu yolculuğa dahil edebilmek için çok uğraşır ve sonunda bu ten yolculuğu hilal’in de katılmasıyla reenkarnasyonlarla, ayinlerle, bakışarak varılan elifin ta kendisiyle devam eder. Yazarın spritüel yönü her kitabında kendini göstermektedir fakat elif in farkı, kendi hayatını okumamızdır.
Huzursuzluk – Zülfü LİVANELİ Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek. Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun her olayda, her seferinde yaşadığı hazin sonu anlatmış Livaneli Huzursuzluk kitabDevamını oku
Huzursuzluk – Zülfü LİVANELİ
Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek. Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun her olayda, her seferinde yaşadığı hazin sonu anlatmış Livaneli Huzursuzluk kitabında.
Kitabın çıktığı dönem en çok okunan kitaplar ve en çok satan kitaplar arasına girmesinin nedeni de bu fikrimce. Yazarın dili sade üslubu temiz fakat hikayenin karmaşasıyla yorucu bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bu tür dramatik olarak adlandırabileceğimiz kitaplarda sevmediğim tek nokta yazarın durumu ajite etmesidir ki Livaneli de bu dürtüye yenilmiş yazarlardan.Toplum olarak kendi acılarımızdan beslenmeyi sevdiğimizdendir belki uzun süre Türkiye’de popüler kitaplar arasında kalmasının açıklaması.
Tam da yeri gelmişken paylaşmadan edemeyeceğim bir bölüm var kitapta. Yazarın tespitinin çarpıcılığı insanı büyülüyor.
//// Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.//////
İstanbul’da sıradan diyebileceğimiz bir hayat yaşamakta olan İbrahim, çocukluk arkadaşının ölüm haberini alır ve ailesini ziyaret etmek için memleketi Mardine gider. Çocukluğunun geçtiği şehirde arkadaşının trajik hikayesini öğrenir ve mardinden amerikaya dek uzanan aşk ve ölüm yolculuğunun peşine düşer. Hikayenin büyüsüyle sürüklenirken, arkadaşı Hüseyin’in aşık olduğu gizemli kadının bölümünde takılır kalır.
Hikaye; içinde, savaşın güçsüzler cephesinden sonuçlarını, en fazla nelere mal olabileceğini çarpıcı gerçeklikte barınıdır. Hüseyinin ailesinin, hüseyinin ölümünden önce ve sonra yaşadıkları aslında değiştirebileceklerimiz üzerine ışık tutabilecek nitelikte.
Işid zulmünü misliyle yaşamış olan ezidi kızı Meleknaz’ın nedendir ki hep yarım kalan hikayeleri. Okura şans kavramını sorgulatan, yanıbaşımızda yaşanan gerçek bir dramın hikayesi. Huzursuzluk duygusunu hissedebileceğinizin garantisini veren, başarılı bir Zülfü Livaneli romanı.
Sineklerin Tanrısı – Wıllıam GOLDING Öyle bir kitap ki basım aşamasında yayınevlerinin itirazları yüzünden yığınla sıkıntıyla karşılaşıyor fakat basımından sonra Nobel edebiyat ödülü kazanıyor. Çünkü hiçbirimizin kabul etmek istemediği gerçekler var kitabın içinde. Dünyada en iyi kitaplar arasında pDevamını oku
Sineklerin Tanrısı – Wıllıam GOLDING
Öyle bir kitap ki basım aşamasında yayınevlerinin itirazları yüzünden yığınla sıkıntıyla karşılaşıyor fakat basımından sonra Nobel edebiyat ödülü kazanıyor. Çünkü hiçbirimizin kabul etmek istemediği gerçekler var kitabın içinde. Dünyada en iyi kitaplar arasında parmakla gösterilmeyi başarmış olan Sineklerin Tanrısı’nda neler var bir bakalım.
Modern hayatın insanlığa sunduğu kalıp yargılar, insanın doğasında bulunan iyi ve kötü kavramları, doğuştan getirdiğimiz ilkel güdüler, -liderlik, gücü elde etmek veya elde tutmak için – yapılabileceklerin sınırı, insan ilişkilerinin en doğal hali ve sonucu, dünyayı hakimiyeti altına almış belli düşünce akımlarının örneklerle eleştirileri (kominizm, demokrasi, faşizim)
Bunlar sadece benim tespit edebildiklerim. Kitap, okurunu bir çok noktasında rahatsız ediyor aslında ve bu yolla da soru sormaya, sorgulamaya yöneltiyor. Hikayesi oldukça basit fakat karakterler ve olayların içinde bir çok imgeleme görüyoruz. Okurken arka planı unutmayın derim. Yazarın edebi bir dilinin hiç olmadığını düşünmüyorum. Kitabın başlarında sıkılabilirsiniz, hatta son sayfasına kadar da sıkılabilirsiniz. Akıcı bir dili olduğunu söyleyemem, fakat keskin bir zekası olduğu kesin.
Sabırla okunması gereken kitaplardan kendisi. Sineklerin Tanrısı da kitap önerileri listemdeki diğer birkaç kitap gibi, kişilik tam oturmadan mutlaka okunması gereken kitaplardan. Ve hatta gençlere okutulması gerekenlerden.
Bu Hikaye bir adada başlar ve biter. Üstelik başlarında hiç yetişkin olmayan, okul çağındaki 12 çocukla. Bu çocuklar, nükleer saldırı nedeniyle güvenli bir bölgeye götürülmek üzere bir uçak yolculuğunda yaşanan kaza ile bu cennet adasına düşerler. Makinist ve diğer yetişkinler kazada ölür.
Ailelerinden uzakta, kendilerine karışacak hiç büyük olmadan, denizin ve ormanın buluştuğu bu doğa harikasında, her biri başka yere dağılır mutluluktan. İçlerinden sadece domuzcuk lakaplı, o meşhur gözlüklü ve şişmanca çocuk tedirgin olmayı aklına getirir ve kısa zamanda arkadaş olduğu Ralph’a bir an önce bir şeyler yapmaları gerektiğin söyler. Ralph; olayların akışıyla, adanın doğal lideri olacaktır fakat tabii ki kötülüğe daha yakın bir rakibi de hikayenin içine dahil olacaktır.
Hikayenin bu kısmından sonra olaylar gittikçe renklenir(!) ve durdurulamaz bir hale gelir. Canavarlar, yüzlerini boyayıp tanınmaz hale gelince özgür hisseden ve içindeki vahşeti çıkaranlar, taht kavgaları, yaşam mücadeleleri ile son sayfasına kadar tansiyon hiç düşmez. Tedirgin olmayı aklına ilk getirebilen domuzcuk, yaşadıkları şeyin ne olduğunu da algılayabilen belki de tek kişidir. Korktukları canavarın asıl kendi içlerinde olduğunu düşünür ve kendi kehanetiyle yüzleşir. Okur da kendi ilkel yaşama güdüsüyle…
Ruhi Mücerret – Murat MENTEŞ Murat Menteş’in beyninde dolaşma fırsatı veren 3. Kitabı. Kendisi son çıkan kitaplardan. Yerli güncel kitap tavsiyelerinin başında gelen, Türkiye’de bir süredir var olan kara mizah olarak adlandırılan nadide kitaplardan. Murat Menteş’i seven kitaplarının sayfalarıyla aşkDevamını oku
Ruhi Mücerret – Murat MENTEŞ
Murat Menteş’in beyninde dolaşma fırsatı veren 3. Kitabı. Kendisi son çıkan kitaplardan. Yerli güncel kitap tavsiyelerinin başında gelen, Türkiye’de bir süredir var olan kara mizah olarak adlandırılan nadide kitaplardan. Murat Menteş’i seven kitaplarının sayfalarıyla aşk yaşarken sevmeyeni tahammül edemiyor. Zaten yazarın tarzı da tam olarak bu.
Hikayelerinde, aforizmalarında, isim uyarlamalarında ve benzetmelerinde kendini asla sınırlamıyor, aşırılıktan zevk alıyor. Kitaplarında; hikaye ve karakterler kendi aralarında müthiş bir ritmle dans ederken, kelimeler başına buyruk, hoyrat, kendi horonunu tepiyor. Okurun bu karmaşaya alışma süreci olumlu geçerse işte ancak o zaman tanışıyor bu eksantrik hikayelerin yazarı ile. Edebiyatın evrilmesine de şahit oluyoruz aslında bu son dönem kaliteli yazarlarımızla.
Bir Ahmet Hamdi Tanpınar gibi değil fakat farklı bir lezzet, zengin bir dil, hınzır bir zeka. Murat Menteş ise bu bahsettiğim yeni akımın bayrak tutanlarından fikrimce. Hikayeleri içinde farklı tarzları barındırıyor fakat tam olarak hiçbiri ile anamıyoruz yazarımızı. Polisiye, bilim-kurgu, psikolojik, mizah-kara mizah, hepsi ile birlikte çıkıyor yola Murat Menteş.
Ruhi Mücerret ise ilk başta kapağı ile konuşulan -ve yine öz fikrimce heyecanlı, beni neyin beklediğinin habercisi olan başarılı, anlamlı bir kapak- ardından olayın hem absürtlüğü bir o kadar da gerçeğe yakınlığı ile anılan, yine her zamanki gibi karakter isimleriyle okuru kıs kıs güldüren, aslına bakarsanız klasik bir Murat Menteş romanı. Sevmeyenine ısrar edemeyeceğim, fakat denemeyenine ‘’ölümü gör’’ safhasında baskı yapabileceğim, ruhlarımıza iyi gelebilecek, tatlı bir kitap.
100 yaşındaki son istiklal gazisi bir adamın; sıra dışı, ilginç, keyifli, hüzünlü, absürd, kan donduran, yürek parçalayan, kafa bulandıran, akıl karıştıran, sersemletici hayat hikayesi…
Yine karakterler çok ilginç. Okurken alacağınız zevki azaltmamak adına sadece isimlerini vermekle yetineceğim. Cihan Kazanova, Masum Cici, Nazlı Hilal, Avni Vav, Serpil Silahlıperi ve diğerleri… Yine hepsi de enteresan maceraların peşinde, yine sıra dışı bir hikaye.
Ruhi mücerret, bütün şehirlerin kurtuluş günlerine onur konuğu olarak giden, bu sayede hayatının büyük bölümünü gezerek geçiren, bütün yakınlarının, eşinin, çocuklarının ölümünü izlemiş, acıyı hazmetmiş, artık ölmenin vaktinin geldiğini düşünürken… 100 yaşında bir adam daha ne yaşayabilir diye düşünürken kendini bulduğu hayat, mutlaka okunmaya değer…
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer – Laurent GOUNELLE Kitapları çok yaftalamam, yazarından kaynaklı bile olsa ön yargı ile bakmam, kişisel gelişim kitapları hariç. ‘’Ben Dünyanın En Zeki İnsanıyım’’ yaftaladıklarımdan biridir mesela. İçinde madde madde öğütler vardır. Basmakalıptır, kişiye, ne yaşadDevamını oku
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer – Laurent GOUNELLE
Kitapları çok yaftalamam, yazarından kaynaklı bile olsa ön yargı ile bakmam, kişisel gelişim kitapları hariç. ‘’Ben Dünyanın En Zeki İnsanıyım’’ yaftaladıklarımdan biridir mesela. İçinde madde madde öğütler vardır. Basmakalıptır, kişiye, ne yaşadığına ve kişiliğine göre değişmez. Tek ve mutlak doğrular vardır bu kitaplarda ve bana göre ütopiklerdir. Ve daha da kötüsü sıkıcı, çekici olmayan, ışığı sönük..
Bir de bizim gibi sabit fikirli zatlara hikayeyle, ruhla ve duyguyla harmanlayıp yediren muzip yazarlar vardır. Paulo Coelho mesela. Laurent Gounelle mesela. İşte bu ismi gibi öyküsü ve mesajları da şahsına münhasır olan kitap da bu kamufle olmuş kişisel gelişim kitaplarına hakkını veren bir örnektir.
Yazar, insanın eksilerini, korkularını, zaaflarını, zayıflıklarını iyi biliyor. Ve daha da güzeli bunlarla nasıl başa çıkması gerektiği hakkında yol gösteriyor. Kitap uzun bir kitap fakat durağan olmadığından dolayı sıkılmanızın zor olacağını düşünüyorum. Dili yalın, anlatımı temiz, hikayesi sürükleyici.
Yetersiz olduğu nokta ise, herkese hitap edemeyişi. Eğer sizin hayatınızdan izler bulabilirseniz, şanslısınız. Yazarın ve başkarakterlerin izini sürün. Yine şanslısınız ki intiharın eşiğine gelmek zorunda kalmayacaksınız Alan’ın aldığı dersleri alabilmek için =)
Hikaye Paris’te, Eiffel kulesinde başlar. İçine kapanık, çekingen, çalışkan fakat girişken olamayan, terk edilmiş bir karakter olan Alan Greenmor intihar etmek üzere Eiffel kulesine çıkar. Güzel bir tesadüf ile yanına gelen Dubreil, Alan’ı intihar fikrinden vazgeçirir ve bir anlaşma yaparlar. Yaşlı, zengin bir adam olan Dubreil, bundan sonra kendisinin söylediği her şeyi yaptığı takdirde ona huzurlu ve rahat bir hayat vaat eder.
Ölüm düşüncesine kadar gitmiş olan Alan, kaybedecek herhangi bir şey görmediğinden kabul eder ve görevlerle devam edecek hayat böylelikle başlar. Hikayenin sonunda bir de bonus sürpriz beklemektedir okuyucuyu. Her bir görevin bir adım atmak olduğunu okurken göreceğiniz ve ‘’neden olmasın? ‘’ gibi cesaret ve güven gerektiren soruyu kendinize sorabileceğiniz bir yol gösterici.
Dönüşüm – Franz KAFKA İlk olarak, bu uzun hikayeyi anlayabilmek için yazarın hayatını, kişiliğini ve ruh halini incelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Aslında bu bütün kitaplar içinde az çok gerekli ama söz konusu ''Dönüşüm’’ ve Franz Kafka olunca, fikriyat oluşturmadıkça okumamak daha iyi. Kitapta tDevamını oku
Dönüşüm – Franz KAFKA
İlk olarak, bu uzun hikayeyi anlayabilmek için yazarın hayatını, kişiliğini ve ruh halini incelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Aslında bu bütün kitaplar içinde az çok gerekli ama söz konusu ”Dönüşüm’’ ve Franz Kafka olunca, fikriyat oluşturmadıkça okumamak daha iyi.
Kitapta toplam 6 karakterle karşılaşıyoruz. Ve bir sabah böcek olarak uyanan gençle hikaye başlayıp kısa süre sonra ölmesiyle son buluyor. Peki yazıldığının üzerine neredeyse asır geçmesine rağmen, sayfalarca ve her biri farklı eleştiri yazılabilmesinin açıklaması ne olabilir ? Yazarının ta kendisi.
Eğer ki; kişi ve toplum kavramlarında kafanızda soru işaretleri varsa, toplumun kişiye, veya kişinin kendisine verdiği değer unsurları size de ters geliyorsa, anlamsızca para kazanıyorsanız, ve bulunduğunuz çarkın dişilileri arasında ezildiğinizi hissediyorsanız, alternatif yol sizi karamsarlığa götürmekten başka kapı açmıyorsa, okuyabileceğiniz en iyi kitaplardandır ‘’Dönüşüm’’.
Kafka; varlıklı bir ailede akıl ve ruh karmaşası yaşayan, babası ve onun otoritesi tarafından sürekli ezilen, ailesiyle birlikte yaptığı işten kaynaklı tüccar bir hayatın içinde, melankolik ve sanatçı bir ruhla yapayalnız kalmış meğerse. Üstelikte Yengeç burcu =) defalarca aşk ilişkisi içinde bulunmuş, aşklarını coşkulu ve sancılı yaşamış, nişanlısıyla evlenmemiş, sevdiği kadınla kavuşamayıp sadece mektuplarla aşk yaşayabilmiş, evlenip çocuk sahibi olamamış fakat evlenmediğinden çocuğu olmuş, zaten o çocukta 9 yaşında ölmüş. Dönüşüm ile birlikte diğer yazdığı kitapları da kendisi hayattayken basımını hiç düşünmeyen yazar, ölmeden öce hepsini yakın arkadaşına teslim etmiş ve hiçbirini yayınlamamasını istemiş.
peki yayınlanmamasını istediği eserleri neden birine teslim etmiştir? Kitaplarında ve gerçek hayatında diğer insanlarla hep negatif ilişkiler kurabilen yazarın arkadaşının öldükten sonra kitaplarını yayınlatması da düşündürücüdür bana göre.
Fakat iyi ki arkadaşı, Kafka’ya verdiği söze ihanet etmiş, biz okurlara Kafka’nın dünyasını vermiştir bana göre. Karamsarlık, melankoli ölene kadar en iyi hissettiği duygular olan Kafka, absürt roman dediğimiz akımının da asırlardır temsilcisi olarak bilinir. ‘’Dönüşüm’’ içinde tek bir olay barındıran fakat çok fazla imgeleme, taşlama, tespit barındıran bir öyküdür. Yazarın ne anlatmak istediği asla bilinmez ama okurun fazlasıyla sorgulayıcı olmadığı takdirde doyumsayamayacağı bir öyküdür.
Gregor Samsa ailesine maddi olarak bakmakla yükümlü, çalışma şartları zor olan ve patronu insani değerleri olmayan bir iş yerinde çalışan bir gençtir. Yine çok yorgun olduğu bir gece uykuya dalar ve sabah bir böcek olarak uyanır.
Yıllardır baktığı ailesi ilk etapta yaşadıkları şoku atlatınca; annesi Gregor’dan tiksinir odasına bile girmez, babası sadece döverek iletişim kurar ve kız kardeşi bir süre Gregor’un bakımını üstlenir. Fakat yalnızca bir süre. Gregor artık ailesine fayda sağlayamaz ve bu en yakınlarıyla ilişkilerini tamamen dönüştürür. Aile Gregor’u evden atma kararı aldığında ise, hizmetçileri oğullarının zaten öldüğünü ve onu çöpe attığını söyler. Yazılanlar sadece bunlar, satır aralarını okumak okurun sorumluluğudur.
Kitap önerileri listemde çok az yer verdiğim klasik kitap önerilerinden olan ”Dönüşüm” okurun karanlık iç dünyasında çok değerli yer edinecektir mutlaka.
Nar Ağacı – Nazan BEKİROĞLU Bazı kitaplara sadece yazarın üslubu değer katar. Genel kültürü, dünya ve tarih hakkında bilgisi gibi unsurlar da eklenince anlattığı hikayenin bir önemi kalmaz aslında. Ne anlatsa okuruz, dinleriz, etkileniriz… Nar Ağacı’da bu kitaplar arasında bence. Nazan Bekiroğlu’nunDevamını oku
Nar Ağacı – Nazan BEKİROĞLU
Bazı kitaplara sadece yazarın üslubu değer katar. Genel kültürü, dünya ve tarih hakkında bilgisi gibi unsurlar da eklenince anlattığı hikayenin bir önemi kalmaz aslında. Ne anlatsa okuruz, dinleriz, etkileniriz… Nar Ağacı’da bu kitaplar arasında bence. Nazan Bekiroğlu’nun edebiyatının ve üslubunun özgünlüğü ona ait okuduğumuz tek paragrafta bile kendini gösterir.
Nar Ağacı; uzun, hikayesi farklı zamanlarda ve farklı dönemlerde geçmesi açısından yorucu, savaşların ve tarihin anlatıldığından kaynaklı kasvetli bir roman. Bir de yazarın dilinin kıvrak olmasının getirdiği betimlemeler, tespitler eklenince roman iyice ağırlaşıyor.Fakat bir o kadar da çekicileşiyor.
Yazar, kelimelerle okura hikayeyi yaşatma konusunda da oldukça başarılı ki gidip görmediğimiz topraklara bile yabancı olmuyoruz hikayede. Dramatik kitap önerilerine ve tarih kitapları önerilerine verebileceğim güzel bir örnek. Başka bir taraftan; diyorsanız ki hikaye bana fark etmez, yeter ki edebiyatıyla ve diliyle beni etkilesin, kesinlikle okunacak kitaplarınız arasında olsun.
Hikaye, kendisini kaleme alanın dedesinin ölmesiyle başlar. Dedesinin ölmesinin üstünden geçen iki günün ardından, dedesinin memleketinden gelen bir mektupla köklerini araştırmak için atalarının memleketine gider yazar. Yaşayan yakın bir akrabasını bulup, dedesinin Trabzon, Tebriz, Tiflis ve Batum arasında savaş sırasında yaşadığı dramatik aşk ve hayat hikayesini öğrenir.
Dedesi Setterhan, babası ile birlikte halı ticareti yapmaktadır ve yine bir halı teslimatı sırasında tanıştığı arkadaşını memleketi olan Taht-ı Süleyman’a davet eder. Kendi elleriyle aşkının sonunu hazırlayan Setterhan; aşkın, ihanetin, sadakatin, yol arkadaşlığının, vatan özleminin, savaşın ve çaresizliğin izlerini memleketinden çok uzaklarda, bizim topraklarımızda Trabzon’da kendi ile birlikte toprağa götürür.
Ta ki torununun bir mektup ile birlikte soyunun izini sürmeye karar vermesine kadar. Nar Ağacı; kitap önerileri listemin, edebiyatı doruklarında aktarabildiğine inandığım nadir kitaplarındandır. Sıradan diyebileceğimiz bir aşk hikayesini bu kadar zenginleştirebilmek de ancak Nazan Bekiroğlu’nun kaleminin zenginliğine yakışır.
Od – İskender PALA Kitap önerileri listemin Türk edebiyat tarihinde yeri olan bir başka yazarı ise İskender Pala. Kendisi zaten edebiyat fakültesi mezunu, doktorasını divan edebiyatı üzerine yapmış, okullarda okutulan dil bilgisi kitaplarının yazarlığını üstlenmiş, hayatı boyunca edebiyatın içinde kDevamını oku
Od – İskender PALA
Kitap önerileri listemin Türk edebiyat tarihinde yeri olan bir başka yazarı ise İskender Pala. Kendisi zaten edebiyat fakültesi mezunu, doktorasını divan edebiyatı üzerine yapmış, okullarda okutulan dil bilgisi kitaplarının yazarlığını üstlenmiş, hayatı boyunca edebiyatın içinde kalmış bir yazar. Edebiyatı öğrenmiş ve öğretmiş olduğu zaten kitaplarında fark ediliyor.
Türk edebiyat tarihi konusunda da söz sahibi olan yazar, kitabında yunus’un hikayesini anlatmış. Yunus ile birlikte Tasavvuf geleneğini kelimelere nakşetmiş olan yazar,anlattığı inancın ruhunu okura geçirebildiğini düşünüyorum. Dönemin kaynaklarının yetersizliğinden, yunus’un hayatı hakkında çok kısıtlı bilgi olmasına karşılık, yazarın bize sunduğu hikaye oldukça dolu dolu.Bu durum kitabın oldukça fazla eleştiri almasına karşılık, kitabın bir biyografi kitabı olmayıp, kurgusal bir roman olması açısından bence bir yanlış arz etmemekte.
Fakat benim için sorun arz eden başka mesele, yazarın kitabını yayınladığı dönem bir başka Türk yazarın da Mevlana’yı konu alan bir kitap yazması ve bu konuların, Türk halkının değer verdiği inançların ve insanların yer aldığından kaynaklı ‘’garanti tiraj’’ olarak görülmesi. Yazarlar böyle görüp, düşünüp mü yazdılar bilinmez fakat benim hislerim bu yönde. Beni irite eden bu düşüncenin dışında, Od okunması gereken kitaplar arasında.
Hikaye; Molla Kasım’ın eline geçen sayfalarca şiiri, beğenmediğinden, ya da şeriata uygun olmadığını düşündüğünden ( ki bu tarihte de bilinmiyor) yakmasıyla başlar. Molla Kasım şiirlerin Yunus deneA bir zata ait olduğunu öğrenince onu tanımak ister ve Yunus’un yanına gider. Yunusla karşılaştıklarından itibaren yaşanan diyaloglarla, yunus kendi hayat hikayesini anlatmaya başlar.
Kitabın bu kısmından itibaren, en başından Yunus’un hayatının içinde bulur okur kendini. Ailesine olan bağlılığına ve yıllarca ailesinin son kalan ferdini arama hikayesine, bulunduğu dergahlara ve sonunda kendi dergahını kurmasına şahit oluruz.
Yunus hakkında bilinen çok az bilgiden bir tanesi yıllarca bir dergaha odun taşıdığıdır ve kitabının ismi de buradan gelir. Od-un. Yunus’un içindeki ateşi böyle keşfettiği söylenir ve yazar kısıtlı bilgi ile parçaları çok güzel birleştirmiştir. Yazıldığı dönem Türkiye’de en çok okunan kitaplar arasında yer alan fakat ışığı çabuk sönen, okurun ruhuna hitap edebilecek bir kitaptır fikrimce.
Kitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Fareler ve İnsanlar – John STEİNBECK İnsanın; insanla, toplumla ve doğayla olan ilişkisini anlatan, bu ilişkinin çarpıklıklarını sade bir dil ve keskin bir gerçeklikle anlatan Nobel ödüllü bir yazar John Steinbeck. Psikolojik kitap önerileri arayan okurların kaçırmaması gereken Fareler ve insanlar;Devamını oku
Fareler ve İnsanlar – John STEİNBECK
İnsanın; insanla, toplumla ve doğayla olan ilişkisini anlatan, bu ilişkinin çarpıklıklarını sade bir dil ve keskin bir gerçeklikle anlatan Nobel ödüllü bir yazar John Steinbeck. Psikolojik kitap önerileri arayan okurların kaçırmaması gereken Fareler ve insanlar; ismini İskoç Şair Robert Burn’un aynı isimdeki şiirinden almış.( ilk okuduğumda 14 yaşlarındaydım ve baş karakterin bir fare ile olan yakın ve üzücü ilişkisinden aldığını zannetmiştim kitabın ismini )
–En iyi planları farelerin ve insanların, sıkça ters gider…
Şair farelerin ve insanların hiçbir zaman hayallerine ulaşamadıklarından bahseder ve kitabın başından sonuna kadar mesajı hep bu doğrultudadır. Bu mesajın yanı sıra, George ile dostluğu,sadakati hisseder okur.
Keza Kitabın sonunda bu değerlerin doruğuna ulaşırız. Lennie ile insanı sorgulatır bize. İçinde kötülük barındırmadan sebep olunan facialar. Akılsız bir sevginin getireceği korkunç sonlar. Hep başkalarının yanında kötü şartlarda çalışan insanların kendi hayatlarını kurmak istemelerindeki saf umutlar.
Hayalleri için mücadele edenlerin; kendi hayallerini, bir insana duydukları dostluk ve bağlılık için korkunç bir sonla bitirmeleri. Müthiş bir hikaye, keskin bir zeka örneği. Çok geçmeden, kişilik denen değer yargılarının tam oturmadan okunması gereken kitaplardan. Zor bir hayat yaşayan iki insanın trajik sonu. Kitabın en güzel tarafı ise; böyle ince bir meseleyi hiçbir noktasında ajite etmeden, gerçeğe çok yakın bir üslupla yazması.
Eğer henüz okumadıysanız bir an önce okuyun, ve dönemin ileri gelenlerinin söylemlerine bakmadan çocuklarınıza okutun…
Hayatlarını çiftliklerde çalışarak kazanan iki arkadaş. Geroge Milton ve Lennie Small. George; ufak tefek, küçük ve silik yüz hatlarına sahip, oldukça akıllı bir karakter. Lennie ise; çok iri, kocaman gözleri ve elleri olan, fazlasıyla güçlü fakat küçücük bir beyni, saf ve güzel bir kalbi olan diğer karakter. Lennie’yi büyüten teyzesi onu George’ye emanet eder ve böylece ortak hayatları ve sonları başlar.
George’nin hayali; çiftlik sahiplerinin yanlarında çalışıp kazandıkları para ile kendilerine bir arazi satın alıp küçük bir çiftlik kurmaktır. Lennie’nin ise; kendi çiftliklerindeki tavşanları kendi elleriyle beslemek. Leennie yumuşak şeylere bayılır. Ve sevginin dozunu asla bilemez.
Yumuşak bir fare, yumuşak bir köpek yavrusu ve yumuşak bir kadın saçı. Hepsini çok sevmiştir. Fakat sevgisinin dozunu bilecek kadar bir beyne sahip değildir. Tüm bu trajedinin ortasında George…Kendisine emanet edilen; vücudu kocaman fakat aklı küçük olan dostu için sabrının ve yapabileceklerinin sınırsızlığıyla büyüler.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
İçimizdeki Şeytan- Sabahattin ALİ Sabahattin Ali; ülkemizin toplumsal gerçekliğini, insanın iç dünyası üzerinden anlatmayı başarabilen, eserlerini Türkiye’nin en çok okunan romanları arasına yerleştiren, kıymetli yerli yazarlarımızdan. 100 kitaplık ‘’Kitap Önerileri’’ listeme günümüzün popüler kitapDevamını oku
İçimizdeki Şeytan- Sabahattin ALİ
Sabahattin Ali; ülkemizin toplumsal gerçekliğini, insanın iç dünyası üzerinden anlatmayı başarabilen, eserlerini Türkiye’nin en çok okunan romanları arasına yerleştiren, kıymetli yerli yazarlarımızdan. 100 kitaplık ‘’Kitap Önerileri’’ listeme günümüzün popüler kitaplarından olan Kürk Mantolu Madonna yerine İçimizdeki Şeytan’ı almak istedim.
Çünkü aynanın karşısında oturmak gibidir bu kitabı okumak. Nacizane fikrim önce İçimizdeki Şeytan’ı okumanızdır. Acilen okuyup, kendinizle yüzleşip, hayatınıza katkı sağlamasıdır. Şeytanınızı fark etmeniz, ilk adımdır. Aracı olabilirsem ne mutlu. Kitabın dili çok sade değil, akıcılık konusunda da diğer kitaplar konusunda kesin konuşamayacağım.
Yazıldığı yılların Türkiye’sini yanıtsan kitap, buhranlı ve karanlık kitaplardan. Keza hikaye de aynı şekilde. Parasızlık, çaresizlik, içinde bulunulan koşullar sayesinde yapılan yanlışlar var olay örgüsünde. Diğer taraftan, dönemin aydınları olarak söyleyebileceğimiz azınlık bir grubun içindeki çürümüşlüğü, bu grupta kabul görmek için içine düşülen dipsiz kuyular da var aynı olay örgüsünde.
İnsan nerede insanlık değerlerinden ödün verir ? Hangi raddede kendi gururuna, aşkına ve dostluğuna kayıtsız kalır. İçimizde büyüyen şeytan hangi şartlarda davranışlarımıza yön verir? Kitabın konusunu bu kadar geri planda tutmayı başarıp, aklında kurguladığı mesajı okura yansıtabilen yetenekli yazarlardan Sabahattin Ali. Aşk romanı olarak başlayan, sonunda kendi karanlık zihnimizle karşılaştığımız sihirli bir kitap.
Ömer ile Macide’nin 1940’ların İstanbul’unda yaşadığı aşk ile sınırlandıramayacağımız hikayesi. Dönemin toplumsal ve siyasi yapısından kaynaklı oluşan insan karakterlerinin hemen hepsi Ömer’in arkadaşları veya Macide’nin akrabalarının arasında. Ve hepsi kendi şeytanıyla mücadele veya dostluk halinde.Hikayesi hakkında bilgi vermek istemediğim kitaplardan İçimizdeki Şeytan. Çünkü olaylar; sıradan, çirkin, hepimizin hayatında örnekleri olan fakat hep halının altına süpürdüğümüz olaylar.
Ömer parasızlıktan yanlışa sapmaya başlar, sonra içindekilere engel olamaz hale gelir. Macide çaresizlikten sürüklenir başka hayatlara, şeytanı karar alamama güçsüzlüğündedir. Bedri aşkı yüzünden girer tüm bu çirkin vaziyetlere, kendine dur diyebilecek gururunu yemiştir şeytanı. İçki ortamında yaşananlar tamamen insanı simgeler. Arzular, irade yoksunluğu, karmaşa ve sonrasının pişmanlıkları.
Kitap yarım biter. Karakterler ve hikaye yarım.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Elif – Paulo COELHO Kitap önerileri listeme aldığım diğer kitaplarının yanında biraz daha ışıksız, yavan kalan bir kitap olsa da Paulo Chelho kitaplarının hepsinin ayrı bir tadı olduğu benim açımdan aşikar. Kitabın adının kültürümüzde önem arz etmesi ve başkarakterinin bir Türk kızı olması, Türk okuDevamını oku
Elif – Paulo COELHO
Kitap önerileri listeme aldığım diğer kitaplarının yanında biraz daha ışıksız, yavan kalan bir kitap olsa da Paulo Chelho kitaplarının hepsinin ayrı bir tadı olduğu benim açımdan aşikar. Kitabın adının kültürümüzde önem arz etmesi ve başkarakterinin bir Türk kızı olması, Türk okurunda bir çekim yarattı.Fakat konusunun reenkarnasyon olması aynı şekilde irite etmiş okuduğum yorumlara bakılırsa. Yine benim öz fikrim; Paulo Coelho’nun içinde barındırdığı felsefe hiçbir din, kültür veya hayat görüşünü ne tamamen kapsıyor ne de büsbütün karşı duruyor.
Bu yüzden önerim; elif romanında da, yazarın diğer romanlarında da sizin inancınıza uymayan bir çok öge bulunmasına rağmen her öykünün karakterlerinin özünü kavramaya çalışmanız. Saçma gelen inançlara takılmadan, seyir etmeniz. Ve aslında yazarın hiçbir inanışında bağnaz ve ısrarcı olmamasından kaynaklı, yazdığı romanların çeşitli inanç ve kültürler hakkında ufak bilgiler edinmek açısından da verimli olabileceğini düşünüyorum.
Biraz önce de değindiğim gibi yazarın diğer kitaplarının yanında biraz hafif kalsa da, içinde altını çizip, içimizi ısıtacak, umut verici, hiçbir şey için geç değil temalı pek çok cümle bulunuyor. Yapay kişisel gelişim kitaplarının Paolu Coelho’nun yanından bile geçemeyeceği kanaatinde olduğum için, okurun iç dünyasına, renk, ışık katacağına inandığım, tatlı, yormayan kısa bir öykü.
Üstelik Yazarın kendi öyküsü ( ne kadar doğru olduğu asla bilinmez). Güzel olan başka nokta ise yazar, toplumda edindiği yer ve ün den kaynaklı oluşan egosu dahil bütün eksikliklerini de kaleme almış romanda. İçinde zengin duygular barındıran sürükleyici kitaplardan kendisi.
Poulo Coelho, uzun zamandır kendini tanrı ile olan bağından uzak, verimsiz hissetmektedir. Esrarengiz ustası j, ona uzun bir yolculuk önerir ve bu yolculukta içindeki boşlukları doldurabileceğini söyler. Coelho, yazarlarıyla buluşacağı, imza günleri düzenleyeceği bir Rusya gezisini işte bu nedenlerle kabul eder. Trenle gidilen bir Transsibirya yolculuğu.
Oldukça uzun sürecek bu yolculukta kendisine yakınen eşlik eden editörü ve bir tao ustası olacaktır. Bir de yazarın şifasının kendinde olduğunu iddia eden bir türk keman virtüözü olan Hilal. Hilal, kendisini de bu yolculuğa dahil edebilmek için çok uğraşır ve sonunda bu ten yolculuğu hilal’in de katılmasıyla reenkarnasyonlarla, ayinlerle, bakışarak varılan elifin ta kendisiyle devam eder. Yazarın spritüel yönü her kitabında kendini göstermektedir fakat elif in farkı, kendi hayatını okumamızdır.
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Huzursuzluk – Zülfü LİVANELİ Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek. Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun her olayda, her seferinde yaşadığı hazin sonu anlatmış Livaneli Huzursuzluk kitabDevamını oku
Huzursuzluk – Zülfü LİVANELİ
Zülfü Livaneli yaşadığımız toprakların acısını, hikayesini iyi biliyor. Aslında yerli yazarların okura dokunan en önemli noktası da bu olsa gerek. Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun her olayda, her seferinde yaşadığı hazin sonu anlatmış Livaneli Huzursuzluk kitabında.
Kitabın çıktığı dönem en çok okunan kitaplar ve en çok satan kitaplar arasına girmesinin nedeni de bu fikrimce. Yazarın dili sade üslubu temiz fakat hikayenin karmaşasıyla yorucu bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bu tür dramatik olarak adlandırabileceğimiz kitaplarda sevmediğim tek nokta yazarın durumu ajite etmesidir ki Livaneli de bu dürtüye yenilmiş yazarlardan.Toplum olarak kendi acılarımızdan beslenmeyi sevdiğimizdendir belki uzun süre Türkiye’de popüler kitaplar arasında kalmasının açıklaması.
Tam da yeri gelmişken paylaşmadan edemeyeceğim bir bölüm var kitapta. Yazarın tespitinin çarpıcılığı insanı büyülüyor.
//// Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.//////
İstanbul’da sıradan diyebileceğimiz bir hayat yaşamakta olan İbrahim, çocukluk arkadaşının ölüm haberini alır ve ailesini ziyaret etmek için memleketi Mardine gider. Çocukluğunun geçtiği şehirde arkadaşının trajik hikayesini öğrenir ve mardinden amerikaya dek uzanan aşk ve ölüm yolculuğunun peşine düşer. Hikayenin büyüsüyle sürüklenirken, arkadaşı Hüseyin’in aşık olduğu gizemli kadının bölümünde takılır kalır.
Hikaye; içinde, savaşın güçsüzler cephesinden sonuçlarını, en fazla nelere mal olabileceğini çarpıcı gerçeklikte barınıdır. Hüseyinin ailesinin, hüseyinin ölümünden önce ve sonra yaşadıkları aslında değiştirebileceklerimiz üzerine ışık tutabilecek nitelikte.
Işid zulmünü misliyle yaşamış olan ezidi kızı Meleknaz’ın nedendir ki hep yarım kalan hikayeleri. Okura şans kavramını sorgulatan, yanıbaşımızda yaşanan gerçek bir dramın hikayesi. Huzursuzluk duygusunu hissedebileceğinizin garantisini veren, başarılı bir Zülfü Livaneli romanı.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Sineklerin Tanrısı – Wıllıam GOLDING Öyle bir kitap ki basım aşamasında yayınevlerinin itirazları yüzünden yığınla sıkıntıyla karşılaşıyor fakat basımından sonra Nobel edebiyat ödülü kazanıyor. Çünkü hiçbirimizin kabul etmek istemediği gerçekler var kitabın içinde. Dünyada en iyi kitaplar arasında pDevamını oku
Sineklerin Tanrısı – Wıllıam GOLDING
Öyle bir kitap ki basım aşamasında yayınevlerinin itirazları yüzünden yığınla sıkıntıyla karşılaşıyor fakat basımından sonra Nobel edebiyat ödülü kazanıyor. Çünkü hiçbirimizin kabul etmek istemediği gerçekler var kitabın içinde. Dünyada en iyi kitaplar arasında parmakla gösterilmeyi başarmış olan Sineklerin Tanrısı’nda neler var bir bakalım.
Modern hayatın insanlığa sunduğu kalıp yargılar, insanın doğasında bulunan iyi ve kötü kavramları, doğuştan getirdiğimiz ilkel güdüler, -liderlik, gücü elde etmek veya elde tutmak için – yapılabileceklerin sınırı, insan ilişkilerinin en doğal hali ve sonucu, dünyayı hakimiyeti altına almış belli düşünce akımlarının örneklerle eleştirileri (kominizm, demokrasi, faşizim)
Bunlar sadece benim tespit edebildiklerim. Kitap, okurunu bir çok noktasında rahatsız ediyor aslında ve bu yolla da soru sormaya, sorgulamaya yöneltiyor. Hikayesi oldukça basit fakat karakterler ve olayların içinde bir çok imgeleme görüyoruz. Okurken arka planı unutmayın derim. Yazarın edebi bir dilinin hiç olmadığını düşünmüyorum. Kitabın başlarında sıkılabilirsiniz, hatta son sayfasına kadar da sıkılabilirsiniz. Akıcı bir dili olduğunu söyleyemem, fakat keskin bir zekası olduğu kesin.
Sabırla okunması gereken kitaplardan kendisi. Sineklerin Tanrısı da kitap önerileri listemdeki diğer birkaç kitap gibi, kişilik tam oturmadan mutlaka okunması gereken kitaplardan. Ve hatta gençlere okutulması gerekenlerden.
Bu Hikaye bir adada başlar ve biter. Üstelik başlarında hiç yetişkin olmayan, okul çağındaki 12 çocukla. Bu çocuklar, nükleer saldırı nedeniyle güvenli bir bölgeye götürülmek üzere bir uçak yolculuğunda yaşanan kaza ile bu cennet adasına düşerler. Makinist ve diğer yetişkinler kazada ölür.
Ailelerinden uzakta, kendilerine karışacak hiç büyük olmadan, denizin ve ormanın buluştuğu bu doğa harikasında, her biri başka yere dağılır mutluluktan. İçlerinden sadece domuzcuk lakaplı, o meşhur gözlüklü ve şişmanca çocuk tedirgin olmayı aklına getirir ve kısa zamanda arkadaş olduğu Ralph’a bir an önce bir şeyler yapmaları gerektiğin söyler. Ralph; olayların akışıyla, adanın doğal lideri olacaktır fakat tabii ki kötülüğe daha yakın bir rakibi de hikayenin içine dahil olacaktır.
Hikayenin bu kısmından sonra olaylar gittikçe renklenir(!) ve durdurulamaz bir hale gelir. Canavarlar, yüzlerini boyayıp tanınmaz hale gelince özgür hisseden ve içindeki vahşeti çıkaranlar, taht kavgaları, yaşam mücadeleleri ile son sayfasına kadar tansiyon hiç düşmez. Tedirgin olmayı aklına ilk getirebilen domuzcuk, yaşadıkları şeyin ne olduğunu da algılayabilen belki de tek kişidir. Korktukları canavarın asıl kendi içlerinde olduğunu düşünür ve kendi kehanetiyle yüzleşir. Okur da kendi ilkel yaşama güdüsüyle…
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Ruhi Mücerret – Murat MENTEŞ Murat Menteş’in beyninde dolaşma fırsatı veren 3. Kitabı. Kendisi son çıkan kitaplardan. Yerli güncel kitap tavsiyelerinin başında gelen, Türkiye’de bir süredir var olan kara mizah olarak adlandırılan nadide kitaplardan. Murat Menteş’i seven kitaplarının sayfalarıyla aşkDevamını oku
Ruhi Mücerret – Murat MENTEŞ
Murat Menteş’in beyninde dolaşma fırsatı veren 3. Kitabı. Kendisi son çıkan kitaplardan. Yerli güncel kitap tavsiyelerinin başında gelen, Türkiye’de bir süredir var olan kara mizah olarak adlandırılan nadide kitaplardan. Murat Menteş’i seven kitaplarının sayfalarıyla aşk yaşarken sevmeyeni tahammül edemiyor. Zaten yazarın tarzı da tam olarak bu.
Hikayelerinde, aforizmalarında, isim uyarlamalarında ve benzetmelerinde kendini asla sınırlamıyor, aşırılıktan zevk alıyor. Kitaplarında; hikaye ve karakterler kendi aralarında müthiş bir ritmle dans ederken, kelimeler başına buyruk, hoyrat, kendi horonunu tepiyor. Okurun bu karmaşaya alışma süreci olumlu geçerse işte ancak o zaman tanışıyor bu eksantrik hikayelerin yazarı ile. Edebiyatın evrilmesine de şahit oluyoruz aslında bu son dönem kaliteli yazarlarımızla.
Bir Ahmet Hamdi Tanpınar gibi değil fakat farklı bir lezzet, zengin bir dil, hınzır bir zeka. Murat Menteş ise bu bahsettiğim yeni akımın bayrak tutanlarından fikrimce. Hikayeleri içinde farklı tarzları barındırıyor fakat tam olarak hiçbiri ile anamıyoruz yazarımızı. Polisiye, bilim-kurgu, psikolojik, mizah-kara mizah, hepsi ile birlikte çıkıyor yola Murat Menteş.
Ruhi Mücerret ise ilk başta kapağı ile konuşulan -ve yine öz fikrimce heyecanlı, beni neyin beklediğinin habercisi olan başarılı, anlamlı bir kapak- ardından olayın hem absürtlüğü bir o kadar da gerçeğe yakınlığı ile anılan, yine her zamanki gibi karakter isimleriyle okuru kıs kıs güldüren, aslına bakarsanız klasik bir Murat Menteş romanı. Sevmeyenine ısrar edemeyeceğim, fakat denemeyenine ‘’ölümü gör’’ safhasında baskı yapabileceğim, ruhlarımıza iyi gelebilecek, tatlı bir kitap.
100 yaşındaki son istiklal gazisi bir adamın; sıra dışı, ilginç, keyifli, hüzünlü, absürd, kan donduran, yürek parçalayan, kafa bulandıran, akıl karıştıran, sersemletici hayat hikayesi…
Yine karakterler çok ilginç. Okurken alacağınız zevki azaltmamak adına sadece isimlerini vermekle yetineceğim. Cihan Kazanova, Masum Cici, Nazlı Hilal, Avni Vav, Serpil Silahlıperi ve diğerleri… Yine hepsi de enteresan maceraların peşinde, yine sıra dışı bir hikaye.
Ruhi mücerret, bütün şehirlerin kurtuluş günlerine onur konuğu olarak giden, bu sayede hayatının büyük bölümünü gezerek geçiren, bütün yakınlarının, eşinin, çocuklarının ölümünü izlemiş, acıyı hazmetmiş, artık ölmenin vaktinin geldiğini düşünürken… 100 yaşında bir adam daha ne yaşayabilir diye düşünürken kendini bulduğu hayat, mutlaka okunmaya değer…
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer – Laurent GOUNELLE Kitapları çok yaftalamam, yazarından kaynaklı bile olsa ön yargı ile bakmam, kişisel gelişim kitapları hariç. ‘’Ben Dünyanın En Zeki İnsanıyım’’ yaftaladıklarımdan biridir mesela. İçinde madde madde öğütler vardır. Basmakalıptır, kişiye, ne yaşadDevamını oku
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer – Laurent GOUNELLE
Kitapları çok yaftalamam, yazarından kaynaklı bile olsa ön yargı ile bakmam, kişisel gelişim kitapları hariç. ‘’Ben Dünyanın En Zeki İnsanıyım’’ yaftaladıklarımdan biridir mesela. İçinde madde madde öğütler vardır. Basmakalıptır, kişiye, ne yaşadığına ve kişiliğine göre değişmez. Tek ve mutlak doğrular vardır bu kitaplarda ve bana göre ütopiklerdir. Ve daha da kötüsü sıkıcı, çekici olmayan, ışığı sönük..
Bir de bizim gibi sabit fikirli zatlara hikayeyle, ruhla ve duyguyla harmanlayıp yediren muzip yazarlar vardır. Paulo Coelho mesela. Laurent Gounelle mesela. İşte bu ismi gibi öyküsü ve mesajları da şahsına münhasır olan kitap da bu kamufle olmuş kişisel gelişim kitaplarına hakkını veren bir örnektir.
Yazar, insanın eksilerini, korkularını, zaaflarını, zayıflıklarını iyi biliyor. Ve daha da güzeli bunlarla nasıl başa çıkması gerektiği hakkında yol gösteriyor. Kitap uzun bir kitap fakat durağan olmadığından dolayı sıkılmanızın zor olacağını düşünüyorum. Dili yalın, anlatımı temiz, hikayesi sürükleyici.
Yetersiz olduğu nokta ise, herkese hitap edemeyişi. Eğer sizin hayatınızdan izler bulabilirseniz, şanslısınız. Yazarın ve başkarakterlerin izini sürün. Yine şanslısınız ki intiharın eşiğine gelmek zorunda kalmayacaksınız Alan’ın aldığı dersleri alabilmek için =)
Hikaye Paris’te, Eiffel kulesinde başlar. İçine kapanık, çekingen, çalışkan fakat girişken olamayan, terk edilmiş bir karakter olan Alan Greenmor intihar etmek üzere Eiffel kulesine çıkar. Güzel bir tesadüf ile yanına gelen Dubreil, Alan’ı intihar fikrinden vazgeçirir ve bir anlaşma yaparlar. Yaşlı, zengin bir adam olan Dubreil, bundan sonra kendisinin söylediği her şeyi yaptığı takdirde ona huzurlu ve rahat bir hayat vaat eder.
Ölüm düşüncesine kadar gitmiş olan Alan, kaybedecek herhangi bir şey görmediğinden kabul eder ve görevlerle devam edecek hayat böylelikle başlar. Hikayenin sonunda bir de bonus sürpriz beklemektedir okuyucuyu. Her bir görevin bir adım atmak olduğunu okurken göreceğiniz ve ‘’neden olmasın? ‘’ gibi cesaret ve güven gerektiren soruyu kendinize sorabileceğiniz bir yol gösterici.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Dönüşüm – Franz KAFKA İlk olarak, bu uzun hikayeyi anlayabilmek için yazarın hayatını, kişiliğini ve ruh halini incelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Aslında bu bütün kitaplar içinde az çok gerekli ama söz konusu ''Dönüşüm’’ ve Franz Kafka olunca, fikriyat oluşturmadıkça okumamak daha iyi. Kitapta tDevamını oku
Dönüşüm – Franz KAFKA
İlk olarak, bu uzun hikayeyi anlayabilmek için yazarın hayatını, kişiliğini ve ruh halini incelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Aslında bu bütün kitaplar içinde az çok gerekli ama söz konusu ”Dönüşüm’’ ve Franz Kafka olunca, fikriyat oluşturmadıkça okumamak daha iyi.
Kitapta toplam 6 karakterle karşılaşıyoruz. Ve bir sabah böcek olarak uyanan gençle hikaye başlayıp kısa süre sonra ölmesiyle son buluyor. Peki yazıldığının üzerine neredeyse asır geçmesine rağmen, sayfalarca ve her biri farklı eleştiri yazılabilmesinin açıklaması ne olabilir ? Yazarının ta kendisi.
Eğer ki; kişi ve toplum kavramlarında kafanızda soru işaretleri varsa, toplumun kişiye, veya kişinin kendisine verdiği değer unsurları size de ters geliyorsa, anlamsızca para kazanıyorsanız, ve bulunduğunuz çarkın dişilileri arasında ezildiğinizi hissediyorsanız, alternatif yol sizi karamsarlığa götürmekten başka kapı açmıyorsa, okuyabileceğiniz en iyi kitaplardandır ‘’Dönüşüm’’.
Kafka; varlıklı bir ailede akıl ve ruh karmaşası yaşayan, babası ve onun otoritesi tarafından sürekli ezilen, ailesiyle birlikte yaptığı işten kaynaklı tüccar bir hayatın içinde, melankolik ve sanatçı bir ruhla yapayalnız kalmış meğerse. Üstelikte Yengeç burcu =) defalarca aşk ilişkisi içinde bulunmuş, aşklarını coşkulu ve sancılı yaşamış, nişanlısıyla evlenmemiş, sevdiği kadınla kavuşamayıp sadece mektuplarla aşk yaşayabilmiş, evlenip çocuk sahibi olamamış fakat evlenmediğinden çocuğu olmuş, zaten o çocukta 9 yaşında ölmüş. Dönüşüm ile birlikte diğer yazdığı kitapları da kendisi hayattayken basımını hiç düşünmeyen yazar, ölmeden öce hepsini yakın arkadaşına teslim etmiş ve hiçbirini yayınlamamasını istemiş.
peki yayınlanmamasını istediği eserleri neden birine teslim etmiştir? Kitaplarında ve gerçek hayatında diğer insanlarla hep negatif ilişkiler kurabilen yazarın arkadaşının öldükten sonra kitaplarını yayınlatması da düşündürücüdür bana göre.
Fakat iyi ki arkadaşı, Kafka’ya verdiği söze ihanet etmiş, biz okurlara Kafka’nın dünyasını vermiştir bana göre. Karamsarlık, melankoli ölene kadar en iyi hissettiği duygular olan Kafka, absürt roman dediğimiz akımının da asırlardır temsilcisi olarak bilinir. ‘’Dönüşüm’’ içinde tek bir olay barındıran fakat çok fazla imgeleme, taşlama, tespit barındıran bir öyküdür. Yazarın ne anlatmak istediği asla bilinmez ama okurun fazlasıyla sorgulayıcı olmadığı takdirde doyumsayamayacağı bir öyküdür.
Gregor Samsa ailesine maddi olarak bakmakla yükümlü, çalışma şartları zor olan ve patronu insani değerleri olmayan bir iş yerinde çalışan bir gençtir. Yine çok yorgun olduğu bir gece uykuya dalar ve sabah bir böcek olarak uyanır.
Yıllardır baktığı ailesi ilk etapta yaşadıkları şoku atlatınca; annesi Gregor’dan tiksinir odasına bile girmez, babası sadece döverek iletişim kurar ve kız kardeşi bir süre Gregor’un bakımını üstlenir. Fakat yalnızca bir süre. Gregor artık ailesine fayda sağlayamaz ve bu en yakınlarıyla ilişkilerini tamamen dönüştürür. Aile Gregor’u evden atma kararı aldığında ise, hizmetçileri oğullarının zaten öldüğünü ve onu çöpe attığını söyler. Yazılanlar sadece bunlar, satır aralarını okumak okurun sorumluluğudur.
Kitap önerileri listemde çok az yer verdiğim klasik kitap önerilerinden olan ”Dönüşüm” okurun karanlık iç dünyasında çok değerli yer edinecektir mutlaka.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Nar Ağacı – Nazan BEKİROĞLU Bazı kitaplara sadece yazarın üslubu değer katar. Genel kültürü, dünya ve tarih hakkında bilgisi gibi unsurlar da eklenince anlattığı hikayenin bir önemi kalmaz aslında. Ne anlatsa okuruz, dinleriz, etkileniriz… Nar Ağacı’da bu kitaplar arasında bence. Nazan Bekiroğlu’nunDevamını oku
Nar Ağacı – Nazan BEKİROĞLU
Bazı kitaplara sadece yazarın üslubu değer katar. Genel kültürü, dünya ve tarih hakkında bilgisi gibi unsurlar da eklenince anlattığı hikayenin bir önemi kalmaz aslında. Ne anlatsa okuruz, dinleriz, etkileniriz… Nar Ağacı’da bu kitaplar arasında bence. Nazan Bekiroğlu’nun edebiyatının ve üslubunun özgünlüğü ona ait okuduğumuz tek paragrafta bile kendini gösterir.
Nar Ağacı; uzun, hikayesi farklı zamanlarda ve farklı dönemlerde geçmesi açısından yorucu, savaşların ve tarihin anlatıldığından kaynaklı kasvetli bir roman. Bir de yazarın dilinin kıvrak olmasının getirdiği betimlemeler, tespitler eklenince roman iyice ağırlaşıyor.Fakat bir o kadar da çekicileşiyor.
Yazar, kelimelerle okura hikayeyi yaşatma konusunda da oldukça başarılı ki gidip görmediğimiz topraklara bile yabancı olmuyoruz hikayede. Dramatik kitap önerilerine ve tarih kitapları önerilerine verebileceğim güzel bir örnek. Başka bir taraftan; diyorsanız ki hikaye bana fark etmez, yeter ki edebiyatıyla ve diliyle beni etkilesin, kesinlikle okunacak kitaplarınız arasında olsun.
Hikaye, kendisini kaleme alanın dedesinin ölmesiyle başlar. Dedesinin ölmesinin üstünden geçen iki günün ardından, dedesinin memleketinden gelen bir mektupla köklerini araştırmak için atalarının memleketine gider yazar. Yaşayan yakın bir akrabasını bulup, dedesinin Trabzon, Tebriz, Tiflis ve Batum arasında savaş sırasında yaşadığı dramatik aşk ve hayat hikayesini öğrenir.
Dedesi Setterhan, babası ile birlikte halı ticareti yapmaktadır ve yine bir halı teslimatı sırasında tanıştığı arkadaşını memleketi olan Taht-ı Süleyman’a davet eder. Kendi elleriyle aşkının sonunu hazırlayan Setterhan; aşkın, ihanetin, sadakatin, yol arkadaşlığının, vatan özleminin, savaşın ve çaresizliğin izlerini memleketinden çok uzaklarda, bizim topraklarımızda Trabzon’da kendi ile birlikte toprağa götürür.
Ta ki torununun bir mektup ile birlikte soyunun izini sürmeye karar vermesine kadar. Nar Ağacı; kitap önerileri listemin, edebiyatı doruklarında aktarabildiğine inandığım nadir kitaplarındandır. Sıradan diyebileceğimiz bir aşk hikayesini bu kadar zenginleştirebilmek de ancak Nazan Bekiroğlu’nun kaleminin zenginliğine yakışır.
Keyifli okumalar…
See lessKitap Önerileri: Ne Okusam Diyenlere Kitap Tavsiyeleri
Od – İskender PALA Kitap önerileri listemin Türk edebiyat tarihinde yeri olan bir başka yazarı ise İskender Pala. Kendisi zaten edebiyat fakültesi mezunu, doktorasını divan edebiyatı üzerine yapmış, okullarda okutulan dil bilgisi kitaplarının yazarlığını üstlenmiş, hayatı boyunca edebiyatın içinde kDevamını oku
Od – İskender PALA
Kitap önerileri listemin Türk edebiyat tarihinde yeri olan bir başka yazarı ise İskender Pala. Kendisi zaten edebiyat fakültesi mezunu, doktorasını divan edebiyatı üzerine yapmış, okullarda okutulan dil bilgisi kitaplarının yazarlığını üstlenmiş, hayatı boyunca edebiyatın içinde kalmış bir yazar. Edebiyatı öğrenmiş ve öğretmiş olduğu zaten kitaplarında fark ediliyor.
Türk edebiyat tarihi konusunda da söz sahibi olan yazar, kitabında yunus’un hikayesini anlatmış. Yunus ile birlikte Tasavvuf geleneğini kelimelere nakşetmiş olan yazar,anlattığı inancın ruhunu okura geçirebildiğini düşünüyorum. Dönemin kaynaklarının yetersizliğinden, yunus’un hayatı hakkında çok kısıtlı bilgi olmasına karşılık, yazarın bize sunduğu hikaye oldukça dolu dolu.Bu durum kitabın oldukça fazla eleştiri almasına karşılık, kitabın bir biyografi kitabı olmayıp, kurgusal bir roman olması açısından bence bir yanlış arz etmemekte.
Fakat benim için sorun arz eden başka mesele, yazarın kitabını yayınladığı dönem bir başka Türk yazarın da Mevlana’yı konu alan bir kitap yazması ve bu konuların, Türk halkının değer verdiği inançların ve insanların yer aldığından kaynaklı ‘’garanti tiraj’’ olarak görülmesi. Yazarlar böyle görüp, düşünüp mü yazdılar bilinmez fakat benim hislerim bu yönde. Beni irite eden bu düşüncenin dışında, Od okunması gereken kitaplar arasında.
Hikaye; Molla Kasım’ın eline geçen sayfalarca şiiri, beğenmediğinden, ya da şeriata uygun olmadığını düşündüğünden ( ki bu tarihte de bilinmiyor) yakmasıyla başlar. Molla Kasım şiirlerin Yunus deneA bir zata ait olduğunu öğrenince onu tanımak ister ve Yunus’un yanına gider. Yunusla karşılaştıklarından itibaren yaşanan diyaloglarla, yunus kendi hayat hikayesini anlatmaya başlar.
Kitabın bu kısmından itibaren, en başından Yunus’un hayatının içinde bulur okur kendini. Ailesine olan bağlılığına ve yıllarca ailesinin son kalan ferdini arama hikayesine, bulunduğu dergahlara ve sonunda kendi dergahını kurmasına şahit oluruz.
Yunus hakkında bilinen çok az bilgiden bir tanesi yıllarca bir dergaha odun taşıdığıdır ve kitabının ismi de buradan gelir. Od-un. Yunus’un içindeki ateşi böyle keşfettiği söylenir ve yazar kısıtlı bilgi ile parçaları çok güzel birleştirmiştir. Yazıldığı dönem Türkiye’de en çok okunan kitaplar arasında yer alan fakat ışığı çabuk sönen, okurun ruhuna hitap edebilecek bir kitaptır fikrimce.
See less