Equinox, latince ‘’eşit’’ ve ‘’gece’’ kelimlerinin birleşimininden oluşan, güneş ışınlarının ekvator çizgisine dik açıyla gelmesi ve gezegenin neredeyse her noktasında gece ile gündüzün eşit uzunlukta olması durumunu ifade eder. Yılda iki kez yaşanan bu eşitlenmenin hemen ardından gece ile gündüz yeDevamını oku
Equinox, latince ‘’eşit’’ ve ‘’gece’’ kelimlerinin birleşimininden oluşan, güneş ışınlarının ekvator çizgisine dik açıyla gelmesi ve gezegenin neredeyse her noktasında gece ile gündüzün eşit uzunlukta olması durumunu ifade eder. Yılda iki kez yaşanan bu eşitlenmenin hemen ardından gece ile gündüz yeniden kendi ritimlerinde birbirlerini kovalamaya devam ederler. Bu yıl 22 Eylül’de gerçekleşen Sonbahar Ekinoksunun hemen ardından artık geceler uzamaya gündüzler kısalmaya başladı.
Evrenin, sembollere işlediği biliş halini muzipçe sergilediği Ekinoks’u, yaşamımdaki rehberlerimi; doğayı, düngülerini, mitolojiyi, arketipleri, insanı, gökyüzünü ve kendi iç denizimi gözlemleyerek anlamaya, anlamlandırmaya ve kelimelerle maddeleştirmeye, görünür hale getirmeye çalışacağım. Bu yazıda derlediklerimle; kainatın, yaşamın içindeki her görünür olanın birbiriyle ne kadar uyumlu olduğuna, dışarıda ne varsa içeride, yukarıda ne varsa aşağıda da olduğuna birlikte şahit olacağız. Ve doğanın döngüleriyle uyumlanıp, yaşam nehrinin akıntınsına katılmayı, yaşamla birlikte akmayı hatırlayacağız.
Sana sol elimi uzatıyorum sevgi okuyucu, dilersen elini tut ve gözlerini kapat, ortalarındaki görünmez olanı aç ve birlikte bir yolculuğa çıkalım. Kabulünse, başlayalım.
İnsanların; yaşamlarını doğanın döngülerine göre sürdürdüğü dönemlerden bu yana ekinokslar, çeşitli kültürlerde, coğrafyalarda, inanç sistemlerinde ritüeller, dualar, şükranlarla kutlanmış. Özellikle, yaratıcıyı doğadan ve dolayısıyla kendinden ayrı görmeyen inanç sistemlerinde daha derin anlamlar ile kutlanmış. Birbirinden bambaşka topraklarda yaşayan, bambaşka inanışlara sahip olan bu kültürler, doğayla uyumlandıklarında ne kadar da aynılaşıyorlar, yukarıda farklı görünen dallar aşağıda nasıl da aynı köklerden besleniyorlar aslında.
Sonbahar ekinoksu İran – Zerdüş geleneğinde Mithrakana – Mihrican bayramı olarak; ekinlere şükretmek ve güneşin yer altına inmesini, tabiatın içine çekilmesini onurlandırmak, için 6 gün boyunca kutlanırmış.
Japon – Budist geleneğinde ekinoksların her ikisi de ‘’Hygan’’ ismiyle anılan ‘’öbür taraf, öbür kıyı’’ olarak çevrilebilecek olan bir bayramla kutlanıyormuş ancak, ilkbahar ekinoksundan farklı olarak, sonbahar ekinoksunda, ölülerin ruhları ile bağlantı kurulabilecek özel etkilerin olduğu inanışından dolayı atalarını anıyor ve mezarlık ziyaretleri yapıyorlarmış. 7 gün boyunca süren kutlamalarda 7 sonbahar bitkisiyle süslemeler yapıp yöresel yemeklerinden şölenler düzenlerlermiş.
Slavlarda ise, yaşlı kadınlar hasat ürünlerinden ekmekler yapar, tecrübeli, görmüş geçirmiş ellerin mayaladığı ekmekler yenir, genç kızlar şarkılar söyleyip danslar eder, yazın verdiği meyvelerle, bitkilerle süslenip şükranlarını sunarlarmış.
Pagan – Wiccan geleneğinde Mabon Sabbat olarak kutlanan sonbahar ekinoksunda, çeşitli sunaklar hazırlayıp, törenler ritüeller düzenleyerek, değişen mevsimleri onurlandırmak, doğanın döngüsüne, yazın mahsüllerine, sahip olduklarına şükrederlermiş. Aydınlığın ve karanlığın tam ortasında, döngünün kapanan döneminin hasatına şükredip, açılan dönemini onurlandırmak, toprağın armağanlarını kutlarken, onun kendi döngüsündeki ölümünü, içine dönmesini onurlandırmak için, hazırladıkları hasat meyvelerinden, ürünlerinden oluşan sunaklarını yeniden doğaya sunarlarmış. Bu özel ritülleri genellikle ormanda yaparlar, doğayı kalbinde onurlandırılarmış. Ritüllerinde toprağın verici, besleyici yanına şükranları sunup, Kara Anneyi, toprağın, dişilin yutan, yok eden yanını selamlarlarmış. Affetme ve kapanan dönemde kendini gözlemleme niyetleri yapılıp, dışa dönük bir yaz boyunca ilişkilendikleri kişileri ve olayları değerlendirme, farkedebilme talebiyle ritüellerini yaparlarmış. Keza, kara annenin koynuna, kendi içsel mağaralarına girmeden önce, geçmişe bir dönüp bakmak, ölüme hazır olanları görebilmek için mükemmel bir zamanlama çünkü kışa, karanlık geceye dalmak, bilinçdışımızın ‘kara anne’ arketipinin koynuna girmektir. Bir renk ile ifade edecek olursam siyah değil, rengin olmaması durumudur. Yokolmaya hazır olanları yokeder ki, yeni tohumlar atılabilsin toprağına.
Yazın hasatıyla kışı geçiren atalarımız için ekinoksun bir geçiş anı olduğunu görüyorum ancak biz bu geçiş halini tam hissedemedik değil mi ? Değirmenci kızı olan annemden öğrendiğim bir döngüden, buğdayın döngüsünden bahsedeceğim sizlere. Hasat’a biraz daha yaklaşalım. Yaklaşalım ki içsel hasatımızı kavrayabilelim.
Kasım ayında toprak havalandırılır, yabani otları ayıklanır ve Aralık ayında tohumlar tarlaya saçılır. Nisan, mayıs aylarına kadar tohumlar, toprağın altında, karanlıktadır. Bazıları beslenemez, yeteri kadar suyu, minerali, vitamini çekemez topraktan. Ancak beslenebilen, görünmeye hazır olan, kendi içine sığamaz, kabuğunu çatlatır, toprağı çatlatır ve yenice beslemeye hazırlanan güneşe doğru uzatır kafasını. Filizdir artık. İnce, narin, suya, bakıma muhtaçtır hala. Haziran ayında toprağın altındaki kökleriyle gövdesini büyütmeye ve başaklarını vermeye başlar. Temmuz boyunca başaklar olgunlaşır ve kendilerini yaşamı beslemeye hazırlarlar. Çiftçiler ağustos ayında elleriyle hasat etmeye başlarlar aylarca besledikleri ve yine elleriyle toprağa verdikleri o ilk tohumları. Eylül ayında, köy meydanlarında, yerlerde öbek öbek başaklar dizilidir. Çiftçiler ve buğdaylar rüzgarı beklemeye başlarlar.Sapla samanın ayrılma vakidir. Rüzgarın başakları savurmasını, ve içlerindeki buğdayı ortaya çıkarmasını beklerler. Buğdayın dış kabuğu savrulur gider ve içindeki tüm yıl boyunca çiftçiyi besleyecek meyvesi, özü kalır geriye. Ekinoks gelmiştir. Kış boyunca onları doyuracak, sattıklarında kazanca dönüştürecek besinleri hazırdır artık. Hasat tamamlanmıştır. Ve aynı zamanda karanlık çökmüş, kış kapıya dayanmıştır. Köy halkı evlere girmiş, kapılar kapanmış, enerjiler içe dönmüştür. Yaza, harekete, çalışmaya hazırlanmak için kaynaklarını tüketerek gücünü toplamalıdır, dinlenmeye, gücünü toplamaya çekilmiştir yuvasına. Buğdayın da keyfi yerindedir, tohumken kurduğu hayali, yaşama besin olma hayalini yaşıyordur. Sobayı yeni yakmış çiftçinin evinden dışarıya, ayaza çıkalım mı ? Çıplak kalmış tarlaya gidelim, toprağa soralım ‘’halin nicedir ? ‘’ Bahardaki yemyeşil, şenlikli halinin yerini kahverengi bir yokluk almış. Rüzgar ve yağmur da desteğe gelmişler, el birliğiyle bir yıkım başlamış. Yüzeyde kalan çeri çöpü yutmakla meşgul toprak, yeni tohumları beslemeye hazırlanmak için.. Öldürüyor üzerinde ne varsa yeniden doğurmak için. Korkma, toprak ana bizi de çekiyor içine. . Ekim Kasıma dönüyor. Kasım Nar ayı, Nar ateş demek. Elimi tut, sol elimi. Annenin karnında, rahminde geçirdin günlerdeki güven hissini hatırla. Demeter toprağın üzerinde ölüm şarkısını söylerken toprağın altında yeniden doğuruyor gördün mü? Çirtçi, toprağını sürüyor bir yandan.Toprağın altı üstünden daha zengin değil mi ? Kurtlar, yılanlar da orada, su kaynakları da, değerli taşlar da… Toprağın üzeri kısır bir kahverengi ve birkaç yabani otla kaplı hala ancak toprağın altı yeni gelecek tohumlara hazırlanıyor. Aralık gelmiş… En uzun geceden, ruhun karanlık gecesinden geçecek tüm varoluş. Çitfçi tohumları gömüyor en karanlığa, Umay Ana, süt gölünde yaşam üflüyor tohumlara. Kiminin yaşamı toprağın altında bitiyor tohumların, henüz cenin iken, toprağa yeniden besin oluyor, kiminin bir insanın ağzında bitiyor yaşamı, buğdayların, toprağa yeniden besin oluyor….
Evren bizimle kendi diliyle konuşuyor, duyuyor musun? Ekinoksun bir geçiş hali olduğunu, tüm yılın hasatını etmek, geçmişi gözden geçirip eylemlerini, ürünlerini değerlendirmek yanına alıp yeni döneme dahil edeceklerini ve artık ihtiyacın olmayanları ayrıştırmak, vkti dolanla vedalaşıp yola, yeni döneme, geleceğe başaklarından ayırdığın buğdaylarla devam etmek. Yeni döngünün ilk durağı yeraltına, kendi içine inmek. Yeni tohumları ekmek için kendi toprağımıza, karanlığımıza, rahme girdiğimizde, ay ışığının geceye süzüldüğü gibi, biz de içsel gözümüzle karanlığımıza ışık süzülür ve ve görülmeyi bekleyen, günyüzümüzde yer vermediğimiz, kabul etmediğimiz, bilincimizin güya ‘’farkında olmadığı’ benlerimizle karşılaşırız. Onları kucaklayıp, bilincimize, aydınlığımıza taşırsak tam da hasat vaktinin hemen ardından, kaynağın ışığına teslim edebiliriz. Onları, esaretten kurtarıp özgürlüğe uçurabiliriz. Çift taraflı esaret ve çift taraflı bir özgürlük bu. İşte o vakit, alanımızdaki, toprağımızdaki boşluğa yeni tohumlar ekebiliriz gelecek için.
22 aralığa kadar önümüzdeki kış gecelerini, görünen ve görünmeyen inançlarımızı, değerlerimizi, sınırlarımızı, içimizde bizden beslenen ben’lerimizi, atalarımızdan yüreklice aldığımız dolanıklıkları, zamansızlık içinde halen başka boyutlarda yaşadığımız başka senaryolardan üzerimize yapışanları görebileceğimiz, karanlıkta el yordamıyla kendi canavarlarımızı da cevherlerimizi bulabileceğimiz, eskiyi yıkıp yeniyi var edebileceğimiz, Ardımızda kalan ekin döneminden hasat ettiklerimize bir bakıp, bize hizmet etmeyenlenleri ayıracağımız, kabukları üfürüp, özünü cebimize koyacağımz, kendi karanlığımıza içimizdeki dişil özle dalabileceğimiz o büyülü kış gecelerine giriyoruz. Kalp ateşimizi yakarsak üşümeyiz, hasatımızın kaynaklarını tüketirsek aç kalmayız. Canavarlarımızla birlikte oturmak, kucaklaşmak için kalp ateşimiz, dişil enerjimizin şefkatli yüzü eşlik eder bize. Toprağımızın altını üstüne getirelim ki, yıkımdan sonraki yeni yaratımlara rahim, yuva olabilsin. Ve tohumlarımızı, henüz kışken, kendi karanlığımızın tam içindeyken içindeyken atalım ki, bahar geldiğinde filizlendiklerini görebilelim. Düşleyelim ki, geleceğimizi kendi seçimlerimiz yaratsın, tarlamızı yabani otlar sarmasın. Aslında nasıl ki mitlerde, masallarda tüm karakterler biziz, doğanın rehberliğinde de durum aynı. Yani çiftçi de biziz, toprak da, tohum da, buğday da.. Kendi kabına sığmayan, kendini ve toprağını yaratıp kafasını güne uzatan tuhum. Kabuğundan arınınca kendine varabilen buğday.
Ekinokslar, gündoğumu, gün batımı, , cinsel birleşme ve orgazm, an (ruh-beden-zihin kutsal üçlüsünün geçmiş ile geleceğin kesitiği o yerde, an’da olması) ; iki zıttın aynı anda varolması, kavuşması olduğu için ve dünya ikiliğinin bir anlığına bir olduğu için mi bizi o zamanlar böylesine etkiliyor ? Rahman ve rahim olanı. İkiden bir olanı. Geldiğümüz kaynağı hatırlıyoruzdur belki, kimbilir…
Ekinoks; Gün ile gecenin, aydınlık ile karanlığın, yin ile yangın, sıcak ile soğuğun, ikilik danslarına ara verdikleri kısacık bir soluklanma anı. Geçmiş ile geleceğin tam ortası, şimdi, an… Hareket ile dingiliğin, yapma ile olmanın birbirine karışması. Dualitenin içine dahil olan her ikiliğin ahenkle sevişmesinin orgazmı. O tek bir an, bir olma hali. Ourobus’un kuyruğu ile ağzının buluşması. Zihnin tek bir an’lığına sustuğu, içinde hiçliğin ve hepliğin olduğu o büyülü ‘an’.
Sonrası yine döngünün devamlılığındaki gel-gitler… Dualitede dengenin eşitlik değil, bir salınım hali olduğunu, tek bir an eşitlenip sonra kendi döngülerine dönen gece ile gündüz ile anlatır bize ekinoks.
Sonbahar ekinoksu; gündüze, aydınlığa, verimliliğe, doğurganlığa, harekete, sıcağa, yaza, bir önceki döngünün kış sonunda attığımız tohumlarımızdan hayat bulan yaratımlarımıza, tüm yaz boyunca kendi emeğimize teşekkür edip; geceye, karanlığa, soğuğa, kışa girerken; içimize, toprağımızın altına çekilmeden hemen önceki o kısacık an’a, yeyüzündeki hasatımıza ve yeraltında tohumlanabilecek olasılıklara bir kısa bakış şansı. Ateş elementinden su elementine geçiş, hareketten dinginliğe, parlamaktan akmağa, fikirlerden sezgiselliğe, maddeden manaya. Manadan beslenip, baharda yeniden maddeyi yaratabilmek için. Eril yanımızla yaratımımızı dişil yanımızdan doğurmak haline geçiş.
Ekinoks bir eşik. Yaşam ile ölümün birbiriyle varolduğu bir düzende, kutsal ilahilerindeki bir soluk alma anı ekinoks. Sonbahar ekinoksunu anlamak için somut ve soyut ölümü, ölümü anlamak için ilk rehberimin dizinin dibine götüreceğim seni. Ağaca. Bahçemdeki yabani erik ağacını, ay ağacımı onurlandırmak sırtımızı onun gövdesine yaslayıp biraz tefekkür edelim. Bu günlerde kıpkırmızı yaprakları kahverengiye döndü yabani erik ağacının ve rüzgarlar en güçsüzlerini toprağa düşürmeye başladı bile. Baharda pesbembe çiçeklerinden vazgeçti meyvelerini doğurmak için, yazın meyvelerine tutunmadı, dağıttı kurda, kuşa, insana, Şimdi de yapraklarına veda etmek üzere. Tutunmadı, hiçbirine ‘’ben, benim’’ demedi. İnanna gibi sırasıyla soyundu her sonbahar toprağın koynunda. Çırılçıplak kaldı İnanna gibi her kış, Ereşgikal’in koynunda. Toprağın üzerinde, görünür olanlarından, bırakma vakti gelenleri bıraktı sırasıyla ki, gücünü toprağın altına köklerine verebilsin. Kışın köklerini besledi, genişledi, iyice yayıldı her seferinde toprak ananın bedeninde. Ekim geldi, kasımda çırılçıplak kalacak yabani erik ağacı. Bakan onda ölümü görecek, kısırlığı görecek ancak o içten içe besleyyecek torağın altında kendini. Tüm ben’lerinden arınmış halde, yeni döngüsüne hazırlayacak kendini. Güçsüz dallarını, kurumuş yapraklarını uğurladı rüzgarla, kaynağa yeniden besin oldular onlar da. Baharda pespembe çiçeklerine tutunsaydı, yazın meyvelerini dallarında çürütseydi, sonbaharda yapraklarım benim kimliğim deseydi, kışın besleyemecekti köklerini, görüneni beslemekten. Kökleri güçsüz bir agaç, baharda kendini yeniden doğuramaz. Yazın çiçeklerinden meyvesini oluşturamaz, sağlıkla dallarında tutamaz… Hoş, her halükarda toprağa yeniden döner. Yeniden karışır döngüye, bütüne. Her halükarda hizmet eder yaşama. Şey’lerin ölümü de böyledir, yaşam ölümü doğurur, ölüm yaşamı. Sırtımızı yasladığımız yabani erik ağacı, şefkatle anlatır bize, bir bedenin ölümünü de, tutunduğumuz her şey’in ölümünü de… Ben dediğimiz ve artık hizmetini tamamlamış, vadesi dolan her şey’den azade olmanın yeniyi doğurmadan önceki son adım olduğunu anlatır bize. Alanımızda boşluk oluşturunca ancak, kaynak yerini yenisiyle dolduracaktır. Yeni yaratımlar yapabilmemiz için ilk şarttır eskilere tutunmadan toprağa gömebilmemiz. Köklerimizi, özümüzün beslendiği kanallarımızı genişletebilmemiz için, görünür olan ve artık çürümüş kurumuş, dallarımızı rüzgara emanet edebilmemizi fısıldar yabani erik ağacı kulaklarımıza.
Kışı yazı doğurur, yazı kışı; karanlığı aydınlık doğurur, aydınlık karanlığı. Yin yangı doğurur, yang yin’i. Mana maddeyi doğurur, madde manayı. Yaz, güneş, aydınlık, hareket, yaratım eril prensiptir ancak; yazın yaratımını kış tohumlar. Aydınlıkta görününür olanlar karanlıkta beslenenlerdir. Dünyayı Tanrı Ülgen yaratır ancak, sonsuz sulardan çıkıp yaratım ilhamını verip yeniden suyun dibine dalan Tanrıça Akana’dır. Düş gece kurulur, gerçeğe gün doğunca dönüşür. Ancak gece kabusları da taşır koynunda. Karanlıkta canavarlar da beslenir –ki hepsi bizim parçalarımız – tohumlar da. Gecenin koyunda kabuslar da –ki hepsi yine bizim yaratımımız- var düşler de. Kış hem öldürür yüzeydekileri, hem besler derinlerdekileri. Düşlere, tohumlara erişmek için karanlığın içine, toprağın altına girmemiz gerekir bir ağaç gibi, İnanna gibi, çıplak kalana kadar soyunarak… Kendi yeraltımıza indiğimizde, bilinçdışının labiretlerindeki kendi hayaletlerimizle karşılatığımıda, yin enerji eşlik eder bize. Ve işte ekinoks bir görev teslim törenidir. Birbirinin içinde, birbirini doğuran, birbiriyle varolan ve iki zıt görünümlü bu iki prensibin devir teslim töreni. Karanlıkta sahne, örtülü olan yin’indir. Karanlığın, gecenin, ay’ın su’yun, içe dönük olanın, sprilde merkeze kıvrılanın, bilinçdışının, rahmin, düşün, tohumun, yeniden doğum için ölüme hazır olmanın, kadın bedeninde kanamanındır sahne.
Mitlere kıvrakça bir geçiş yapmışken; biraz daha girelim o o çılgın ve büyülü evrene.
Tanrı Vişnu, kzomik okyanusta bir adı da Şeşa olan bir Yılan – Tanrıça Ananta’nın üzerine uzanır ve Evren’in düşünü görür. Sonsuzluk anlamına gelen Tanrıça Ananta’nın koynunda bir Tanrı, bizim gerçekliğimizi gördüğü düş ile yaratır. Sonsuzluğun içinde bir dişilin koynundaki erilin düşleriyiz =) İkiliğin birbiriyle dansından doğan yaratım, zihnin susmasıyla gelen kozmik sonsuzluğun meyvesi. Ekinoks’un mitlerle ifadesi.
Yeraltı ve ölümle ilişkilendirilen karakterler Hades ve Ereşgikhal. Bunlar yeraltının tanrısı ve tanrıçası. İnannanın fıtınalı aşkı, çekişmeli kocası Dumuzi, her sonbahar ekinoksunda yeraltına, Ereshgikal’in egemenliğine, Karanlık Anne’nin koynuna inmek zorundadır ve yeryüzündeki canlılık da onunla birlikte çekilir ölüme, yeraltına. Ve her bahar ekinoksunda yeniden yeryüzüne, yaşama ve aşkına kavuşur. Tabiatın uyanması, toprağın, ağaçların yeniden süslerini giyinmesi işte Dumuzi’nin yeraltında, ölüm diyarında beslediği spermlerinin, karısıyla sevişmek suretiyle yeryüzüne yayılmasından kaynaklıdır.
Demeter’in biricik ve narin kızı Persephone, sonbahar ekinoksunda yeraltına, zoraki kocası Hades’in koynuna çekilir. Ve onunla birlikte tüm canlıklık da tabii. Demeter sevgili kızını torağa verdiğinde yeryüzüne ölüm saçar ve Persephone yeraltında tohumlanıp baharda yeryüzüne çıktığında, toprak yeniden filizlenir, Demeter yeniden besleyen, doyuran yüzüyle Gaia’nın tüm çocuklarını bereketini yaymaya başlar. Hades Gök ilminde Plütodur. Plüto, yeraltı, bilindışı, gizli – saklı olanlarla ilişkilidir. Akrep’tir. Kasım’dır.
İnsan rehberlerimden olan Jung şöyle söylemiş ‘’ Mitler, ruhumuzdaki kendini tekrarlayan ebedi kalıplardır;’’
Ben bunları yazarken başımı kadırıp göğe baktığımda, ay tepemde son dördününde. Bize görünen tarafının, karanlığı ve aydınlığının birbirine eşit olduğu hali. Yavaş yavaş karanlığa bürünecek gün gün. Ay’ın, sonbahar Ekinoksunu kendi ifadesiyle anlatımı. Ay da kendi sonabarında, ışığını uğurlayıp karanlığına hazırlanıyor. Kara Annenin çekim kuvveti her yandan içine çekiyor bizi. Ereshgikal’in, Hekate’nin, Kali’nin… Vulvanın çekim kuvveti, mağaranın çekim kuvveti, spiralin merkeze çekim kuvveti, derine, izbeye… Alice’in harikalar diyarına düşüşü, sezgi kuyusuna çekilmek… Kadın bedeninde kanamadan hemen önceki dönem, sonbahar. Eylül ekime geçiyor… Ay tepemde küçülüyor, karanlığa dönüyor, bedenimde rahmim karanlığa dönüyor, parçası olduğum tabiat karanlığa dönüyor. İçsel gözüm uyanıyor, el değmemiş, atıl topraklarımda geziniyorum. Zamanın kabının içinde döngü her yanımda karanlığa dönüyor. Kasım ayı, Akrebin şifası. Yeraltının şifası, ölümün yıkımını şifası. Yeni olanın doğumu için ölümün soğuk gerçekliği. Sonra 21 Aralık en uzun gece, karanlık ay – gecelerimizin tamamen karanlıkta kaldığı o birkaç gün, bedenimin kanaması… İçsel gücümüzün zirvesi, yaratım tohumları için toprağın en verimli anı. Ardından yeni ay, ardından günlerin uzamaya başladığı o ilk gün. Ardından günün ve gecenin, ışığın ve karanlığın dansı.
Her görünenden işaret yağıyor, her rehber inmiş yeraltına, geçmiş karanlığın ortasına; ‘gel, gel’ diyor bize, korkma gel! Korktuğun her silüette kendini bulacaksın.
Ben bunları yazarken geçirdiğim günlerde, iç gözümün önüne yusyuvarlak gözleri, kahverengi postu, kalın pençeleriyle bir ayı belirdi. Günlerdir, bana rehberlik etti, önce gözlerini gözlerime dikti ve sonra arkasını dönüp inine girdi. Ayının, yazın beslenip, kışı geçirmek için sonbaharda dinlenmeye çekildiğini biliyordum yalnızca ve oldukça sığca. Bu yazı aracılığıyla hepimize bir mesajının olduğu iyice açık hale geldi ve ayının ruhuyla iyice yakınşlaşmak için güvendiğim bir kaynağa başvurdum. Mesajını, alıntıladığım kaynaktan hepimize iletiyiorum
‘’Ayı, su elementini dengeleyen hayvanlardan biridir. Deneyimler, derinleşme, içselleştirme, tefekkür, şifa ve sezgiler su elementinin ilgilendiği konulardır. Su elementi diğer elementlerden farklı olarak, manevi alanda çalışır. Bilgelik, bilmekten gelen güç, inziva ve içe dönü ile manalar konularını çalıştırıp destekler. Ayının gücü deneyimden ve bilgideki derinliğinden gelir. Ayının gücü, su elementinin içe dönebilme kabiliyetinden ileri gelir. Kendini bilen her şeyi bilir ‘’ Çetin Çetintaş, Hayvanlardan Destek Alma Sanatı
Velhasıl sevgili okuyucu, benim görebildiğim, anlamlandırabildiğim her dil, her sembol, her işaret bizi destekliyor, yüreklendiriyor. Yaşamın ritmiyle, onun akışına dahil olup akabilmek için gecenin karanlığına, dişilin tepesinden sular damlayan rutubetli mağarasına, toprağın derinine, yerin dibine, kainatın rahmine, bilinçdışına yol almaya başlayalım. Belki de, el ele, birlikten gelen güçle, kendi özümüze doğru bir yol, spiralin merkezine yolculuk, kendi özümüze diye başlayıp merkezde, köklerimizde birleşeğimizi belki de =)
Kapanışı, beni her defasında büyüleyen zekasını onurlandırmak için Jung’a bırakıyorum;
‘’ Bir insan aydınlığı hayal ederek değil, karanlığın bilincine vararak aydınlanır ‘’
Sevgili okuyan, adet öncesinde geçirdiğin zor günlerde beni buldun. Muhtemelen ''adet öcesi sendorumuna ne iyi gelir'' diye araştırmaya başladın. Gel, birlikte bir yolculuğa çıkalım. Uzun bir yazı diye lütfen beni terk etme. Bu yazıda sana, hem okuduğum kaynak kitabın bilgilerini, hem de bu kitabıDevamını oku
Sevgili okuyan, adet öncesinde geçirdiğin zor günlerde beni buldun. Muhtemelen ”adet öcesi sendorumuna ne iyi gelir” diye araştırmaya başladın. Gel, birlikte bir yolculuğa çıkalım. Uzun bir yazı diye lütfen beni terk etme.
Bu yazıda sana, hem okuduğum kaynak kitabın bilgilerini, hem de bu kitabı okuduktan sonra kendimde uyguladığım ve edindiğim tecrübelerimi paylaşacağım. Bu benim normal halim olarak kabul ettiğim adet öncesi depresyonlarım ve ağrılarıma nasıl veda ettiğimi anlatacağım. Ve önce bilgi ardından bilgiyi tecrübe sürecinden sonra, artık çok net yazabilirim. Adet öncesi sendromu doğal değildir ve dönüştürülebilir.
”Bir kitap okudum hayatım değişti” söylemi, bu kitabın bana açtığı kapılar açısından, abartılı olsa da gerçekçi bir söylem olacak. Pms sendromunun aslında kadın bedenimizin bize bir uyarı sistemi olduğunu önce okuyarak sonra da yaşayarak öğrendiğimden beri, bedenim ile tanıştım ve uçsuz bucaksız bir okyanusa girdim.
İlk olarak, kitabın yazarından biraz bahsedeceğim. Dr. Chrıstıane Northrup, kadın hastalıkları ve jinokoloji hekimi ve yazardır. Mordern tıp ve geleneksel tıbbı bir arada değerlendiren, ruh-beden-zihin bütününü birbirinden ayırmadan görebilen bir bütüncül tıp uzmanı.
İlaçlarla baskılanan ağrıları, bedeninin gösterdiği semptomları korkusuzca tam içine girerek çözümleyen, bilgiyi bilgeliğe dönüştürmüş bir rehber. Benim okuduğum kitabı Türkçe’ye ”Kadının Bedeni, Kadının Bilgeliği” olarak çevrilmiş. Bu kitapta, bir çok kadın hastalığın nedenine ve çözümüne, bilimsel araştırmalar, modern ve geleneksel tıbbın ışığında ve kendi klinik tecrübeleriyle bir yol göstercilik sağlıyor.
Benim bu iletide seninle paylaşacağım şey, bu derya kadar derin ve diplerinde hazineler olan meselenin küçük ama bana göre başlangıç kısmı olacak. Pms dediğimiz, adet öncesi yaşadığımız ruhsal ve bedensel zorlayıcılar; adet düzensizlikleri, adet ağrıları ve daha bir çok kadın bedeni ve ruhunun döngüleriyle birbirine geçmiş çok kapsamlı bir bütünün bir parçası.
Benim bu iletide yaptığım tüm bunların sadece tek bir ayağından, tek bir iyileştirici yönteminden bahsetmek olacak fakat benim tecrübemde bu minicik ayrıntı tüm diğer bütünün parçalarının kapılarını da araladı. Bu yüzden ilk olarak birazdan anlatacağım konuyu seçtim sana anlatmak için.
Pms sendromunu iyileştirmek için; benim edindiğim bilgilerden ve tecrübe ettiğim deneyimlerden sonra çıkardığım sonuca göre 3 ana koldan kendimize bakım vermemiz gerekiyor.
Beslenme ( tüm vitamin mineral dengesi adına beslenme )
Egzersiz
Döngülerin farkındalığı
Bu yazıda, bahsettiğim kitap ışığında bedenimizin ve döngülerimizin farkındalığından bahsedeceğim.
İlk olarak pms olarak tanımlanan şeyin ne olduğuna bakalım.
Pms sendromu nedir ?: Kısaca ve seninle benim anlayacağım şekilde bir tanım yapalım. Adet döngümüzün (yumurtlamadan kanamaya kadar) ikinci fazında kanama başlayana kadar geçen süreçte kişiye göre değişen bir aralığa sahip olan (genelde adetten önce bir hafta içinde) yaşadığımız ruhsal ve bedensel değişimlere pms sendromu deniyormuş.
Genelde ikinci fazın son evrelerinde yani kanamaya yakın pms sendromu yaşanıyor olsa da, uzun süreli ve çözülemeyen tekrarlarla bu süreç ikinci fazın tamamına doğru yayılabiliyormuş.
Kitaptan birebir aktaracağım pms semptomları ise şunlarmış;
Karında şişkinlik
Karında sancı, kramp
Kazaya yatkınlık
Sivilce
Saldırganlık
Alkol intoleransı
Baş ağrısı
Çarpıntı
Hemoroid
Herpes
Ürtiker
Uykusuzluk
Kaygı
Astım
Sırt ağrısı
Göğüslerdeki şişkinlik ve acı
Çürükler
Koordinasyon zorlukları
Depresyon
Ödem
Duygusal Dengesizlik
Arpacık
Görüş zorlukları
Bayılma
Yorgunluk
Aşırı yeme
Kafa karışıklığı
Asabiyet
Eklem Şişkinliği ve ağrısı
Uyuşukluk
Migren
Bulantı
Öfke
Tuz İsteği
Nöbetler
Cinsel Dürtü Değişklikleri
Sinüs Problemleri
İntihar eğilimi
Tatlı isteği
İdrar Zorlukları
İçe kapanma
Boğaz Ağrısı
Sana yazmak için kitabı tekrar açtığımda farkettim ki, kendimde olan belirtileri belirlemek için tam 13 tanesini işaretlemişim. Tekrar değerlendiğimde ise bir kaç tanesini bazı aylarda yaşıyorum.
Şimdi gelelim asıl konuya. Bedenimizin ihtiyaçlarına göre beslenme, (aldığımız ilaçlar, doğum kontrol hapları da dahil uzun fakat uygulamaya başlayıca oldukça kolay bir yolculuk ) ve egzersiz dışında, yapacağımız şey; bedenimizle bir olmak. Bu cümle sana saçma gelmiş olabilir fakat beni okumaya devam et, söz veriyorum pişman olmayacaksın.
Dr. Northup diyor ki, bedenimizin döngülerini yaşamaya başladığımızda; onu, yani kendimizi duymaya ve dinlemeye başladığımızda, tüm bu semptomların bir yakarış olduğunu göreceğiz. ”İçine dön, bana dön” yakarışı.
Yaşam döngülerle devam eder. Mevsimler döngüseldir. Günler döngüseldir. Ay’ın fazları döngüseldir. Kadın döngüseldir. Her döngüde nasıl ki yaz vardır, gündüz vardır, dolunay vardır, kadında da yumurtlama vardır. Ve kış vardır, gece vardır, karanlık ay vardır, kanama vardır.
Döngünün bir fazında ışıkla parlama, dışa dönüklük, gösteriş, üretkenlik, vericilik, kendini sunma-sergileme varken, diğer fazında içe dönüklük, dinlenme, üretmek için güçlenme, alıcılık, karanlıktan beslenme vardır.
Yaşadığımız çağda tüm bu bilgilerden uzak, sürekli hareket halinde, düz bir çizgide ilerliyoruz. Sürekli üretimde olmak, sürekli neşeli olmak, sürekli canlı olmak, sürekli yaşamın içinde olmak makbul olan. Durmak, dinlenmek, içine dönmek, içinde bulunduğumuz dünya düzenine aykırı ve istenmeyen eylemler.
Dr. Northup, hastalarından verdikleri örnekler ile öyle güzel anlatıyor ki hali hazırdaki durumu ve çözümü. Bedenimizin bize nasıl sinyaller verdiğini, nasıl da bu iletişimi hiç göremediğimizi fark ettim.
Sonra şöyle düşündüm;
Ağaç bir kış boyunca kupkuru dallarla kalıyor. Dışarıdan bakıldığında solgun, cansız, yaşam ve üretim belirtisi olmayan ve işe yaramaz görünüyor öyle değil mi. Fakat köklerinde, gövdesinde, görünmeyen gizli benliğinde müthiş bir yaratım içinde aslında. Baharda yeniden çiçek açma güdüsüyle, kendi içinde kendi kendini besliyor.
Ve işte bizim de yol haritamız bu olacak.
Bedenimiz bize ” durmalısın” diyor. ”Dur ki devam edebilelim”.
Adetinden bir ya da iki gün önceden içe kapanmaya, dış dünyayla iletişimi elinden geldiğince kesmeye, film dizi kitap gibi zihinsel aktiviteleri azaltmaya, fiziksel olarak en mümkün haliyle yavaşlamaya ve kanama başladığında en azından ilk gün, battaniyenin altında, yazarak-çizerek, bedensel, zihinsel, ruhsal olarak dinlenerek duyumsayabilir misin kadınlığı, kadınlığını, kanamanı…
Peki durmak nasıl mümkün öyle değil mi ? Belki çalışıyoruz, sorumluluğumuzda belki bir ev ve belki bir aile var, bizden sürekli üretim, sürekli hizmet, sürekli gülücük, sürekli yaşam bekleyen bir dış dünya var. Haklısın var.
Sanki durursak oyundan çıkartılacağız. Çalışıyorsan kendine böyle bir zamanı evde ayırman çok mümkün olmayabilir, ama yavaşlayabilirsin.
Evliysen, bir evin ve ailenin sorumluluğu sendeyse, bunu ailenle konuşabilirsin. Bu alanı kendin için kendine yaratabilirsin. Mümkün olduğu kadar. Bedenin ve benliğinle uyum içinde, kanarken karanlıkta demlenip, yumurtlarken parlarsan, kendi doğanın dengesinde akacaksin.
Sana bunları yazmadan önce, bir yıldır bunu deneyimledim.
Ve ben de mümkün olduğunca deneyimliyorum. Şartları ufak ufak zorlayıp, uygun hale getirerek. Sanki barıştık içimdeki bölünmüşlüklerle. Böyle tanımlayabilirim belki sana.
Ben tüm bunları uygularken, kendiğinden gelen bir şey daha oldu ve sana bunları yazmak için kitabı bir kez daha incelerken fark ettim ki yazar zaten bahsetmiş bu kendiliğinden olan şey hakkında, ben algılayamamışım.
Sana bunu doğru şekilde anlatabilmek için kitabı okuyup uygulamaya başladığımdan itibaren yazarın tavsiyelerine göre neler yaptığımdan da bahsedeceğim.
Bu sürece girmeye karar verdiğimde beni en çok etkileyen ve ikna eden şey, yaşamın döngülerini görmem oldu. Aynı zamanlarda okuduğum “Tanrıçalar ve Tanrıçanın dönüşümleri” islim başka bir kitapta yine bu döngüleri içsel olarak fark etmemi sağladı. (Bu arada bu kitabın incelemesini de şu başlıkta daha önce yazmıştım. Merak edersen bakabilirsin.) Kendi kışımın içinde kalabilecek miyim ? İşte bunu çok merak ettim.
Kitapta bir ”adet günlüğü”nden bahsediyordu. Bu günlük; gerçek kağıttan bir deftere, yumurtlama dönemini, belirtilerini, hislerini, gün gün ufak notlar halinde yazdığın, pms belirtileri başlayıp kanaman bitene kadar, yine gün gün bedensel ve ruhsal ( aslında ikisi bir bütün, birbirlerinden biz ayırıyoruz) değişimlerini ve belki de en ilginci o günlerdeki rüyalarını yazdığın bir günlük.
Böyle bir günlük tutmaya başladım. Her seferinde aynı performansla olmasa da, günlüğüme önem verdim. Pms belirtileri başladığında elimden geldiğince içime dönmeye başladım. Tüm gelen gerginliklerle, öfkelerle, üzüntüyle kalmayı denedim. Uzunca yazdım, bekledim, düşündüm, dinlendim. Özellikle kanamamın ilk günü, sıcak çaylar, kalın çoraplar, yumuşak battaniylerle kendime bebek gibi baktım =)
Kışımda, karanlığımda gerçekten bir sihir varmış beni besleyen, vallahi varmış…
Adet öncesi ve kanama sırasında gelen duygular, istekler, kitabın yazarına göre içimizde zaten var olan, dışarı aydınlığa çkmayı bekleyen, benliğimizin sesiymiş.
Tüm bunlarla, kendi içime, rahmime, mağarama yolculuk yaparken, kendiğinden ve ”sanki hep böyleymiş” gibi bir gelişme oldu. Her yumurtlama dönemimden sonra içimde bekleyiş oldu.
Kanamayı bekleyen, bunun için heyecanlanan, kanadığını fark edince gözleri parlayan bir ben çıktı ortaya. Tüm bunlardan önce, lanetledeğim, istemediğim, sevmediğim, hastalık olarak gördüğüm bu dönem, ben bunun için hiç çaba sarf etmeden merakla beklediğim bir döneme dönüştü.
Ve bir şey daha oldu. Pms yani adet öncesi semptomlar ve kanama sırasındaki ağrılar birbirinden farklı konular aslında. Ben bu süreçte içime kapanıp, dinlenmek için kendime alan yarattığımdan beri, kanamanın gelmek üzere olduğu bir saatlik bir süreç ve kanamanın ilk günü bedenimdeki hafif ağrılar ve halsizlik dışında adet ağrısı ve bunalımlarını da yaşamamaya başladım.
Kanama öncesi ve kanama sırasında bir yıl öncesine göre büyük bir dönüşüm meydana geldi. Şu konuda yanıltmak istemem. İçimden yine öfke, hüzün, huysuzluk yükseliyor bu dönemde. Ancak, kitapta yazdığı gibi bunları gözlemeyi öğrendim.
Filmlerde hangi kısımlarda ağlıyorum, bu konulara eğilmeyi öğrendim. Günlük hayatta beni ne rahatsız ediyor, bunlara kulak kesilmeyi öğrendim. Anlatmak istediğim, beklentin tüm süreci pamuk gibi geçirmek olmasın. Tüm süreci pamuk gibi geçirmek mümkün ve sağlıklı değil benim anladığım kadarıyla.
İşte kitabın igili bölümünü bir kere daha okuduğumda her şey artık yerine oturdu kafamda. Biz kadın atalarımızdan, kız kardeşlerimizden, akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan, erkek arkadaşımızdan, eşimizden, babamızdan, sistemin bütününden aldığımız yönelimle, kendi kanamamızı el birliğiyle lanetlemişiz.
Seni engelleyecek olan, sana iyi gelmeyen, kokan, zorunlu olarak yavaşlatan, güçten düşüren, toplumdan soyutlayan, ilahi olanla bile iletişimine engel olan, bebek beklerken korkulu rüyan, karşılamak zorunda olduğun cinsel ihtiyaçları karşılayamamana ve bundan dolayı tercih edilmemene neden olan, bedeninin laneti. Bu saydıklarımın hepsi sensin, benim, anneannen, teyzen ve aslında dünya var olduğundan beri her birimizin rahminde kayıtlı olan korkular, yaşanmışlıklar belki de.
Kanaması başladığında, kocasının kumasına gideceğini bilen bir tarihin çocuklarıyız biz. Çocuğu olmadığı için terk edilen ya da evliliğe başka bir kadının dahil olduğu bir tarihin çocukları. Düşünsene her ay yaşanılan o bekleyişi.. İş yerinde, ”canlı” olmadığı için gözden çıkarılma endişesi de bize ait. İlk adet gördüğün günü hatırla. ”Utanmak” kelimesiyle ilk defa çocuk olarak değil kadın olarak tanıştığın o günleri hatırla.
Biz seninle kendi bedenimizle barışalım, kendimize ve tüm dünyaya ”ben kadınım” diyelim ki, gelecek olan nesle tüm bu ”bize iyi gelmeyen yaşanmışlıkların tortusu”nu aktarmayalım.
Tüm bunlar üzerinde daha önce düşünmediysen eğer, lütfen bir düşün. Çünkü biz bedenimizi fark ve kabul ettiğimizde; onu nasıl doğru besleyeceğimizi de nasıl egzersizle iyi bakacağımızı da içsel bir istekle, hevesle araştırıyor, öğreniyoruz.
Dr. Northup’un kitabının bana verdiği ışığın bende yarattığı gerçekliğini sana anlatmaya çalıştım. Pms sendromu nasıl geçer ? sorusuna bulduğun cevap belki bir ilaç markası, belki bir kaç baskılayacı öneri olabilirdi.
Eğer ki sende küçücük bir ışık yakabildiysem, baskılamadan onu dinlemeye başlayacaksın. Sana aktarılan tüm yaşanmışlıkların etkilerini, benliğinin isteklerini, ihtiyaçlarını, gizli kalan yeteneklerini, kendi bedenine yolculuk yaparak, kaynağında vakit geçirerek kendi kendine göreceksin. Ve anlatacaksın diğer kızkardeşlere, kız çocuklara…
Benim araştırmalarım ve uyguladıklarımdan anladığım kadarıyla, yaşadığımız pms sendromlarına kökten çözüm için yukarıda saydığım birlikte yürütülmesi gereken üç maddenin başlangıcı döngülerimizi anlamak olduğunda, diğer ikisini içsel isteğimizle araştırıp, öğrenip uygulamaya gönüllü olarak başlıyoruz. Bu yüzden ilk iletimde bundan bahsettim. Fırsat buldukça ve bildiğim, uygulayıp sonuç aldığım kadarıyla beslenme ve egzersizden de bu başlıkta bahsedeceğim.
Dip Not: Biz Türk kadınlarının internette bu konu ile ilgili aratmalarına bu başlık cevap olabilsin, arama sonuçlarında çıksın diye de bu aratma terimlerini ayrıca ek olarak iletimin sonunda belirtmek istedim: “Pms sendromu nedir ? Pms sendromu ne zaman başlar ? Pms sendromu nasıl geçer ? Adet öncesi anksiyete, Adet Öncesi gerginlik, Adet Öncesi sendromu nasıl atlatılır”
En popüler kedi isimler, erkek kedi isimleri ve dişi kedi isimleri önerilerimi yazmadan önce kedi ismi seçiminden nelere dikkat etmemiz gerektiğine değinmek istiyorum. Kedilerinize isim seçerken pek acele etmemenizi öneririm. Özellikle yavru kedilerin dişi mi erkek mi oldukları bir süre tam olarak tDevamını oku
En popüler kedi isimler, erkek kedi isimleri ve dişi kedi isimleri önerilerimi yazmadan önce kedi ismi seçiminden nelere dikkat etmemiz gerektiğine değinmek istiyorum.
Kedilerinize isim seçerken pek acele etmemenizi öneririm. Özellikle yavru kedilerin dişi mi erkek mi oldukları bir süre tam olarak tespit edilemediği için sonradan sorun olabiliyor.
Ayrıca sahiplendiğiniz kediyi tanıdıktan sonra isim vermeniz daha uygun olacaktır. Cinsleri ne olursa olsun her kedinin kendine has bir karakteri, ruh hali vardır. İsim düşünürken dostlarımızın kişiliğine uygun isim seçmek, aranızdaki bağı daha da güçlendirecektir.
Kedi isimleri için genelde iki heceli isimler uygun olacaktır. İsim içerisinde “s”, “ş”, “ç” gibi sert ünsüzler bulunması, kedinizin ismini söylediğinizde dikkatini çekmesi açısından güzel olabilir.
Kedi isimleri önerilerime geçmeden önce bir hayvan sever olarak sizden bir ricam olacak. Lütfen cins kedi satın almak yerine sokaklarda ya da barınaklarda bulunan kedileri sahiplenin. Cins kedileri satın alarak onları uygun olmayan bir coğrafyada yaşamaya zorlamayın. Etrafımızda coğrafyamıza uygun Tekir, Van kedisi, Ankara kedisi gibi türlerde bakıma muhtaç birçok sevimli dostumuz var. Hem de bedava. Ve lütfen ama lütfen bakamayacağınız kedileri sahiplenmeyin.
Erkek ve dişi kediler için benim isim önerilerim şu şekilde:
Dişi Kedi İsimleri
1. Hera: Hera, Yunan mitolojisinde geçen bir isim. Zeus’un eşidir kendileri ve evlilik tanrısıdır. Anne olmanın büyüklüğünü ve hakimiyetini temsil eder. Gerçi kardeşi Zeus’la evlenmesi ve kıskanç bir kadın olarak tasvir edilmesi olumsuz bir şey olsa da söyleniş güzelliği bakımından hoş bir kedi ismi olabilir.
2. Lily: İngilizcede “zambak” manasına gelir. Bizde gelin çiçeği olarak da bilinir. Düğünlerde gelinler genel olarak zambağı tercih ederler. Lily, dişi kedi ismi için söylenişi hoş, kibar bir isim. Beyaz renkli premses kediler için uygun bir kedi ismi gibi duruyor.
3. Daisy (Deyzi): Daisy, papatya anlamına geliyor. Yine bir çiçek ismi. Bizde bolluğu ve sıhhati temsil eden bir çiçektir. Beyaz ve sarı tüylü dişi kedileriniz için güzel bir kedi ismi gibi duruyor. Tınısal olarak da zarif bir isim.
4. Köpük: Pofuduk beyaz renkli dişi kediler için çok uygun bir isim Köpük. Yavruyken köpük ismi yakışır ama büyüyüp cadaloz bir kediye evrilirse o zaman güzel ironi olur.
5. Zuzu: Zuzu sözcüğünün Türkçede bir karşılığı yok fakat bazı yörelerde anne-babalar çocuklarını zuzum diye sevdiklerine şahit olmuştum. Sevecen, samimi bir tınısı var. Dişi kedi ismi olarak değerlendirilebilir.
6. Eva: Eva isminin Almanca kökenli olduğu söyleniyor ama sözlüklerde birebir karşılığını bulamadım. Anlamını boş verirsek söyleniş bakımından güzel bir dişi kedi ismi olabilir.
7. Pıtır: Pıtır Hanım… Esprili güzel bir dişi kedi ismi. Güzel gözlü, masum bakışlı, patilerini fıt fıtı yalayan bir kedi geliyor gözümün önüne. Seni gidi sevgi pıtırcığı… Hoş, sevimli bir kedi ismi değil mi?
8. Misty (Misti): İngilizcede sisli anlamına geliyor. Hafif grimsi renklere sahip dişi kediler için uygun olabilir. İçinde “s” harfini barındırması nedeniyle kedinin dikkatini çekebilme konusunda da uygun bir dişi kedi ismi gibi duruyor.
9. Zeyna: Doksanların unutulmaz karakteri, savaşçı prenses Zeyna, agresif karaktere sahip, yerinde durmayan, haylaz, diğer kedilerden hazzetmeyen, eve gelen misafire sürekli tıslayan dişi kediler için uygun bir isim değil mi sizce de?
10. Gece: Siyah renkli kedi ismi vermedin hiç diyenler için gelsin bu önerimiz de… Karizma bir isim. Erkek kedi ismi de olabilir aslında ama bana dişi kediler için daha uygun gibi geldi.
Bu saydıklarım en popüler dişi kedi isimleri. Diğer en çok beğenilen dişi kedi isimleri önerilerim de şunlar:
Zuzu
Mia
Lily
Reçel
Afrodit
Zarife
Lucy
Şişi
Topak
Süslü
Dora
Pera
Rose
Fiora
Juliet
Lady
Bella
Mery
Artemis
Bety
Sindy
Köpük
Şira
Hera
Luna
Nina
Paçoz
Saşa
Sütlaç
Anabel
Gajin
Şumi
Simon
Şiba
Eva
Afitap
Marlin
Pırıl
Cenis
Lola
Gümüş
Cadı
Vilma
Melodi
Kavun
Monica
Margot
Mişa
Virgül
Fıstık
Amber
Melo
Ofelya
Nesta
Destina
Miyu
Cicoz
Deja
Cımbız
Nazike
Minnaz
Rubin
Sakız
Ceku
Çiko
Vanda
Kekik
Ginger
Mışıl
Fincan
July
Pıtır
Kaşmir
Laçin
Nunu
Maya
Misty
Gece
Niyobi
İsis
Alis
Çipil
Zeyna
Cipsi
Tatu
Leda
Moka
Kumpir
Moly
Kontes
Erkek Kedi İsimleri:
1. Kaju: Kaju fıstığını biliyorsunuz. Kimi bayılır kimi de hiç sevemez. Heh işte böyle sevimli mi sevimsiz mi olduğu belli olmayan, ruh hali değişken erkek bir kediniz varsa, Kaju ismi yerinde bir tercih olabilir.
2. Spock (Spak): Uzay Yolu dizisinde Atılgan’ın ikinci kaptanı, sivri kulak, mantık timsali, yarı Dünya’lı yarı Vulkan’lı mistır Spock, komik kedi isimleri arayanlar için uygun bir isim gibi duruyor. Özellikle karizmatik ve sakin yapılı kedi dostlarımız için kullanılabilir.
3. Murphy (Mörfi):“Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.” Murphy Kanunları
Bir Murphy yasasına göre “1. Kediler her zaman dört ayak üstüne düşer. 2. Yere düşen tereyağlı ekmeğin hep yağlı kısmı halıya denk gelir.”
Buna göre kedinin sırtına, yağlı kısmı üste bakacak şekilde tereyağlı ekmek bağlayıp kediyi düşmeye bırakırsanız, kedi sürekli dönecek ve yere düşmeyecektir.
Kedinize Murphy ismi koyup “Neden?” diye soranlara bu esprili paradoksu anlatabilirsiniz.
4. Afakan: Çok yılışık, tepenizden inmeyen, işinizin ortasında sıkıntı olan erkek kedi için tam isabet bir isim olabilir. Kelimenin doğrusu aslında “hafakan”dır. Sıkıntıdan bunalmak manasına gelen “hafakanlar bastı” deyiminde de geçer. Hatta eskiden bayılanı ayıltmak için hafakan ruhu diye bir ilaç satılırmış. Erkek kedi ismi için Afakan daha uygun.
5. Boza: Sarı renk ağırlıklı erkek kedi ismi için uygun olabilitesi yüksek komik kedi isimleri içerisinde… Sokaktan içeri çağırdığınızda da esprili olabilir. Boooo zaaaaağğ…
6. Yoda: Yeri gelmişken, ben kedilerin bir uzaylı ırktan geldiklerini düşünüyorum. Piramitleri uzaylılar yapmadı mı? Piramitler Mısır’da değil mi? Mısır kültüründe kedilerin önemli bir yeri yok mu? Ee, o zaman kediler kesinlikle uzaylı…
Neyse, bu saçma çıkarım doğrultusunda Star Wars evreninin bilge kahramanı uzaylı Yoda isminin erkek bir kedi için uygun bir isim olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda en güzel kedi isimleri arasında benim favorimdir Yoda.
7. Müdür: Kedilerin otoriter hayvanlar olduğu muhakkak. İstediklerini bir şekilde mutlaka yaptırırlar. O zaman Müdür ismi erkek kedilere yönelik komik kedi ismi olarak uygun bir seçim olabilir.
8. Şarlo: Bazı kedilerin burunlarının alt kısmında bariz bir benek oluyor. Hep bana mı denk geliyor bilmiyorum ama sokakta gördüğüm çoğu kedide var bu benek. Doğal olarak direkt aklıma Charlie Chaplin’in efsane karakteri Şarlo geliyor. Hitler de geliyor ama bu sevimli hayvanlara Şarlo ismi daha uygun. Böyle benekli bir kediniz varsa Şarlo ismi güzel bir seçenek.
9. Gölge: Nereden çıkacağı belli olmayan ya da sürekli beşinizden ayrılmayan siyah renkli erkek kediler için çok güzel bir kedi ismi bence. Hem de karizmatik. Simsiyah kediler için değerlendirilebilir.
10. Garfi: Ünlü miskin kedi Garfield’in kısaltılmış versiyonu Garfi, söylenişi hoş, tınısı güzel, hemen her cins kediye gidebilecek erkek kedi isimleri arasında bir seçenek. Şimdi fark ettim, bir kedim daha olursa mutlaka Garfi ismini vereceğim. Çok güzel yahu…
Diğer en çok sevilen erkek kedi isimleri önerilerim de şunlar:
Neo
Paşa
Hades
Jesy
Herkül
Ketçap
Cedric
Kirli
Tarzan
Kaju
Ateş
Chucky
Bulut
Darvin
Danver
Gölge
Turşu
Yoda
Ares
Aşil
Berduş
Foks
Havuç
Loki
Müdür
Ramses
Sis
Rufus
Köfte
Murphy
Viliam
Elvis
Sylar
Boza
Hardal
Namir
Sinyor
Takoz
Alvin
Kömür
Titrek
Şarlo
Ramon
Pisagor
Sayko
Richie
Mısır
Karlos
Paspas
Oskar
Orko
Hugo
Paskal
Mike
Zorro
Garfi
Tedi
Rambo
Golgi
Marvin
Terlik
Darko
Hüsmen
Mösyö
Simba
Gürbüz
Badem
Pedro
Haydut
Spock
Alef
Mirko
Cacık
Odin
Zübük
Dali
Maşuk
Kırpık
Karbonat
Pardus
Afakan
Şerbet
Midas
Douglas
Casper
Vezir
Tombi
Barut
Tesla
Kıymık
Kedi isimleri önerilerim bu kadar. Siz de kediler için isim önerilerinizi başlık altına yazabilirsiniz. Özellikle yaratıcı kedi ismi önerilerinizi bekliyoruz.
CV nasıl hazırlanır, etkili bir cv için nelere dikkat etmek gerekir konularında zamanında ben de araştırma yapmıştım. İK çalışanı arkadaşlar cv hazırlama konusunda daha profesyonel tavsiyeleri olacaktır. Müsaadenizle ben de özgeçmiş oluşturma, cv'de neler olmalı gibi konuları bütün olarak ele alıp bDevamını oku
CV nasıl hazırlanır, etkili bir cv için nelere dikkat etmek gerekir konularında zamanında ben de araştırma yapmıştım. İK çalışanı arkadaşlar cv hazırlama konusunda daha profesyonel tavsiyeleri olacaktır. Müsaadenizle ben de özgeçmiş oluşturma, cv’de neler olmalı gibi konuları bütün olarak ele alıp bir öneri ve tavsiye listesi olarak sunmak istiyorum.
Önce cv nasıl hazırlanır ile başlayalım. Sonrasında etkili bir cv için uzmanlardan edindiğim tavsiyeleri listeleyeceğim.
CV Nasıl Hazırlanır?
Olması gerektiği gibi bir CV hazırlamak için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz.
1- Program: CV’lerimizi A4 kağıdı üzerine yazıyoruz. El il yazmak yerine bir office programı ile CV’mizi hazırlayıp çıktısını almak gerekiyor.
CV hazırlamak için herhangi bir office programından yararlanabilirsiniz. Microsoft Word en uygun seçimdir. Bilgisayarınızda bu program yoksa online office programları ile internet üzerinden CV’nizi hazırlayabilirsiniz. Ücretsiz olarak internet üzerinden kullanabileceğiniz office programları şunlar:
Bu iki programı kullanabilmek için Google veya Microsoft hesabınız olması gerekiyor. Yoksa zaten servisler sizi hesap açmanız için yönlendirecektir.
Hazırladığınız CV’yi bir yerlere mutlaka kaydedin. USB belleğinizde, bilgisayarınızda, bulut hesabınızda dursun. Daha sonra lazım olduğunda güncelleme yaparak tekrar kullanırsınız.
2- Fotoğraf: Özgeçmişinizde mutlaka bir fotoğrafınızın bulunması gerekiyor. Fotoğraf CV kağıdının sağ üst köşesinde olmalı. Standart olarak cv fotoğrafının yeri burasıdır fakat siz üst kısımda olmak şartı ile sola, sağa ya da ortaya konumlandırabilirsiniz.
Fotoğraf için bir takım elbise giyerek, saçınızı başınızı hazırlayarak bir fotoğrafçıya gidip vesikalık fotoğraf çektirin. Fakat bu fotoğraf kimlik, pasaport vs. gibi belgeler için çekilen donuk, resmi, çok ciddi olmasın. Hafif tebessüm, pozitif enerjinizi gösteren bir fotoğraf çektirin.
Fotoğrafınızı ister taratarak office programı vasıtasıyla CV’nize ekleyin, ister CV’nizin çıktısını aldıktan sonra sağ üst kısma yapıştırın.
En sağlıklısı office programı ile CV’nize eklemektir. Birden çok yere CV bırakacağınızı var sayarsak sürekli vesikalık fotoğraf yapıştırmak ekonomik olmayacaktır.
Vesikalık fotoğrafınızı evinizde tarayıcı varsa taratabilirsiniz. Yoksa herhangi bir internet kafeden tarattırıp usb belleğinize atabilirsiniz.
Eğer cep telefonunuzun iyi bir kamerası varsa uygulamalar vasıtasıyla vesikalık fotoğrafınızı taramak en güzeli. Bunun için kullanabileceğiniz uygulamalar:
Fotoğrafınızı program ile CV’nize eklediyseniz çıktı alırken renkli çıktı almaya dikkat edin. Fotoğrafınız kağıt üzerinde siyah beyaz olmamalı.
Tüm bunlara gerek kalmadan, fotoğrafınızı çektirdiğiniz fotoğrafçıdan vesikalık fotoğrafınızı bir usb belleğe aktarmasını ya da Whatsapp, e-posta vs. ile size dijital olarak iletmesini rica edebilirsiniz.
Gelelim CV’de bulunması gereken bilgilere. Bunları başlık olarak tek tek yazdım. Sıralama da aynen bu şekilde olursa sağlıklı bir özgeçmiş oluşturmuş olursunuz.
3- Kişisel Bilgiler: Özgeçmişimizin ilk başlığı kişisel bilgiler kısmında şunlar yer almalıdır:
Ad Soyad
Uyruk (Yabancı bir firmaya baş vuruyorsanız yazabilirsiniz, değilse gerek yok)
Doğum Tarihi – Yaş (ikisi de yazılmalı, her iş başvurunsa yaş kısmının güncellenmesi unutulmamalı)
Doğum Yeri
Medeni Durumu (Evli – Bekar)
(Erkekse) Askerlik Durumu (… Nedeni ile Muaf – … Tarihinde Tamamlandı – … Nedeni ile … Tarihine Kadar Tecilli)
Araç Ehliyeti (Ehliyet sınıfı ve belgenin alındığı tarih): [A (2009 – B (2012)]
Engel Durumu
Seyahat Engeli
Örnek:
Kişisel Bilgiler
Ad Soyad: İsim Soyisim Uyruk: TC Doğum Tarihi – Yaş: 1987 (33) Doğum Yeri: Bursa Medeni Durumu: Bekar Askerlik Durumu: Şubat 2009 Tarihinde Tamamlandı Araç Ehliyeti: A2 (2009) – B (2012) Engel Durumu: Yok Seyahat Engeli: Yok
4- İletişim Bilgileri: CV’de bulunması gereken ikinci başlık, iletişim bilgileri kısmında yer alması gerekenler; adres, varsa sabit telefon, cep telefonu numarası, e-posta adresi, varsa LinkedIn profili linki ve yine varsa kişisel web sitenizin linki.
Adresiniz nüfus müdürlüğünden size verilen ikametgah adresinizle aynı olmalı.
E-posta adresi verirken mümkünse ad ve soyadınızdan oluşan kişisel e-posta adresinizi yazın. Çalışıyorsanız mevcut iş yerinizde iş amaçlı verilen e-posta adresini yazmayın. E-posta adresiniz doğru düzgün bir adres olsun. crazy8@bilmemne.com, cilginangarali@yuppi.com gibi adresler profesyonel görünmez, ciddiye alınmazsınız 🙂
Örnek:
İletişim Bilgileri
Adres: Falan Filan Mahallesi, Ne Güzel Sokak, No: 10 Daire: 3 İlçe / İl Sabit Telefon No: (0123) 123 12 12 Cep Telefonu No: (0599) 999 99 99 E-posta Adresi: adsoyad @ ornekposta.com LinkedIn: linkedin. com/in/adsoyad Web Site: kisiselsite. com
5- Başvurulmak İstenen Pozisyon: Üçüncü başlığımız, iş başvurusu yapmak istediğiniz firmanın iş pozisyonunu belirttiğimiz pozisyon alanı olmalı.
Bu kısmın CV’de belirtilmesi iş verenin işini kolaylaştırır. Ayrıca gözden kaçma riskinizi de azaltır.
Hangi pozisyon için başvuruda bulunuyorsanız bu kısma yazın. Birden çok pozisyon için başvuruyorsanız bunları da yazın. Her pozisyon için ayrı ayrı CV vermenize gerek yok.
Örnek:
Başvurulmak İstenen Pozisyon
Grafiker
6- Kariyer Hedefi: CV’de bulunması gerekenlerden bir diğer başlık olan kariyer hedefi alanında bu işi neden istediğinizi, işe kabul durumunda iş ile ilgili hedeflerinizi, neleri başarmak istediğinizi, ilerleyen zamanlarda kendinizi nerede gördüğünüzü yazabilirsiniz.
Ayrıca iş vereni etkilemek için özel yeteneklerinizinden, başarılarınızdan, çaktırmadan bahsedebilirsiniz.
Bu kısmı hazırlamak için ağzı iyi laf yapan ya da edebiyatı güçlü birinden yardım alabilirsiniz.
Etkileyici bir CV için bu kısmı ön yazı olarak değerlendirebilirsiniz. Bu konuya aşağıda Etkili Bir CV İçin Önerileri başlığında ayrıca değineceğim.
Örnek:
Kariyer Hedefi
Mezun olduktan sonra 4 sene freelancer olarak bireysel ve kurumsal müşteriler için grafik işleri yaparak edindiğim deneyim ile köklü ve büyük bir firmada çalışarak kendimi geliştirerek ilerlemek, firmam ve müşterilerin hedef, strateji ve isteklerine uygun hizmetleri sağlayarak, analitik çözümler üretmek. Bu noktada da sektördeki teknolojik ve stratejik gelişmelerin takipçisi olan bir firma ile birlikte büyümek, ilerlemek.
7- Eğitim: Bu alana liseden itibaren en son mezun olunan eğitim kurumları, mezun olunan tarihler ve alınan başarılar/dereceler ters kronolojik olarak yazılmalı. Yani en son mezun olduğunuz kurum en başta olup eskiye doğru gideceksiniz.
Örnek:
Eğitim
– Yalova Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü (2007)
– Balıkesir Cumhuriyet Anadolu Lisesi (2003)
8- Yabancı Dil: CV’de bulunması gereken bir diğer başlık yabancı dil. Varsa yabancı diliniz seviyesi ile birlikte bu alana yazabilirsiniz. Yabancı diliniz yoksa bu başlığı CV’nize eklemeyin.
Örnek:
Yabancı Dil:
– İngilizce / Orta Üstü (B2)
– Almanca / Orta (B1)
9- Bilgisayar Bilgisi: Bu alana hakim olduğunuz işletim sistemini (MS Windows, macOS vs), kullanmayı bildiğiniz office programlarını ve varsa mesleki yazılımları seviyeleriyle birlikte yazın.
Örnek:
Bilgisayar Bilgisi
– MS Windows (Çok iyi düzeyde)
– MS Office Word – Excel – PowerPoint (İyi düzeyde)
– Adobe Photoshop – Illustrator – InDesign (Çok iyi düzeyde)
– Corel Draw (İyi düzeyde)
10- Eğitimler / Sertifikalar: Katıldığınız mesleki kursları, eğitimleri ve aldığınız sertifikaları bu alanda listeleyin. Harici herhangi bir eğitim ve sertifikanız yoksa bu başlığı CV’nize eklemeyin.
Örnek:
Eğitimler / Sertifikalar
– Miray Akademi Illustrator Uzmanlık Sertifika Programı (2015)
– Adobe InDesign ACE Sertifkası (2015)
– İlk Yardım Sertifikası (2014)
11- İş Tecrübesi: CV’de mutlaka bulunması gereken bilgilerden biri de iş tecrübesi başlığı. Daha önce çalıştığınız ve çalışıyorsanız hali hazırda çalıştığınız yerleri firma adı, çalıştığınız bölüm, unvan ve çalıştığınız yıl aralığı olarak ters kronolojik şekilde bu alana listeleyin. Yeni mezunsanız bu alana staj yaptığınız yeri aynı şekilde yazın. Staj yaptığınız süreyi ve stajı zorunlu mu yoksa gönüllü mü yaptığınızı da belirtin.
Daha önce çalıştığınız yerler ve yaptığınız işler, yeni başvuruda bulunacağınız iş ile ilgisi olmasa bile bu alana iş geçmişinizi mutlaka yazın.
Örnek:
İş Tecrübesi
– Foto Berke (İzmir) / Fotoğraf Düzenleme – Manipülasyon / Photoshop Uzmanı / 2017 – 2020
– Serbest Zamanlı Çalışma / Logo, Afiş, Katalog, Grafik Tasarımı / 2009 – devam ediyor)
– Lezzet Döner (İzmir) / Kurye Elemanı / 2010 – 2013
12- Hobiler: Sizi farklı kılacak hobileriniz varsa bu alana yazın. Sakın “kitap okuma, yüzme, yürüyüş, müzik dinleme” gibi aslında hobi olmayan günlük uğraşlarınızı yazmayın.
Bu alanı boş geçmeyin. Sizi diğer adaylardan farklı kılacak olan önemli alanlardan biridir.
Örnek:
Hobiler
– Yemek fotoğrafçılığı
– Aikido
– Podcast kaydı
13- Referanslar: CV’de bulunması gereken alanlardan biri olan referanslar kısmına mesleğinizle veya çalışma durumunuzla ilgili size referans olabilecek en fazla iki kişinin bilgilerini yazın.
Bu bilgiler ad soyad, bağlı olduğu firma adı, unvanı, telefon numarası ve e-posta adresi şeklinde olmalıdır.
Göstereceğiniz referanslar birebir sizi tanımalı. Ayrıca referans gösterdiğiniz kişilere daha önceden haber vermeniz sağlıklı olacaktır.
Daha önce çalışmadıysanız, yeni mezunsanız sizi tanıyan bir hocanızı veya stajyer olarak çalıştığınız yerdeki sizi tanıyan bir yöneticiyi yazabilirsiniz.
Daha önce edindiğiniz bir referans mektubunuz varsa bir kopyasını CV dosyasının içine koyabilirsiniz. Bu kısma da referans mektubunu yazan kişinin bilgilerini verdikten sonra “Referans mektubu ektedir.” diye not düşebilirsiniz.
– Ad Soyad / Lezzet Döner
Aşçı
Cep Telefonu: (0588) 888 88 88
E-posta: lezzetdoner @ ornekposta.com
Temel olarak CV nasıl hazırlanır, bir CV’de bulunması gerekenler nelerdir sorularının cevabını verdik. Bu başlıkları ve bilgilere göre CV’nizi hazırlayabilirsiniz. CV’nizi el altında ve güncel tutmaya özen gösterin.
Gelelim etkili bir CV nasıl hazırlanır, uzman görüşlerinden derlediğim tavsiyelere:
Etkili Bir CV İçin Tavsiyeler
CV’nizi yukarıda anlattığım gibi hazırlayabilirsiniz. Fakat iş vereni etkilemek, profesyonel olduğunuzu göstermek ve başvuracağınız işe alınma şansınızı arttırmak için özgeçmişinizi, etkili cv hazırlama tekniklerine göre hazırlamalısınız.
Etkili CV nasıl hazırlanır, nelere dikkat etmek gerekir, bu konuda uzmanların tavsiyeleri nelerdir bakalım:
1. CV sunumuna önem verin.
Özgeçmişinizi sunduğunuz CV kağıdının görünümü, ilk yargı için en önemli unsurdur. Dikkat çekici, özenle tasarlanmış, okunaklı, tertipli bir CV, iş verenin CV’nize dikkat etmesini ve sizin onun gözünde profesyonel görünmenizi sağlayacaktır.
Özellikle güzel sanatlar, grafik tasarım gibi görselliğe yönelik eğitim görmüş adaylar bu konuda hem şanslı, hem de bu alanda kendilerini gösterme açısından bir fırsattır CV görünümü. Böyle adaylar için CV görünümünü onların bilgi ve yaratıcılıklarına bırakıyorum.
Diğerleri için CV görünümü konusunda bazı önerilerim olacak:
1- CV’nizi el yazısıyla değil, bilgisayar ortamında yazın.
2- Kullandığınız font kolay okunabilir ve sade olsun. Şekilli, script denilen el yazısı şekilli fontlardan uzak durun. En uygun yazı fontları Times New Roman, Arial, Roboto fontlarıdır. Mümkünse Poppins yazı fontu hem okunması kolay hem modernlik açısından kullanıma uygun olabilir.
3- Yazı boyutu da önemli. CV’niz tek sayfayı geçmesin. Kalabalık bir CV’niz varsa sayfaya sığdırmak adına 10 punto kullanabilirsiniz. İdeali 12 veya 14 puntodur. Bu değerlerin altına ve üstüne çıkmayın.
4- Dikkat dağıtıcı ögelerden uzak durun. Sadece CV başlıkları kalın ve altı çizili olabilir. İtalik, yani eğik ve altı çizili yazı biçimleri kullanmayın.
5- Yazılarda renk kullanacaksanız sadece başlıklarda kullanın. Okunması zor veya cırtlak, parlak renkler kullanmayın. Diğer yazılar siyah koyu tonlarında olsun.
6- Bütün yazıları büyük harfle yazmayın. Göz yorar.
7- Yazı alanlardaki sütun görünümü sağa-sola yaslama şekilde ayarlamayın. Bu şekilde kelimeler arasında bariz boşluklar olur; göz yorar. Sola yaslı olsun. Başlıkları da ortalamayın, onlar da sola yaslı olsun.
8- Başlık aralarına ve satırlara yeterli boşluğu verin.
9- Office programlarındaki hazır özgeçmiş şablonları kullanmayın. Genelde herkes aynı şablonu kullandığından sizin CV’nizin de gözden kaçması olası bir durumdur.
10- Birden çok ayrı bilgi verilen başlıklarda bilgileri maddeler halinde yazın. Madde işaretleri sayı olmasın; çember, kısa çizgi ya da daire olabilir.
11- Sayfanın en başına “ÖZGEÇMİŞ – CV” falan yazmayın sakın 🙂
12- İş verenin CV’nizde ilk bakacağı yer üst orta kısımdır. Buna göre daha etkili bir CV için şöyle bir görünüm kullanabilirsiniz:
En üstte fotoğrafınız ortalı bir şekilde. Hemen altına büyük harflerle isim soy isim yine ortalı ve onun altına da sola yaslı ön yazı. Ön yazının puntosu diğer yazılardan bir tık daha büyük olabilir. Ön yazı konusuna yazının devamında değineceğim.
Sonrasında da sağa yaslı bir şekilde olması gereken başlıkları ve bilgileri yazın.
14- CV’nizi E-posta ile gönderecekseniz office programı ile hazırlayıp PDF formatına çevirip ek olarak gönderin. PDF formatlı dosyanıza “CV, Özgeçmiş” gibi isimler vermeyin. “Adınız Soyadınız” şeklinde dosyaya isim verip kaydedin.
CV’ye koyacağınız fotoğrafı profesyonel bir fotoğrafçıda çektirmenizde yarar var.
Giyin takım elbisenizi, yüzünüzü kapatmayacak güzel bir saç kesimi, sinek kaydı tıraş, kadınlar için hafif bir makyaj, kollarınız öne kavuşmuş, hafif yan bakış, abartısız bir gülüş, kendine emin bir duruş, iş ortamını anımsatacak bir arka fon eşliğinde çektirin fotoğrafınızı. Ya da fotoğrafçıya güveniyorsanız tamamen ona bırakın.
Fotoğrafınız tam boy değil, portre yani vesikalık olsun kesinlikle.
Kimlik, pasaport, vize gibi belgeler için çekilen donuk fotoğraflar kullanmayın. Hele biyometrik denilen at hırsızı gibi çıktığınız fotoğrafları “Amaan hazırda var ne de olsa..” diyerek sakın kullanmayın.
Bir de fotoğraflarınız siyah beyaz olmasın. Yüksek çözünürlüklü ve net olsun. Çıktı alırken de renkli çıktı alın.
3. Etkileyici bir ön yazı hazırlayın.
Ön yazı, başvurduğunuz iş ile ilgili heyecanınızı yansıtabileceğiniz, profesyonelliğinizi ve iş için yetkinliğini gösterebileceğiniz en önemli alan.
Dediğim gibi dikkat çekici, etkili CV için bu kısmı CV’nin en başına, bir tık büyük punto ile konumlandırabilirsiniz.
Ön yazı sizi tanıtacak bir; çok çok iki paragraflık bir metindir. Bu kısımda iş tecrübelerinizden çok başvurduğunuz pozisyonla ilgili yapabileceklerinizden bahsedebilirsiniz. Pozitif bir havayla yazın. Pozisyonla ilgili heyecanınızı yansıtmaya gayret edin.
Tabi direkt “Sizinle çalışma ihtimalim beni çok heyecanlandırıyor.” gibi bir cümle kurmak yanlış olur. Heyecanınızı çaktırmadan yansıtın. “Kariyer hedeflerim söz konusu olduğunda, sektörde söz sahibi bir firmada çalışmayı, kendim için büyük bir fırsat olarak görüyorum.” gibi mesela…
Sektöre olan ilginize, uzmanlaştığınız becerilere, iş ile ilgili teknik bilgilerinize, pozisyon ile ilgili aldığınız çok iyi bir eğitime – sertifikaya vs. sizi diğer adaylardan farklı kılacak düşünce ve özelliklerinize bu bölümde kısaca değinebilirsiniz.
Biraz daha samimi ve esnek bir üslup kullanabilirsiniz. Detaya girmeyin. Cümleleri kısa tutun. Abartıya kaçmayın. Mümkünse bu bölümü edebi yönü kuvvetli birine yazdırın.
Eğer bu kısma yazacaklarınızın yeterince etkili olmadığını düşünüyorsanız CV’nin başına koymayıp, yukarıdaki CV Nasıl Hazırlanır başlığında belirttiğim Kariyer Hedefi kısmını yazmanız yeterli.
4. Başarılarınızı ve becerilerinizi ön plana çıkarın.
CV’nizin iş deneyimi kısmında geçmiş ilerinizi ters kronolojik şekilde sıralayın. Yani son işinizi ilk başa koyarak eskiye doğru gidin. Çalıştığınız firmanın resmi unvanını değil herkesçe bilinen marka adını yazın. LTD., A.Ş. gibi gereksiz ayrıntılara gerek yok.
İş geçmişinizi maddelerken, çalıştığınız firmadaki sorumluluklarınızı, firmaya kattığınız değerleri, başarılarınızı, terfilerinizi vs. açıklamaktan çekinmeyin.
Açıklama yaparken rakamlar da kullanın. “Bilgi işlem elemanı olarak sisteme entegre edilen iletişim sisteminin firma içi yazışma verimliliğini %30 oranında artırması.”, “Uygulanan pazarlama ve PR çalışmaları ile ürün satışlarının %15 artırılması.”, “Şantiye şefi olarak 40 kişilik ekibin idaresi…” gibi cümleler içinde rakam barındırdığında daha dikkat çekecektir.
Bu cümleleri baş vurduğunuz pozisyonla ilgili olmasına dikkat edin. Diğer başvurduğunuz işle ilgili olmayan deneyimlerinizi çok kısa bir şekilde açıklayabilirsiniz.
Sadece iş deneyimlerinizde değil uygun olan her başlıkta başarılarınızı vurgulayın. Eğitim başlığında mesela, bölüm üçüncüsü olarak mezun olmuşsunuzdur; belirtin. Hobileriniz kısmında maraton koşusunda madalya almışsınızdır; yazın. Hiç çekinmeyin.
5. Anahtar kelimeler ekleyin.
Bazı iş verenler, CV’leri ayıklamak için özel programlar kullanırlar. Bu programlar CV’leri anahtar kelimelere göre filtreleme yaparlar.
Bu nedenle CV’nizdeki cümlelerde, baş vurduğunuz işe pozisyona göre anahtar kelimeler ekleyin. Birebir iş tanımına uyan kelimeler ve cümleler kurun.
Mesela aranılan özellikler kısmında “Tercihen Pcb kart tasarımı yapıp uygulama devreye alma becerisi olan” diye bir cümle geçiyorsa, iş deneyimi kısmında “Pcb kart tasarımı yapıp uygulama” ifadesini geçirmeniz etkili olacaktır.
6. Sosyal medya hesaplarınıza dikkat edin.
Öncelikle mutlaka bir LinkedIn hesabı edinin ve dijital CV’nizi orada oluşturun. Profil linkiniz de mutlaka CV’nizde olsun.
LinkedIn’de oluşturduğunuz profilinize en az CV’niz kadar önem verin. Bütün bölümleri eksiksiz doldurun. “Yetenek ve Onaylar” kısmında sadece öne çıkmasını istediğiniz yetenekleri ekleyin. Buradaki onaylar bir nevi referans niteliğini taşıyor.
LinkedIn profilinizdeki fotoğrafınızla CV’nizdeki fotoğrafınız mümkünse aynı olsun. Aynı olmasa bile CV’niz için çektirdiğiniz fotoğrafta dikkat etmeniz gerekenlere bu fotoğrafta da dikkat edin.
Profil linkiniz düzgün olsun. Ayarlar bölümünden profil linkinizi ad soyad kombinasyonu ile ayarlayabilirsiniz.
İşiniz ile ilgili bir iki makale eklemeniz de etkili olur. Böyle bir yeteneğiniz yoksa en azından r10, WMAracı gibi platformlardan makale hizmeti alabilirsiniz.
Diğer sosyal medya hesaplarınızda iş verenin görmesini istemeyeceğiniz paylaşımlarınız varsa bunları kaldırın ya da hesaplarınızı gizleyin; sadece arkadaşlarınızın göreceği şekilde ayarlayın.
7. Yazım ve imlaya dikkat edin.
Normalde önemsemeseniz de CV’nizi yazarken mutlaka noktalama işaretlerine, bağlaç olan “de”lerin yazımına, kelimelerin yazılışına vs. çok dikkat edin. Hatta bu işte uzman birine CV’nizi kontrol ettirin.
Çok uzun bağlı cümleler kurmaktan kaçının. Cümleleriniz kısa ve net olsun. Yüklemi, öznesi doğru yerde olsun. Anlatım bozukluğu yapmayın. Büyük harf küçük harf kullanımına, sayılara gelen eklere falan çok dikkat edin.
Yazım ve imla hataları çok önemlidir. Sizin dikkatli biri olup olmadığınızı gösterir.
Redaksiyon konusunda benimle iletişime geçebilirsiniz. Türkçe öğretmenliği mezunu biri olarak bir hayır kurumuna bağış karşılığı size yardımcı olabilirim.
8. CV’nizde bu hataları yapmaktan kaçının:
Genel olarak cv hazırlarken sıkça yapılan hatalar vardır. Etkileyici bir CV için bu hatalardan kaçınmak lazım:
1- İfadelerinizde birinci tekil şahıs kullanmayın. Üçüncü tekil şahıs kullanın. “tamamladım, yaptım, sağladım” değil “tamamlandı, yapılması, sağlanması” gibi ifadeler kullanın.
2- Sıralama yaparken eskiden yeniye değil yeniden eskiye doğru gidin.
3- Yanlış ve abartılı bilgiler vermeyin.
4- E-posta adresleriniz, verdiğiniz linkler gayri ciddi olmasın.
5- CV kağıdınızda herhangi bir leke, karalama vs. olmasın.
6- Bütün yazıları büyük harfle yazmayın.
7- Tarihleri atlamayın. Mezun olduğunuz, askerliği tamamladığınız, önceki işlerden ayrıldığınız vs. tarihleri mutlaka yanlarına yazın. Tarihlerde sadece ay ve yıl yazmanız yeterlidir.
8- İlkokul ve ortaokul bilgisi yazmayın. Lise ve lisans eğitimlerinizi yazmanız yeterlidir.
9- Herkesçe bilinmeyen kısaltmaları kullanmayın. Hatta hiç kısaltma kullanmayın.
10- Maaş beklentinizi yazmayın sakın. Önceki işlerinizde aldığınız maaş miktarlarını da CV’nize eklemeyin. Bunu mülakatta konuşursunuz.
11- Klişe hobiler yazmayın. Kitap okumak, yürüyüş yapmak, sinemaya gitmek falan bunlar hobi değildir.
12- Önceki işinizden ayrılma sebebinizi belirtmeyin. Bunu da mülakatta sorarlarsa söylersiniz.
13- Doğru referanslar gösterin. Referanslarınızı eklemeden önce kişilere haber verin, onlardan izin alın. Referanslarınız sizi birebir tanıyan kişiler olsun.
14- “Analitik düşünebilen, çalışkan, azimli, engel tanımayan, çözüm odaklı, takım çalışmasına yatkın” gibi klişe kişisel özelliklerinizi CV’nize yazmayın. Boşa yer kaplar.
9. Başvurduğunuz işe göre CV’nizi güncelleyin.
Her işe aynı CV ile başvurmayın. Başvurduğunuz işe göre CV’nizi tekrar düzenleyin.
Düzenleme yaparken o işe uygun anahtar kelimeler kullanın. İş ile ilgili deneyimlerinizi, başarılarınızı vurgulayın.
Ön yazınızı veya kariyer hedefi kısmını başvuracağınız iş tanımına göre tekrar düzenleyin.
Benim tavsiyelerim bu kadar. Umarım gönlünüze göre bir iş bulabilirsiniz.
Sorun ortaya çıkmadan önce yaptığınız değişiklikleri ve kullandığınız eklentileri yazarsanız çözüm konusunda daha sağlıklı ilerleyebiliriz. Sorun eklenti çakışması nedeniyle olabilir. Mesela "Disable Blogging in WordPress" eklentisinin bu soruna yol açtığı rapor edilmiş daha önce. Siz de eklentileriDevamını oku
Sorun ortaya çıkmadan önce yaptığınız değişiklikleri ve kullandığınız eklentileri yazarsanız çözüm konusunda daha sağlıklı ilerleyebiliriz.
Sorun eklenti çakışması nedeniyle olabilir. Mesela “Disable Blogging in WordPress” eklentisinin bu soruna yol açtığı rapor edilmiş daha önce. Siz de eklentilerinizi tek tek pasif edip kontrol ederek sorunun eklenti çakışması nedeniyle ortaya çıkıp çıkmadığını görebilirsiniz.
Şimdi gelin birlikte Human Design Hesaplama ve Human Design chart okuma nasıl yapılır birlikte adım adım ilerleyeylim: Tabi öncesinde bu konuda hiç fikri olmayanlar için kısaca Human Design Nedir aktarayım: Human Design Ra Uru Hu tarafından ortaya çıkartılmış bir sistem. Astroloji, I Ching, Kabala,Devamını oku
Şimdi gelin birlikte Human Design Hesaplama ve Human Design chart okuma nasıl yapılır birlikte adım adım ilerleyeylim:
Tabi öncesinde bu konuda hiç fikri olmayanlar için kısaca Human Design Nedir aktarayım: Human Design Ra Uru Hu tarafından ortaya çıkartılmış bir sistem. Astroloji, I Ching, Kabala, Uzak Doğu Çakra Sistemi gibi kadim öğretilerden yararlanarak oluşturulmuş bu sistem kişiye kendini ve potansiyelini kullanma klavuzu sunuyor.
Kişinin özünü ve gerçek doğasını anlatan, dünya üzerinde tek ve biricikliğini hatırlatan ve özünden, doğasından aykırı (koşullanmış) davranışlarına ışık tutan oldukça kapsamlı bir yapıya sahip. İddia ettiği şey ise, kendi tasarımını bilip buna göre yani özüne, doğasına göre yaşayan insanın potansiyelini ortaya çıkarabileceği ve yaşam amacına ulaşacağı.
Doğum bilgileri kısmında yıldızların konumlarına ulaşmak için astrolojiden yararlansa da çok daha öznel bir işleyişi var. Doğumdan 3 ay öncesini de hesaba katarak, var olan fakat kişinin kendisinin farkında olmadığı özelliklerini de farkettirip, kişinin yaşam içinde kendini tanıması ve kabullenmesini sağlayan içi dolu bir kişisel gelişim kaynağı.
“İnsan tasarımı sistemi bir inanç sistemi değildir. Hiçbir şeye inanmanızı gerektirmez. Ne hikaye ne de felsefedir. Varlığın doğası ile ilgili somut bir harita, genetik kodunuzun bir haritasıdır. Doğamızın mekaniğini bu kadar derinlemesine detaylandırabilmek açıkça büyük bir yetenektir, çünkü doğamızdaki bütün incelikleri ortaya koyar. İnsan tasarımı, kendini sevme potansiyeline, yaşam sevgisine ve başkalarının sevgisini anlayışın kapılarını açar” – Ra Uru Hu
Human design sisteminde kendimizi incelemek ve keşfedebilmek için doğum yerimizi, doğum tarihimizi ( saat de dahil ) eksiksiz biliyor olmamız gerekiyor. Human Design’ın astrolojiden yararlandığı kısım burası.
1- Öncelikle, şu siteden veya şu siteden kendi chartımızı ( istenilen bilgileri girdikten sonra karşınıza çıkacak olan beden haritasına chart deniyor ) çıkartalım.
2- Chartınızı çıkarttıktan sonra şimdi bu chartı Human Design kitabına göre okuyacağız. Bu kitabı da isterseniz satın alabilirsiniz (Kitabın tam ismi: Human Design – Yazar: Chetan Parkyn). İsterseniz de PDF halini şu sitede yayımlamışlar. Siz de buradan, direkt kitabın PDF formatı üzerinden de anlatacaklarımı takip edebilirsiniz.
Elimizde olan bu iki araç ile adım adım kendi dizaynımızı öğreneceğiz.
Bir örnekle gitmek daha kolay olacağından sizlerle kendi chartımı paylaşacağım.
Bu da sizlerin ulaştığı gibi benim de ulaştığım kendi chart’ım:
Bu görseli incelediğimizde bir insan bedenindeki dokuz kutucuğu görüyoruz. Bu kutucukların bazıları renkli, bazıları beyaz. Kutucukları birbirine bağlayan çubuklar (kitapta bunları kanal olarak okuyacağız) ise yine bazıları renkli bazıları beyaz.
Bazı çubukların ise yarısı renkli yarısı beyaz. Oldukça karışık görünen bir sistem. Ve aslında karışık bir sistem. Ancak adım adım ilerleyip kendi chartımızdaki verileri kitaptan okuyunca sistem iyice rahat okunabilir hale geliyor.
Görselin dışında ise ”type”. ”definition”, ”profil”, ”strategy” gibi kelimeler görüyoruz. Bunlar aslında beden görselinin içindeki bilgilerden ortaya çıkan verilerden oluşuyor.
Human Desıgn’a ısınmak için öncelikle daha basitten başlamak adına ilk öğreneceğimiz ve çok karmaşık olmayan şeyler. Her başlık altında kendi kişisel verilerinize göre okuma yaparken görsellere de göz gezdirirseniz, ilerisindeki bilgiler için aşinalık kazanacaksınızdır.
Sırası ile türkçe ne anlama geldiklerini ve rehberimiz olan kitaptaki ilgili bölümün sayfa numaralarını paylaşarak okuma yapacağız.
İşte Başlıyoruz.
Type / Tip : Human Design’a göre dünyada 5 temel insan tipi vardır.
Bu tiplerle ilgili genel bir açıklama okumak isterseniz sizleri sayfa 61 -63’e alalım.
Benim örnek chartıma baktığımız zaman type kısmında Projetör yazıyor. Ben bir projektörüm.
Yukarıdaki listede her tipin sonunda özelliklerini okuyabileceğiniz sayfa numaralarını belirttim. Ben projektör kısmını yani, sayfa 81 -85 i okuyacağım.
Manifestor dünya nüfusunun yaklaşık %8’lik bölümünü oluştururlar.
Generator dünya nüfusunun yaklaşık %37’lik bölümünü oluştururlar.
Manifesting Generator nüfusun yaklaşık %33’lük bölümünü oluştururlar.
Projector dünya nüfusunun yaklaşık %21’lik bölümünü oluştururlar.
Reflector dünya nüfusunun yaklaşık %1’lik bölümünü oluştururlar.
Not: Bu kitapta ayrı ayrı ele alınmış fakat bazı Human Design okuyucuları jeneratör ve manifesting jeneratörü birlikte değerlendiriyorlar.
Strategy /Strateji: Bu kısım ise tamamen kendi tipimizin özelliklerinden kaynaklı kısa ve en öz halde bir strateji belirliyor bize. Ben bir projektörüm ve benim stratejim ”davet bekle ”. Herhangi bir adım atmadan önce karşıdan bir davet almalıyım başarılı olabilmek için.
Bu davet sözel veya vücud diliyle olabilir. Fakat davet almadan attığım adımlar hüsran ve başarısızlık doğurabilir çünkü karşıdaki bana aurasını açmadan ben bir projektör olarak ona yayın yapamam. Kendi stratejinizi zaten kitapta kendi tipinizi okurken öğreneceksiniz.
Artık human desıgn’e göre tipinizi biliyorsunuz. Sistemi tam idrak edebilmek ve sistemin içinde kendimizi daha net algılyabilmek için benim önerim diğer insan tiplerine de bir göz atıp, bütünden içindeki kendinize bakmayı denemenizdir.
Bu kitabın yazarı bence, her başlıktaki kişinin doğasını fevkalade yansıtıyor. Tipinizi öğrenip kendiniz hakkında bir aydınlanma yaşadıysanız bir sonraki veriye geçebiliriz.
Profile / Profil: Human Design, insanları 12 profilde değerlendiriyor. Profiller hakkında genel bilgi edinmek isteyenleri sayfa 236-238 e alalım.
Kendi chartınızda profil kısmında göreceğiniz sayı sizin profilinizdir ve aşağıda her profilin sayfa numaralarını belirteceğim:
1/3 profil: syf 239 – 241
1/4 profil: syf 241 – 244
2/4 profil: syf 244 – 247
2/5 profil: syf 247 – 249
3/5 profil: syf 250 – 252
3/6 profil: syf 252 – 255
4/6 profil: syf 255 – 258
4/1 profil: syf 258 – 261
5/1 profil: syf 261 – 263
5/2 profil: syf 264 – 266
6/2 profil: syf 266 – 269
6/3 profil: syf 269 – 272
Her bir profilde yer alan ilişkiler başlığında karşınızdaki kişinin o profilde olduğu durum değerlendiriliyor. Mesela, eşiniz veya yakın ilişkide olduğunuz bir kişi 2/5 profildeyse, 2/5 in ilişkiler kısmını okumalısınız.
Kendi profilinizdeki ilişkiler bölümü ise sizin ilişki kurma şeklinizi ve ilişkideki pozisyon alma hallerinizi, ilişkilerdeki doğanızı ortaya koyuş şeklinizi, başka bir gözle inceleme şansı verecektir.
Örnek Chartta profil 4/6 olduğundan ben 255.sayfadan 258.dayfaya kadar okuyacağım. Eşimin profili ise 1/3 olduğundan 1/3 ün ilişkiler bölümünü okuyacağım.
Inner Authority / İç Otorite : Karar merkezleri olarak da geçen, özümüze uygun kararlar almamızda bize rehber olabilecek bir buluş.
Otoriteler hakkında genel bir bilgi edinmek isterseniz sizleri sayfa 96-97 ‘ye alaım.
Human Design sistemine göre 6 farklı otorite merkezi vardır. Bunları aşağıda satfa numaraları ile birlikte paylaşacağım.
Duygular Otoritesi: syf 98 -100
Sakral Otoritesi: syf 101 – 102
Dalak Otoritsi: syf 103 – 105
Kalp Otoritesi: syf 106 – 107
Benlik Otoritesi: syf 108 – 109
Dışsal Otorite: syf 110 -112
Örnek chartta solar plexus – duygular otoritesi mevcut. Ben kendi chartımın okumasını yaparken en basit hali ile öğrendiğim şey; kararlarımı anda değil, süreç içinde vermem gerektiği oldu.
Örneğin; dalak otoritesi ”an”da karar alırken benim o kararla ilgili duyguları iyice hissetmem süreç içinde deneyimlerin ardından duygusal bir netliğe kavuşmam gerekiyor.
Siz de kendi otoritenizi okuyup biraz üzerinde düşündüğünüz zaman iç hazinenizi anlayıp, ilerisi için de kendinize bir yatırıp yapmış olacaksınız.
Sisteme biraz ısındık öyle değil mi. Bahsetmediğim diğer başlıkları chartımızın tam olarak içine girdiğimzde anlamış olacağız.
Şimdi beden chartını açıp biraz inceleyelim. Öncelikle bedenin etrafındaki kırmızı (pembe) ve siyah gezegen işaretleri ve yanlarında rakamlar görüyoruz.
Siyah olan taraf doğum anımızdaki gezegen konumlarını baz alıyor ve bilinçli niteliklerimizi gösteriyorken, pembe (kırmızı) olan taraf ise doğumdan üç ay öncesi itibariyle gezegen konumlarını baz alarak gizli yanlarımızı, farkında olmadığımız nitelikleri gösteriyor.
Şimdilik bu bilgileri detaylıca anlamamız şart değil çünkü beden tablosunu okurken zaten yazar bize tek tek açıklıyor tüm bunları. Yine de bilgi edinmek isteyenleri sayfa 27-29‘a alalım.
Bu beden görüntüsünün etrafındaki tüm belirsizlikleri açığa kavusturduğumuza göre artık içine girebiliriz.
Sayfa 26’daki görseli açalım ve inceleyim. Bu sistemde beden tablosunda üç ana kriter bulunuyor. Merkezler (renkli veya beyaz kutucuklar ), Kanallar (renkli veya beyaz çubuklar), Kapılar (kuucukların içindeki numaralar).
Dilerseniz bir de kendi chartınızı açıp inceleyin. Bu gördüğünüz sistem sadece size özel. Sizin bir eşi daha olmayan doğanız.
Merkezlerden başlayım. ( renkli veya beyaz 9 kutucuk)
Merkezler: Bu merkezler tahmin edeceğini üzere çakralarımız. Biz çakra merkezlerini 7 tane biliyorduk öyle değil mi ? Bu konu dikkatinizi çektiyse ayrıca araştırma yapabilirsiniz fakat bilmeniz gereken Human Design çakraları 9 merkezde değerlendiriyor. Merkezleri yazarın anlatımından okuyup iyice öğrenmek isteyenleri sayda 32-32’e alalım.
Şimdi kendi chartınıza tekrar bakmanızı rica edeceğim. Tepe merkezinden itibaren aşağıya doğru. Her merkez ya beyaz ya renkli değil mi. Beyaz olan merkeziniz tanımsız, renkli olan merkeziniz ise tanımlı durumda. Gelin birlikte bunlar ne anlama geliyormuş bakalım.
Sayfa 35 den itibaren her merkezin tanımlı veya tanımsız olması durumundaki detaylı açıklamaları her birimizi kendi chartlarımıza göre okuyalım.
Merkezlerin yukarıdaki görseldeki isimleri, kitaptaki isimleri, karşılaşabileceğiniz alternatif isimleri ve sayfa numaraları sırası ile aşağıdaki listededir.
Head Center / Taç / Tepe: syf 35 -37
Ajna Center / Zihin : syf 37 – 39
Throat Center / Boğaz/ İfade : sayf 39 – 41
Identıty – Self Center / Benlik / G Merkezi : syf 42 – 44
Heart Center / Kalp / İrade Gücü : syf 44 – 46
Sacral Center / Sakral : syf 47 – 50
Solar Plexus Center / Duygular : syf 50 – 53
Splenic Center / Dalak : syf 53 – 56
Root Center / Kök : syf 56 -59
Örnek chartın; tepe, zihin, boğaz, benlik, duygular ve kök merkezleri tanımlı iken kalp,dalak ve sakral merkezleri tanımsızdır.
64 KAPI: Merkezleri tanıyıp, tanımlı ve tanımsız durumlarını okuduğumuza göre şimdi merkezlerdeki kapıları inceleyelim.
Örnek charta veya kendi chartınıza tekrar bakmanızı isteyeceğim. En üstte taç (tepe) merkezinde üç rakam göreceksiniz. Bu rakamlar taç merkezine ait kapılardır. Kapılar hakkında yazarın genel anlatısını okumak isteyenleri sayfa 166-169 a alalım. ( özellikle sayfa 167 elektromanyetikler başlığını okumanızı rica edeceğim)
Human Design sisteminde 64 tane kapı bulunur. Ve her kapının (rakamın) olduğu yerden bir kanal çıkıyor. Kapınızın aktif olup olmadığını ise, kapıya ait kanalın kırmızı(pembe) veya siyah renkte olmasıdır.
Şimdilik kanalın diğer ucuna kadar renkli olması ile ilgilenmeyip, sadece kendi kısmında renk olup olmaması ile ilgileneceğiz. Herhangi bir kapı, kanalın yansına kadar siyah renkteyse, bu sizde,anlamı ve etkisinin farkında olduğunuz bilinçli bir nitelik olduğu anlamına gelir.
Eğer kanal pembe renkteyse, bu nitelik bilinçsizdir ve büyük olasılıkla bu niteliği arkadaşlannız ve aileniz fark ediyordur. Pembe ve siyah kanşımı bir kanal, bilinçli bir katmanla bilinçsiz nitelikleri işaret eder; siz kısmen farkındasınızdır ve bilinçsiz niteliklerinizi bilinçli bir şekilde gözlemlemek ve kullanmak için gerekli araçlara sahipsinizdir.
Örnek charta baktığımızda, taç merkezinde 61. kapı, zihin merkezinde 24. kapı aktif olduğu gibi, boğaz merkezinde 62. ve 56. kapılar da aktiftir.
Yazar kişinin chartını yukarıdan aşağıya doğru değerlendirip, her merkezin içinde bulunan kapıları tek tek anlatıyor. Dilerseniz sadece aktif olan kapılarınızı okuyun, dilerseniz aktif olmayan kapılarınızı da okuyup daha derin bilgi sahibi olun.
Bu kısımda bonus ise yakın ilişkide olduğunuz kişinin chartını da çıkarıp sayfa 167’de anlatılan elektromanyetik başlığında bahsi geçen etkileşimi keşfedin!
İşte sizin için kolaylaştırıcı sayfa numaraları;
Taç Kapıları: syf 170-172
Zihin Kapıları: syf 173-177
Boğaz Kapıları: syf 178-187
Benlik Kapıları: syf 188-194
Kalp Kapıları: syf 195-198
Dalak Kapıları: syf 199-205
Sakral Kapıları: syf 206-213
Duygular Kapıları: syf 214-220
Kök Kapıları: syf 221-228
Not: Sayfa 228 de ”Satır Araları” başlığında anlatılan bir mevzu var. Dilerseniz yazarın cümlelerinden okuyun (sayfa 228- 230) dilerseniz aşağıda benim özet aktarımımımdan.
Chartınıza baktığınız zaman, beden görselinin yanındaki semboller ve rakamlardan kısaca bahsetmiştik. Siyah olanlar doğum anınızın verileri ve bilinçli niteliklerinizle ilgiliyken, kırmızı (pembe ) olanlar doğumunuzdan üç ay öncesine ait verileri ve bilinçsiz niteliklerinizle ilgiliydi.
– Ve aslında oradaki bilgilerin hepsi beden görselinize işlenmiş halde. Beden görselinin dışındaki ”tip”, ”strateji” vs başlıklar da aslında beden görselinden okunabilecek ayrıntılar fakat bizler için bu şekilde daha anlaşılır durumda. Hiçbiri birbirinden ayrı bilgiler değil-
Yukarıda bahsettiğim bilgilere örnek olarak:
Örnek charta baktığımızda, pembe kısmın ilk satırında 51.6 (51 kapı numarası,6 çizgi numarasını ifade ediyor.) Siyah ksmın ilk satırında 53.4 rakamlarını görüyoruz. Benim profilim ise 6.4 idi mesela.
Kişinin profilindeki rakamların nereden geldiğini görmüş olduk. (Profiller kısmının genel açıklamasını okuyanlar bu bilgiyi zaten orada okuyup öğrendiler)
Bu rakamların her birinde, noktadan önceki sayı kapı, noktadan sonraki rakam ise çizgidir. Her kapı 6 çizgi katmanından oluşur. Bu çizgiler ise her kapının kişiye kattığı özellikleri değiştiriyor. Yazar bu kitapta bu değişikliklerden söz etmeyeceğini söylüyor.
Yine de bu konuda bir bonus veriyor. O da şu şekilde: Siyah sütündaki ve pembe sütundaki, noktadan sonraki rakamlarda yani çizgilerde en çok tekrarlanan sayı (çizgi) kişinin doğası hakkında bilgi içeriyor.
Örnek charta bakarsak; pembe sütunda her satırdaki noktadan sonra yer alan rakamlar sırası ile, 6,6,2,1,1,3,5,4,1,5,1,6,5
Siyah sütünda her satırdaki noktadan sonra yer alan rakamlar sırası ile; 4,4,1,6,6,3,3,3,1,2,4,4,2
5 tane 6.çizgi
3 tane 5.çizgi
5 tane 4.çizgi
4 tane 3.çizgi
3 tane 2.çizgi
6 tane 1.çizgi bulunuyor.
Bu verilerde görüldüğü gibi ben, 1.çizgiyi okuyacağım.
Siz de bu şekilde kendi chartınızı hesaplayıp, hangi çizgi veya çizgiler baskın ise onun özelliklerini okuyabilirsiniz.
İşte çizgilerin sayfa numaraları:
Birinci Çizgiler: syf 230
İkinci Çizgiler: syf 230-231
Üçüncü Çizgiler: syf 231
Dördüncü Çizgiler: syf 231-231
Beşinci Çizgiler: syf 232
Altıncı Çizgiler: syf 233
36 KANAL: Kanallar; chartımızdaki beden görselinin kapılarını birbirine bağlayan, damar görünümünde beyaz, siyah, kırmızı yada kırmızı-beyaz renkteki yapılardır. Buraya kadar geldiysek bu renklerin ne anlama geldiklerini açıklama olmadan da az çok anlıyoruz öyle değil mi.
Kanallar hakkında genel bilgi edinmek isteyenleri sayfa 114-115’e alalım.
Her iki kapınızı birbirine bağlayan bu kanallar eğer tamamen beyaz ise bu kanal sizin için nötrdür. Bu kanalın özellikleri sizin yaşamınızda her durumda kapalı kalacaktır.
Eğer kanal tamamıyla renkte ise bu kanal sizin için istikrarlı anlamı olan bir kanaldır.
Eğer yarısı beyaz yarısı renkte ise ve iletişimde olduğunuz kişilerin o kanalları aktif ise bu kanal sizin için nötr olmaktan çıkıp istikrarlı bir anlam kazanabilecektir. Onların kanalı sizi de aydınlatacaktır.
Eğer bir kanalınız tamamıyla siyah renkte ise, bu kanalın özelliklerini bilnçli halde taşıyor olduğunuzu gösterirken;
Kanalınız tamamıyla kırmızı (pembe) renkte ise, bu kanalın özelliklerini taşıdığınzdan siz habersiz olsanız da sizinle ilişkide olan kişiler bu özellikleri onaylayacaktır.
Kanalınız pembe-siyah karık renkte ise de, bilinçli-bilinçsiz olduğunuz özelliklerinizi okuyor olacaksınız.
Daha anlaşılır olması için örnek charttan bir inceleme yapalım.
Örnek chartta;
Taç ve zihin merkezlerini bağlayan 64-42 kanalının tamamı beyaz. Bu kanal benim için nötr. Bu kanal benim dizaynımda her halükarda kapalı kalacak.
Taç ve zihin merkezlerini bağlayan 61-24 kanalının tamamı renkli (kırmızı siyah). Bu kanal benim için bilinçli-bilinçsiz bir halde aktif durumda.
Kök ve duygular merkezlerini bağlayan 30-41 kanalının tamamı renkli (siyah). Bu kanal benim için bilinçli bir halde aktif durumda.
Boğaz ve benlik merkezlerini bağlayan 33-13 kanalının yarısı beyaz yarısı renkli. Bu kanal benim için bu haliylenötr. Ancak ilişkide olduğum kişilerin aynı kanalları aktif ise benim kanalımı da aydınlatacaklar.
Son olarak, benim chartımda tamamı kırmızı (pembe) olan bir kanal olmadığı için, bilinçsiz bir halde aktif olan kanala örnek veremiyorum.
Kendi chartımızdaki kanalları okuma yapabilmek için gerekli bilgileri edindik. Artık kendi kanallarımızın içinde kaybolabiliriz =)
Kolaylaştırıcı olması için her kanalın sayfa numaralarını aşağıda paylaşıyorum.
1-8 İlham kanalı -Benlik’ten Boğaz’a- : syf 116-117
Yararlandığımız kitaptan öğreneceklerimiz bu kadar. Benim eksik bıraktığımi kitapta sizlerin dikkatinizi çeken başka ayrıntılar varsa veya farklı kaynaklardan bilgi paylaşmak isterseniz aşağıya ileti olarak yazarsanız bu başlıkta bilgileri çoğaltmış oluruz.
Son olarak, edindiğimiz kendi chartımızda bir de enkarnasyon ile ilgili bir başlık bulunuyor. ( Yazılar olan bölümde parantez içinde dört tane rakam olan başlık). Bu kitapta bu başlık hakkında bilgiye ben rastlamadım.
İnternetten araştırdığımda ise yabancı kaynaklardan bilgi edindim. Bu başlık için tatmin edici bilgiye sahip olduğumda yeni bir iletiyle sizlere bilgi veriyor olacağım. Benden bu kadar, sevgiler…
Muhabbet kuşu dişi erkek ayrımı konusunda en ayırt edici nokta, muhabbet kuşlarının gagalarının üst kısmında bulunan, cere adı verilen bölümdür. Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı konusuna geçmeden önce cere tam olarak neresi ona bakalım: [caption id="attachment_1337" align="aligncenter" width="809"] CerDevamını oku
Muhabbet kuşu dişi erkek ayrımı konusunda en ayırt edici nokta, muhabbet kuşlarının gagalarının üst kısmında bulunan, cere adı verilen bölümdür.
Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı konusuna geçmeden önce cere tam olarak neresi ona bakalım:
Cere Nedir? Muhabbet Kuşu Ceresi
Cere kısmında muhabbet kuşlarının nefes almasını sağlayan iki burun deliği bulunur. Cere ve burun deliklerinin etrafındaki halkalara bakılarak muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılabilir.
Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı nasıl yapılır sorusuna, genelde cere renklerine bakılarak cevabı verilir. Fakat bazı durumlarda cere renginden cinsiyet ayrımı yapmak yanıltıcı olabilir.
Özellikle yavru muhabbet kuşları ya da kızgınlık dönemindeki muhabbet kuşlarında cere rengine bakılarak muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapmak zor olabilir.
Bazıları da cere rengi pembeyse dişi, maviyse erkek diyerek çok fena yanılıyorlar. Bu ayrım sadece insan dünyasındaki temsili cinsiyet renkleridir 🙂
Erkek Muhabbet Kuşu Nasıl Anlaşılır?
Yavru muhabbet kuşlarının cere renkleri, hemen hemen ilk 6 ayın sonunda tam olarak oturur. Bu yüzden yavru muhabbet kuşlarının cinsiyetini belirlemek biraz zordur.
Yavru erkek muhabbet kuşlarının cere renkleri genelde mavimsi, morumsu ya da pembemsi bir renkte olur. Bir de ceredeki bulun deliklerinin etrafındaki beyaz halkalara da bakmak gerekir ki yavru kuşlarda her iki cinste de aynı renkte olmakla beraber erkek yavru muhabbet kuşlarında bu halkalar daha belirsizdir.
Yetişkin muhabbet kuşlarında ise cinsiyet ayrımı daha kolaydır. Cere renkleri pembe, mavi, koyu mavi, mor renktedir. Hatta burun deliklerinin üst bölümü mavi, cerenin kalan bölümü pembe olan erkek muhabbet kuşları bile görülebilir.
Aşağıdaki görselde bazı erkek muhabbet kuşlarının cere renklerini görebilirsiniz.
Erkek Muhabbet Kuşu Cinsiyet Ayrımı – Cere Rengi
Sadece cere renklerine değil, kuşların davranışlarına bakarak da muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılabilir. Fakat bu yöntem, tahminden öteye gitmez.
Yine de erkek muhabbet kuşları, dişilere göre daha hareketlidir ve daha çok öterler. İnsanlara karşı daha dostane tavırlar sergilerler.
Dişi Muhabbet Kuşu Nasıl Anlaşılır?
Erkek yavru muhabbet kuşlarında olduğu gibi dişi yavru muhabbet kuşlarının cinsiyet ayrımı da, cere renkleri tam oturmadığından zor olabilir.
Fakat yavrum muhabbet kuşlarında dişi kuş ayrımında burun deliklerinin etrafındaki beyaz halkalar işimizi daha da kolaylaştırır. Çünkü dişi muhabbet kuşlarında bu halkalar daha belirgin olacak şekilde beyazdır.
Genel olarak dişi yavru muhabbet kuşlarının cere rengi mavimsi bir renktedir. Bazen cerenin alt kısımlarının pembemsi olduğu da görülebilir. Cerenin üst kısımları beyazdır. Ya da cere rengi tamamen beyazdır.
Yetişkin dişi muhabbet kuşlarının cere rengi ise beyaz ve kahverengine dönük bir renge bürünür. Bazı dişi muhabbet kuşlarının cerelerinde mavilikler görülebilir fakat burun delikleri etrafındaki halkalar bariz bir şekilde beyazdır.
Kızışma döneminde ise cere renkleri çok koyu bir renk alabilir. Bazen bu renk öyle koyulaşır ki kuşun hasta olduğu bile zannedilebilir.
Aşağıdaki görselde bazı dişi muhabbet kuşlarının cere renklerini görebilirsiniz.
Dediğim gibi, muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılırken sadece cere rengine değil, kuşların genel hareketlerine de bakılabilir. Dişi muhabbet kuşları erkeklere göre daha agresif tavırlar sergiler. Daha az ve tiz öterler. Erkeklere göre insanlara karşı daha yabanidirler.
Çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusu genel bir soru. Tambur veya kazan mı, deterjan gözü mü, borular mı yoksa kireç temizliğinden mi söz ediyorsunuz? Ben cevabınızı beklemeden çamaşır makinesi temizleme hakkında tüm bildiklerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle zaten su ve kimyasal deterjanlarla teDevamını oku
Çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusu genel bir soru. Tambur veya kazan mı, deterjan gözü mü, borular mı yoksa kireç temizliğinden mi söz ediyorsunuz?
Ben cevabınızı beklemeden çamaşır makinesi temizleme hakkında tüm bildiklerimi aktarmak istiyorum.
Öncelikle zaten su ve kimyasal deterjanlarla temizlik yapan bir makinenin niçin temizliğe ihtiyacı olsun diye aklınıza gelebilir. Aslında çamaşır makinesi temizliği denince tambur – kazan, rezistans, deterjan gözü, borular ve filtrelerde biriken toz, kireç, deterjan artığı gibi maddelerin temizliğinden bahsediyoruz.
Bu artık maddelerin varlığı, çamaşır makinenizin pis olduğu anlamına gelmez. Fakat bu maddelerin birikerek çamaşır makinesi parçalarına zarar verip, makinenizin bozulmasına yol açmaması için en az 6 ayda bir çamaşır makinesi temizleme işlemi yapılması gerekmektedir.
Gelelim çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusuna fakat önce ciddi bir kaç uyarı yapmak istiyorum:
! Çamaşır makinesi kireç temizleme işlemi için kesinlikle çaydanlıklarınız için kullandığınız kireç çözücüleri kullanmayın.
! Çamaşır makinesi kazan temizleme için kesinlikle lavabo açıcı, pas sökücü, yağ çözücü, tuz ruhu gibi maddeler kullanmayın.
Bu tür kimyasallar çamaşır makinesi temizliği için asla uygun değildir ve makinenize ciddi zararlar verebilir.
Çamaşır Makinesi Kazan Temizleme
Bir ailenin haftada 4-5 kez çamaşır makinesini çalıştırdığını düşünürsek, belirli zaman aralıklarında çamaşır makinesi kazan temizliği yapmak, makinenin ömrünü uzatacaktır. En ideali 6 ayda bir kazan temizliği yapmaktır.
Peki çamaşır makinesi kazan temizliği nasıl yapılır?
Günümüzde üretilen çamaşır makinelerinin genelinde kazan temizleme programı mevcut. Su sıcaklığı ve devir sayısını ayarlayıp temizleme işlemi yapan bu programlar büyük ölçüde işe yarıyor. Yine de içinize sinmiyorsa veya eski tip bir çamaşır makinesine sahipseniz kimyasal maddeler veya doğal yöntemlerle çamaşır makinesi temizleme işlemini gerçekleştirebilirsiniz:
Piyasada çamaşır makinesi temizleme tableti satılıyor. Çamaşır makinesinin tüm iç kısımlarını, tambur, borular, contalar, plastik ve iç parçaların tam ve derinlemesine temizliği sağladığını iddia eden bu tabletler oldukça etkili fakat maalesef biraz pahalı. Bu tür çamaşır makinesi temizlik tabletlerinin kullanım şekli, paketlerinin üzerinde yazıyor.
Bulaşık makinesi tableti ile çamaşır makinesi kazan temizleme yapabilirsiniz. Bu tabletlerin içeriğinde kireç çözücü ve parlatıcı maddeler bulunuyor.
Bir adet bulaşık makinesi tabletini kazanın içine koyun. Makineyi boş olarak yoğun programda çalıştırın. 90 derece pamuklu programı uygundur mesela. Ya da makinenizin kazan temizleme programı varsa o şekilde çalıştırın. Bu şekilde çamaşır makinesi kazan temizliği yapabilirsiniz.
Kimyasal yöntemler yerine doğal ve ucuz yöntemlere de başvurabilirsiniz. Çamaşır makinesi doğal temizleme için en etkili maddelerimiz beyaz sirke, karbonat ve limon tuzu.
Yarım litre beyaz sirke (2 su bardağı) ve yarım su bardağı karbonatı karıştırın. Bu karışım makinenizin deterjan haznesine dökün. Yine yoğun programda ya da kazan temizleme programında makinenizi çalıştırın.
Beyaz sirke yerine diğer sirkeleri de kullanabilirsiniz. Beyaz sirke daha etkilidir.
Çeşmenizden akan su çok kireçliyse karbonat yerine limon tuzu kullanmak daha etkili bir çözüm sunar.
Bir bardak beyaz sirke içerisine iki yemek kaşığı limon tuzu karıştırıp makinenizin deterjan gözüne koyun. Yoğun programda makinenizi boş olarak çalıştırın.
Tüm bu temizleme yöntemleri çamaşır makinesi kazan temizliğinde etkilidir. Bu yöntemler sadece tamburun değil, suyu ısıtmaya yarayan rezistans üzerindeki kirecin de temizlenmesini sağlayacaktır.
Burada önemli olan, belirli aralıklarla temizleme işlemini tekrarlamak. Makine kullanım yoğunluğunuza göre temizlik aralıkları siz belirleyebilirsiniz.
Çamaşır Makinesi Deterjan Gözü Temizliği
Çamaşır makinesi deterjan gözü, makinenin en çok kirlenen parçasıdır. Deterjan kalıntıları biriktikçe kireçle bir olup istenmeyen görüntülere yol açar.
Deterjan gözünün 2 ayda bir temizlenmesi uygun olacaktır. Genel çamaşır makinesi temizliği için 6 ayda bir tekrarlanan süreç yeterliyken, deterjan gözü için daha sık temizlik yapmak gerekir.
Deterjan gözü nasıl temizlenir bir bakalım:
1- Genel olarak tüm makinelerin deterjan gözü kolaylıkla çıkarılabilir. Gözün arka kısmında bir yuvarlak olur. O yuvarlağa bastırıp gözü geri çekip çıkarabilirsiniz.
2- Öncelikle bir çaydanlık kaynak suyu gözün üzerine dökerek, deterjan kalıntılarının kabaca akmasını sağlayın.
3- Bir paket karbonatı deterjan gözü üzerine serpiştirin. Mümkünse bir fıs fıs yardımıyla herhangi bir sirkeyi göz üzerine püskürtün.
4- Yaklaşık yarım saat kadar bekledikten sonra eski bir diş fırçası ile deterjan gözünün her yerini fırçalayın.
5- Deterjan gözünü bol suyla arındırın.
6- Son olarak temiz bir bezi az miktar çamaşır suyu ile ıslatıp, deterjan haznesinin girdiği gözün içerisini temizleyebilirsiniz.
Çamaşır Makinesi Filtre Temizliği
Bütün çamaşır makinelerinin ön yüzünün alt kısmında pompa filtresi bulunur. Bu filtre, çamaşırların ceplerinde unutulan bozuk para, toka, kağıt gibi suda erimeyen katı cisimlerin pompa motoruna kaçmasını önler.
Çamaşır makinesi filtresi temizliği sık sık yapılmalıdır. Katı cisimlerin bu filtrede birikmesi durumunda makine su boşaltmada sıkıntı yaşar. Yıkama sonrası çamaşırlarınız ıslak kalıyorsa sorun büyük ihtimal bu çamaşır makinesi filtresinin tıkanması nedeniyledir.
Çamaşır makinesi filtresi nasıl değiştirilir sorusundan önce çamaşır makinesi filtresi nerede sorusunu cevaplamak lazım. Çoğu kullanıcının bu filtreden haberi dâhi yok 🙂
Çoğu çamaşır makinesinde filtre, ön sağ alt kısımda bulunur. Bu kısım bir kapakla gizlenmiştir. Bazı makinelerin ön alt kısmı boydan boya kapaktır ve onun kapak olduğu neredeyse fark edilmez.
Gelelim filtre temizliğine:
! İlk önce çamaşır makinesinin fişini prizden çıkarın; ne olur ne olmaz.
! Dikkat edin; çamaşır makinesi filtre temizleme işleminde yuvadan su gelebilir. Hele ki filtre tıkanıp, makinede su biriktiyse çok miktarda su gelecektir. Bu nedenle temizliğe başlamadan önce yerde halı, kilim gibi nesneler varsa kaldırın. Bir temizlik havlusu ve ıslandığında bu havluyu sıkabileceğiniz bir kovayı hazır bulundurun. İlk olarak havluyu filtre önüne yayın.
! Eğer makine su boşaltmadığı için filtreyi kontrol edecekseniz makine içindeki suyun sıcak olmamasına da dikkat edin. Makineyi yeni kapattıysanız en az 1 saat suyun soğumasını bekledikten sonra temizlik işlemine geçin.
1- Önce filtrenin olduğu kısımdaki kapağı açın. Bazı kapaklar kolayca açılırken, bazılarını açmak için düz uçlu tornavida, kontrol kalemi, keskin olmayan bir yağ bıçağı gibi düz ve yayvan bir araçla açılabiliyor. En doğru çıkarma yöntemi makinenizin kullanım kılavuzunda mevcuttur.
2- Kapağı açtığınızda önünde tutma yeri olan yuvarlak bir kapak daha önünüze gelecek. Bu kapağın tutamacından tutup saat yönünün tersine yani sol tarafa doğru çevirin. Biraz zorlamanız gerekebilir. Kapak eğer sıkışmışsa ve dönmüyorsa pense kullanabilirsiniz. Kullanırken dikkat edin, plastiğe zarar verip tutamaçları kırmayın. Yine çıkaramıyorsanız servis çağırın.
3- Yuvarlak kapağı da çıkardıktan sonra filtreyi de çıkarın. Bazı makinelerde pompa filtresinin yanında tahliye tıpası bulunabilir. Pompa filtresini çıkarmadan önce varsa bu tahliye borusunun tıpasını çıkarıp makinenin içindeki suyu boşaltın. Filtreyi çıkardıktan sonra filtredeki bütün yabancı sert cisimleri temizleyin. Ulaşamadığını yerleri için eski bir diş fırçasından yararlanabilirsiniz.
4- Filtreyi suyun altında bir güzel duruladıktan sonra tekrar yerine takıp, yuvarlak kapağı iyice sıkın.
Bu işlemi her 10 yıkamada bir yapmakta fayda var. Bu filtrenin tıkanması sadece suyun tahliyesini engeller fakat makineye zarar vermeyebilir. Yine de her ihtimale karşı sık sık bu filtreyi kontrol etmek makinenin ömrünü uzatmada faydalı olabilir.
Asus Cerberus klavvye "Yazımı rahat olsun, ışıklı olsun ama RGB olmasın, şık dursun, fazla ses çıkarmasın, profesyonel olmasın ama oyun oynarken de üzmesin, kaliteli malzemeye sahip olsun, sağlam ve dayanıklı olsun, su geçirmesin, medya tuşları bulunsun, yazı yazmaya da oyun oynamaya da müsait olsunDevamını oku
Asus Cerberus klavvye “Yazımı rahat olsun, ışıklı olsun ama RGB olmasın, şık dursun, fazla ses çıkarmasın, profesyonel olmasın ama oyun oynarken de üzmesin, kaliteli malzemeye sahip olsun, sağlam ve dayanıklı olsun, su geçirmesin, medya tuşları bulunsun, yazı yazmaya da oyun oynamaya da müsait olsun.” diyen kullanıcılara hitap eden, kaliteli, görece ekonomik bir klavye diyebilirim.
Asus Cerberus klavye detaylı inceleme olayına girmeden önce klavyenin teknik özelliklerine bakalım:
Asus Cerberus Klavye İnceleme
Asus Cerberus Klavye Teknik Özellikler
Ağırlık: 1.28 kg
Boyutlar: 47.1 x 18.6 x 3.8 cm
Bağlantı: Örgü kablo (2 metre), USB 2.0
Malzeme: Sert plastik, Ful SECC metal plaka, Rubber Dome Switch*
Renk: Ana Malzeme Siyah ve Turuncu, Işıklar Mavi ve Kırmızı
Sıvı Dayanıklılığı: Var
Makro Tuşlar: Var (12 Adet)
Anti-ghosting: Var; 19 tuşa kadar**
Kaydırmazlık: Var
Yükseltme Ayakları: Var
Mekanik His: Yok
*Rubber Dome Nedir: Tuşlara direnç ve dokunsallık sağlamak için katlanabilir lastik kubbeler kullanan, modern klavyelerde en yaygın olarak kullanılan bir tür klavye tuşu teknolojisidir.
** Anti-ghosting Nedir: Ghosting, normal bir klavyede altı ve daha fazla tuşa aynı anda basılması durumunda diğer tuşların çalışmaması durumudur. Anti-ghosting özelliğine sahip klavyelerde ise bu durum yaşanmaz.
Asus Cerberus Klavye Kullanım
Asus Cerberus klavyeyi yaklaşık 2 aydır kullanıyorum. Bu süreçte klavye ile yazı da yazdım, oyun da oynadım. Genel olarak memnun kaldığımı söyleyebilirim.
Asus Cerberus Klavye – Teknik Özellikler
Öncelikle klavye çok şık. Gerçekten görünümü çok hoş. Klavyenin iki modu bulunuyor; normal ve oyuncu modu. Normal modda klavye ışıkları mavi renk oluyor. Oyuncu modunda ise kırmızı renk oluyor.
Oyuncu modunda makro tuşlar atayabiliyorsunuz. Atadığınız makro tuşlar, normal moda geçtiğinde işlevsiz hale geliyor.
Modlar arasındaki geçişi FN + Caps Lock tuş kombinasyonunu kullanarak yapabiliyorsunuz. Yani Asus Cerberus klavye renk değiştirme işlemini bu tuş kombinasyonunu kullanarak yapabilirsiniz. Oyun başlayınca klavye otomatik olarak oyun moduna geçmiyor. Oyunu başlatmadan önce modu manuel olarak değiştirmelisiniz.
Klavyenin ışıklarını sağ taraftaki CTRL ve FN tuşları arasındaki Light tuşuna basarak kapatıp açabiliyorsunuz.
FN + PgUp veya FN + PgDn tuş kombinasyonlarını kullanarak da klavyenin ışık şiddetini ayarlamanız mümkün.
FN + Light tuşuna basarak da nefes modunu açabilirsiniz. Bu modda klavye ışıkları yavaş yavaş yanıp sönüyor. Gereksiz bir özellik gibi görülebilir.
Bu noktada kişisel tercihim bir de beyaz ışık seçeneği olmasıydı. Bazen klavyenin sahip olduğu bu teknolojik ışıklar rahatsız edici olabiliyor.
Klavyenin şıklığını bozan tek detay, Lock ışıklarının yeşil renkli olması. Bu ışıklar da klavye ışıklarıyla uyumlu olsaydı daha iyi olurdu sanki.
Asus Cerberus Klavye Fonskiyon Tuşları
Klavyenin kablosu örgü kablo. Klavyeyi hareket ettirme kolaylığı, kablonun bükülme, kırılma gibi sorunlarının olmaması artı bir özellik.
Asus Cerberus klavyenin suya dayanıklılık özelliği mevcut. Klavye altındaki su tahliye kanallarını görebiliyorsunuz. Klavye üzerine dökülen sıvı, bu kanallar vasıtasıyla tahliye ediliyor. Özel tuş yapısı sayesinde sıvının mekanik aksama girişi engellenip, klavyenin zarar görmesinin önüne geçilmiş.
Şahsi olarak çalışırken çok sık çay ve kahve tükettiğim için aldığım klavyelerin suya dayanıklı olmasına dikkat ederim. Evet, bu klavyenin üzerine de kazara çay döktüm 🙂 İddia edildiği gibi klavye herhangi bir zarar görmedi.
Fakat kola, meyve suyu gibi şekerli sıvılar döküldüğünde tahmin edebileceğiniz gibi her ne kadar klavyenin mekanik aksamı zarar görmese de klavye yapış yapış olacaktır. Bu noktada tüm tuşların çıkarılıp, sıvı dökülen yerlerin sabunlu bir bez yardımıyla dikkatlice silinmesi gerekecektir. Rahat olun, klavye tuşları rahat bir şekilde sökülüp takılabiliyor.
Asus Cerberus Sıvı Tahliye Kanalları
Klavye gerçekten çok sağlam. Denge kaybı nedeniyle elimle klavyenin üzerine yüksek bir basınç uygulama gibi bir durum meydana geldi. Herhangi bir kırılma, çatlama gibi bir problemle karşılaşmadım. Ben ayaklarının kırılabileceğini düşündüm fakat kırılmamış; sadece ayaklar yuvasından çıkmış. Tekrar yerine takıp kullanmaya devam ettim.
Kullandığım 2 aylık süreçte tuşlar üzerinde herhangi bir silinme meydana gelmedi. Klavye üzerindeki harf ve rakamlar boya ile yazılmadığı için silinme meydana gelmesi de pek mümkün değil.
Tuşların basımı çok rahat. Hissiyat güzel, rahatsız etmiyor. Çok sessiz olmasa da tuş basımlarında çıkan ses makul seviyede diyebilirim. Tuş araları da uygun mesafeye sahip. En nefret ettiğim, tuşların birbirine çok yakın olmasından kaynaklı yanlış tuşa basma durumu bu klavyede yok.
Tuşların tepkime süresi bana yeterli geldi. Profesyonel bir oyuncu değilim. Klavye ile GTA 5 ve Max Payne 3 oynadım. Bu süreçte klavyeyi kullanması gayet keyifliydi, herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Fakat şahsen bu klavye profesyonel oyuncuları tatmin etmeyebilir diye düşünüyorum.
Oyun oynarken sinir bozucu olan Windows tuşuna yanlışlıkla basma durumunun önüne geçmek için klavye oyun modunda Windows tuşunu kilitliyor. Bu da artı bir özellik.
Asus Cerberus klavye üzerinde medya tuşları mevcut. Müzik ve video için durdurma, devam etme, ileri geri sarma, ileri geri parça değiştirme tuşlarının yanı sıra sesi kısıp yükseltme tuşları da klavyenin üzerine konumlandırılmış. Bir de sessiz yani mute tuşu olsaydı çok iyi olurdu ama yok.
Klavyenin alt kısmında yükseltme ayakları mevcut. Fakat bana biraz yetersiz geldi. Biraz daha yükselmesini tercih ederdim.
Asus Cerberus Klavye Mavi Işık
Sonuç olarak, vaktinin büyük çoğunluğunu yazı yazmakla geçiren, arada sırada oyun oynayan amatör bir oyuncu olarak Asus Cerberus klavyeden oldukça memnun kaldığımı söyleyebilirim.
Bu klavyeden önce Logitech G710+ klavyeyi kullanıyordum. Elim bir kaza sonucu kendisini kaybettim. Bu mekanik bir klavyeydi. Çok ağırdı. Çok kalın ve plastik kablosu vardı. Kalite olarak gayet iyiydi fakat tuşlar arasındaki mesafe, yazı yazarken bana sıkıntı çıkarıyordu. Asus Cerberus klavye ile rahat ettiğimi söyleyebilirim.
Ben bu klavyeyi şıklık, kalite, sağlamlık ve yazı yazma konforu arayanlar; ışıklı klavye tercihinde olup RGB klavyelerden nefret edenler için öneriyorum. Her ne kadar Asus Cerberus oyuncu klavyesi olarak geçse de profesyonel oyuncuların alternatif klavyeleri araştırmalarını tavsiye ederim.
Asus Cerberus klavye ile ilgili sormak istediklerinizi başlık altına ismimi etiketleyerek sorabilirsiniz.
Sonbahar Ekinoksu
Equinox, latince ‘’eşit’’ ve ‘’gece’’ kelimlerinin birleşimininden oluşan, güneş ışınlarının ekvator çizgisine dik açıyla gelmesi ve gezegenin neredeyse her noktasında gece ile gündüzün eşit uzunlukta olması durumunu ifade eder. Yılda iki kez yaşanan bu eşitlenmenin hemen ardından gece ile gündüz yeDevamını oku
Equinox, latince ‘’eşit’’ ve ‘’gece’’ kelimlerinin birleşimininden oluşan, güneş ışınlarının ekvator çizgisine dik açıyla gelmesi ve gezegenin neredeyse her noktasında gece ile gündüzün eşit uzunlukta olması durumunu ifade eder. Yılda iki kez yaşanan bu eşitlenmenin hemen ardından gece ile gündüz yeniden kendi ritimlerinde birbirlerini kovalamaya devam ederler. Bu yıl 22 Eylül’de gerçekleşen Sonbahar Ekinoksunun hemen ardından artık geceler uzamaya gündüzler kısalmaya başladı.
Evrenin, sembollere işlediği biliş halini muzipçe sergilediği Ekinoks’u, yaşamımdaki rehberlerimi; doğayı, düngülerini, mitolojiyi, arketipleri, insanı, gökyüzünü ve kendi iç denizimi gözlemleyerek anlamaya, anlamlandırmaya ve kelimelerle maddeleştirmeye, görünür hale getirmeye çalışacağım. Bu yazıda derlediklerimle; kainatın, yaşamın içindeki her görünür olanın birbiriyle ne kadar uyumlu olduğuna, dışarıda ne varsa içeride, yukarıda ne varsa aşağıda da olduğuna birlikte şahit olacağız. Ve doğanın döngüleriyle uyumlanıp, yaşam nehrinin akıntınsına katılmayı, yaşamla birlikte akmayı hatırlayacağız.
Sana sol elimi uzatıyorum sevgi okuyucu, dilersen elini tut ve gözlerini kapat, ortalarındaki görünmez olanı aç ve birlikte bir yolculuğa çıkalım. Kabulünse, başlayalım.
İnsanların; yaşamlarını doğanın döngülerine göre sürdürdüğü dönemlerden bu yana ekinokslar, çeşitli kültürlerde, coğrafyalarda, inanç sistemlerinde ritüeller, dualar, şükranlarla kutlanmış. Özellikle, yaratıcıyı doğadan ve dolayısıyla kendinden ayrı görmeyen inanç sistemlerinde daha derin anlamlar ile kutlanmış. Birbirinden bambaşka topraklarda yaşayan, bambaşka inanışlara sahip olan bu kültürler, doğayla uyumlandıklarında ne kadar da aynılaşıyorlar, yukarıda farklı görünen dallar aşağıda nasıl da aynı köklerden besleniyorlar aslında.
Sonbahar ekinoksu İran – Zerdüş geleneğinde Mithrakana – Mihrican bayramı olarak; ekinlere şükretmek ve güneşin yer altına inmesini, tabiatın içine çekilmesini onurlandırmak, için 6 gün boyunca kutlanırmış.
Japon – Budist geleneğinde ekinoksların her ikisi de ‘’Hygan’’ ismiyle anılan ‘’öbür taraf, öbür kıyı’’ olarak çevrilebilecek olan bir bayramla kutlanıyormuş ancak, ilkbahar ekinoksundan farklı olarak, sonbahar ekinoksunda, ölülerin ruhları ile bağlantı kurulabilecek özel etkilerin olduğu inanışından dolayı atalarını anıyor ve mezarlık ziyaretleri yapıyorlarmış. 7 gün boyunca süren kutlamalarda 7 sonbahar bitkisiyle süslemeler yapıp yöresel yemeklerinden şölenler düzenlerlermiş.
Slavlarda ise, yaşlı kadınlar hasat ürünlerinden ekmekler yapar, tecrübeli, görmüş geçirmiş ellerin mayaladığı ekmekler yenir, genç kızlar şarkılar söyleyip danslar eder, yazın verdiği meyvelerle, bitkilerle süslenip şükranlarını sunarlarmış.
Pagan – Wiccan geleneğinde Mabon Sabbat olarak kutlanan sonbahar ekinoksunda, çeşitli sunaklar hazırlayıp, törenler ritüeller düzenleyerek, değişen mevsimleri onurlandırmak, doğanın döngüsüne, yazın mahsüllerine, sahip olduklarına şükrederlermiş. Aydınlığın ve karanlığın tam ortasında, döngünün kapanan döneminin hasatına şükredip, açılan dönemini onurlandırmak, toprağın armağanlarını kutlarken, onun kendi döngüsündeki ölümünü, içine dönmesini onurlandırmak için, hazırladıkları hasat meyvelerinden, ürünlerinden oluşan sunaklarını yeniden doğaya sunarlarmış. Bu özel ritülleri genellikle ormanda yaparlar, doğayı kalbinde onurlandırılarmış. Ritüllerinde toprağın verici, besleyici yanına şükranları sunup, Kara Anneyi, toprağın, dişilin yutan, yok eden yanını selamlarlarmış. Affetme ve kapanan dönemde kendini gözlemleme niyetleri yapılıp, dışa dönük bir yaz boyunca ilişkilendikleri kişileri ve olayları değerlendirme, farkedebilme talebiyle ritüellerini yaparlarmış. Keza, kara annenin koynuna, kendi içsel mağaralarına girmeden önce, geçmişe bir dönüp bakmak, ölüme hazır olanları görebilmek için mükemmel bir zamanlama çünkü kışa, karanlık geceye dalmak, bilinçdışımızın ‘kara anne’ arketipinin koynuna girmektir. Bir renk ile ifade edecek olursam siyah değil, rengin olmaması durumudur. Yokolmaya hazır olanları yokeder ki, yeni tohumlar atılabilsin toprağına.
Yazın hasatıyla kışı geçiren atalarımız için ekinoksun bir geçiş anı olduğunu görüyorum ancak biz bu geçiş halini tam hissedemedik değil mi ? Değirmenci kızı olan annemden öğrendiğim bir döngüden, buğdayın döngüsünden bahsedeceğim sizlere. Hasat’a biraz daha yaklaşalım. Yaklaşalım ki içsel hasatımızı kavrayabilelim.
Kasım ayında toprak havalandırılır, yabani otları ayıklanır ve Aralık ayında tohumlar tarlaya saçılır. Nisan, mayıs aylarına kadar tohumlar, toprağın altında, karanlıktadır. Bazıları beslenemez, yeteri kadar suyu, minerali, vitamini çekemez topraktan. Ancak beslenebilen, görünmeye hazır olan, kendi içine sığamaz, kabuğunu çatlatır, toprağı çatlatır ve yenice beslemeye hazırlanan güneşe doğru uzatır kafasını. Filizdir artık. İnce, narin, suya, bakıma muhtaçtır hala. Haziran ayında toprağın altındaki kökleriyle gövdesini büyütmeye ve başaklarını vermeye başlar. Temmuz boyunca başaklar olgunlaşır ve kendilerini yaşamı beslemeye hazırlarlar. Çiftçiler ağustos ayında elleriyle hasat etmeye başlarlar aylarca besledikleri ve yine elleriyle toprağa verdikleri o ilk tohumları. Eylül ayında, köy meydanlarında, yerlerde öbek öbek başaklar dizilidir. Çiftçiler ve buğdaylar rüzgarı beklemeye başlarlar.Sapla samanın ayrılma vakidir. Rüzgarın başakları savurmasını, ve içlerindeki buğdayı ortaya çıkarmasını beklerler. Buğdayın dış kabuğu savrulur gider ve içindeki tüm yıl boyunca çiftçiyi besleyecek meyvesi, özü kalır geriye. Ekinoks gelmiştir. Kış boyunca onları doyuracak, sattıklarında kazanca dönüştürecek besinleri hazırdır artık. Hasat tamamlanmıştır. Ve aynı zamanda karanlık çökmüş, kış kapıya dayanmıştır. Köy halkı evlere girmiş, kapılar kapanmış, enerjiler içe dönmüştür. Yaza, harekete, çalışmaya hazırlanmak için kaynaklarını tüketerek gücünü toplamalıdır, dinlenmeye, gücünü toplamaya çekilmiştir yuvasına. Buğdayın da keyfi yerindedir, tohumken kurduğu hayali, yaşama besin olma hayalini yaşıyordur. Sobayı yeni yakmış çiftçinin evinden dışarıya, ayaza çıkalım mı ? Çıplak kalmış tarlaya gidelim, toprağa soralım ‘’halin nicedir ? ‘’ Bahardaki yemyeşil, şenlikli halinin yerini kahverengi bir yokluk almış. Rüzgar ve yağmur da desteğe gelmişler, el birliğiyle bir yıkım başlamış. Yüzeyde kalan çeri çöpü yutmakla meşgul toprak, yeni tohumları beslemeye hazırlanmak için.. Öldürüyor üzerinde ne varsa yeniden doğurmak için. Korkma, toprak ana bizi de çekiyor içine. . Ekim Kasıma dönüyor. Kasım Nar ayı, Nar ateş demek. Elimi tut, sol elimi. Annenin karnında, rahminde geçirdin günlerdeki güven hissini hatırla. Demeter toprağın üzerinde ölüm şarkısını söylerken toprağın altında yeniden doğuruyor gördün mü? Çirtçi, toprağını sürüyor bir yandan.Toprağın altı üstünden daha zengin değil mi ? Kurtlar, yılanlar da orada, su kaynakları da, değerli taşlar da… Toprağın üzeri kısır bir kahverengi ve birkaç yabani otla kaplı hala ancak toprağın altı yeni gelecek tohumlara hazırlanıyor. Aralık gelmiş… En uzun geceden, ruhun karanlık gecesinden geçecek tüm varoluş. Çitfçi tohumları gömüyor en karanlığa, Umay Ana, süt gölünde yaşam üflüyor tohumlara. Kiminin yaşamı toprağın altında bitiyor tohumların, henüz cenin iken, toprağa yeniden besin oluyor, kiminin bir insanın ağzında bitiyor yaşamı, buğdayların, toprağa yeniden besin oluyor….
Evren bizimle kendi diliyle konuşuyor, duyuyor musun? Ekinoksun bir geçiş hali olduğunu, tüm yılın hasatını etmek, geçmişi gözden geçirip eylemlerini, ürünlerini değerlendirmek yanına alıp yeni döneme dahil edeceklerini ve artık ihtiyacın olmayanları ayrıştırmak, vkti dolanla vedalaşıp yola, yeni döneme, geleceğe başaklarından ayırdığın buğdaylarla devam etmek. Yeni döngünün ilk durağı yeraltına, kendi içine inmek. Yeni tohumları ekmek için kendi toprağımıza, karanlığımıza, rahme girdiğimizde, ay ışığının geceye süzüldüğü gibi, biz de içsel gözümüzle karanlığımıza ışık süzülür ve ve görülmeyi bekleyen, günyüzümüzde yer vermediğimiz, kabul etmediğimiz, bilincimizin güya ‘’farkında olmadığı’ benlerimizle karşılaşırız. Onları kucaklayıp, bilincimize, aydınlığımıza taşırsak tam da hasat vaktinin hemen ardından, kaynağın ışığına teslim edebiliriz. Onları, esaretten kurtarıp özgürlüğe uçurabiliriz. Çift taraflı esaret ve çift taraflı bir özgürlük bu. İşte o vakit, alanımızdaki, toprağımızdaki boşluğa yeni tohumlar ekebiliriz gelecek için.
22 aralığa kadar önümüzdeki kış gecelerini, görünen ve görünmeyen inançlarımızı, değerlerimizi, sınırlarımızı, içimizde bizden beslenen ben’lerimizi, atalarımızdan yüreklice aldığımız dolanıklıkları, zamansızlık içinde halen başka boyutlarda yaşadığımız başka senaryolardan üzerimize yapışanları görebileceğimiz, karanlıkta el yordamıyla kendi canavarlarımızı da cevherlerimizi bulabileceğimiz, eskiyi yıkıp yeniyi var edebileceğimiz, Ardımızda kalan ekin döneminden hasat ettiklerimize bir bakıp, bize hizmet etmeyenlenleri ayıracağımız, kabukları üfürüp, özünü cebimize koyacağımz, kendi karanlığımıza içimizdeki dişil özle dalabileceğimiz o büyülü kış gecelerine giriyoruz. Kalp ateşimizi yakarsak üşümeyiz, hasatımızın kaynaklarını tüketirsek aç kalmayız. Canavarlarımızla birlikte oturmak, kucaklaşmak için kalp ateşimiz, dişil enerjimizin şefkatli yüzü eşlik eder bize. Toprağımızın altını üstüne getirelim ki, yıkımdan sonraki yeni yaratımlara rahim, yuva olabilsin. Ve tohumlarımızı, henüz kışken, kendi karanlığımızın tam içindeyken içindeyken atalım ki, bahar geldiğinde filizlendiklerini görebilelim. Düşleyelim ki, geleceğimizi kendi seçimlerimiz yaratsın, tarlamızı yabani otlar sarmasın. Aslında nasıl ki mitlerde, masallarda tüm karakterler biziz, doğanın rehberliğinde de durum aynı. Yani çiftçi de biziz, toprak da, tohum da, buğday da.. Kendi kabına sığmayan, kendini ve toprağını yaratıp kafasını güne uzatan tuhum. Kabuğundan arınınca kendine varabilen buğday.
Ekinokslar, gündoğumu, gün batımı, , cinsel birleşme ve orgazm, an (ruh-beden-zihin kutsal üçlüsünün geçmiş ile geleceğin kesitiği o yerde, an’da olması) ; iki zıttın aynı anda varolması, kavuşması olduğu için ve dünya ikiliğinin bir anlığına bir olduğu için mi bizi o zamanlar böylesine etkiliyor ? Rahman ve rahim olanı. İkiden bir olanı. Geldiğümüz kaynağı hatırlıyoruzdur belki, kimbilir…
Ekinoks; Gün ile gecenin, aydınlık ile karanlığın, yin ile yangın, sıcak ile soğuğun, ikilik danslarına ara verdikleri kısacık bir soluklanma anı. Geçmiş ile geleceğin tam ortası, şimdi, an… Hareket ile dingiliğin, yapma ile olmanın birbirine karışması. Dualitenin içine dahil olan her ikiliğin ahenkle sevişmesinin orgazmı. O tek bir an, bir olma hali. Ourobus’un kuyruğu ile ağzının buluşması. Zihnin tek bir an’lığına sustuğu, içinde hiçliğin ve hepliğin olduğu o büyülü ‘an’.
Sonrası yine döngünün devamlılığındaki gel-gitler… Dualitede dengenin eşitlik değil, bir salınım hali olduğunu, tek bir an eşitlenip sonra kendi döngülerine dönen gece ile gündüz ile anlatır bize ekinoks.
Sonbahar ekinoksu; gündüze, aydınlığa, verimliliğe, doğurganlığa, harekete, sıcağa, yaza, bir önceki döngünün kış sonunda attığımız tohumlarımızdan hayat bulan yaratımlarımıza, tüm yaz boyunca kendi emeğimize teşekkür edip; geceye, karanlığa, soğuğa, kışa girerken; içimize, toprağımızın altına çekilmeden hemen önceki o kısacık an’a, yeyüzündeki hasatımıza ve yeraltında tohumlanabilecek olasılıklara bir kısa bakış şansı. Ateş elementinden su elementine geçiş, hareketten dinginliğe, parlamaktan akmağa, fikirlerden sezgiselliğe, maddeden manaya. Manadan beslenip, baharda yeniden maddeyi yaratabilmek için. Eril yanımızla yaratımımızı dişil yanımızdan doğurmak haline geçiş.
Ekinoks bir eşik. Yaşam ile ölümün birbiriyle varolduğu bir düzende, kutsal ilahilerindeki bir soluk alma anı ekinoks. Sonbahar ekinoksunu anlamak için somut ve soyut ölümü, ölümü anlamak için ilk rehberimin dizinin dibine götüreceğim seni. Ağaca. Bahçemdeki yabani erik ağacını, ay ağacımı onurlandırmak sırtımızı onun gövdesine yaslayıp biraz tefekkür edelim. Bu günlerde kıpkırmızı yaprakları kahverengiye döndü yabani erik ağacının ve rüzgarlar en güçsüzlerini toprağa düşürmeye başladı bile. Baharda pesbembe çiçeklerinden vazgeçti meyvelerini doğurmak için, yazın meyvelerine tutunmadı, dağıttı kurda, kuşa, insana, Şimdi de yapraklarına veda etmek üzere. Tutunmadı, hiçbirine ‘’ben, benim’’ demedi. İnanna gibi sırasıyla soyundu her sonbahar toprağın koynunda. Çırılçıplak kaldı İnanna gibi her kış, Ereşgikal’in koynunda. Toprağın üzerinde, görünür olanlarından, bırakma vakti gelenleri bıraktı sırasıyla ki, gücünü toprağın altına köklerine verebilsin. Kışın köklerini besledi, genişledi, iyice yayıldı her seferinde toprak ananın bedeninde. Ekim geldi, kasımda çırılçıplak kalacak yabani erik ağacı. Bakan onda ölümü görecek, kısırlığı görecek ancak o içten içe besleyyecek torağın altında kendini. Tüm ben’lerinden arınmış halde, yeni döngüsüne hazırlayacak kendini. Güçsüz dallarını, kurumuş yapraklarını uğurladı rüzgarla, kaynağa yeniden besin oldular onlar da. Baharda pespembe çiçeklerine tutunsaydı, yazın meyvelerini dallarında çürütseydi, sonbaharda yapraklarım benim kimliğim deseydi, kışın besleyemecekti köklerini, görüneni beslemekten. Kökleri güçsüz bir agaç, baharda kendini yeniden doğuramaz. Yazın çiçeklerinden meyvesini oluşturamaz, sağlıkla dallarında tutamaz… Hoş, her halükarda toprağa yeniden döner. Yeniden karışır döngüye, bütüne. Her halükarda hizmet eder yaşama. Şey’lerin ölümü de böyledir, yaşam ölümü doğurur, ölüm yaşamı. Sırtımızı yasladığımız yabani erik ağacı, şefkatle anlatır bize, bir bedenin ölümünü de, tutunduğumuz her şey’in ölümünü de… Ben dediğimiz ve artık hizmetini tamamlamış, vadesi dolan her şey’den azade olmanın yeniyi doğurmadan önceki son adım olduğunu anlatır bize. Alanımızda boşluk oluşturunca ancak, kaynak yerini yenisiyle dolduracaktır. Yeni yaratımlar yapabilmemiz için ilk şarttır eskilere tutunmadan toprağa gömebilmemiz. Köklerimizi, özümüzün beslendiği kanallarımızı genişletebilmemiz için, görünür olan ve artık çürümüş kurumuş, dallarımızı rüzgara emanet edebilmemizi fısıldar yabani erik ağacı kulaklarımıza.
Kışı yazı doğurur, yazı kışı; karanlığı aydınlık doğurur, aydınlık karanlığı. Yin yangı doğurur, yang yin’i. Mana maddeyi doğurur, madde manayı. Yaz, güneş, aydınlık, hareket, yaratım eril prensiptir ancak; yazın yaratımını kış tohumlar. Aydınlıkta görününür olanlar karanlıkta beslenenlerdir. Dünyayı Tanrı Ülgen yaratır ancak, sonsuz sulardan çıkıp yaratım ilhamını verip yeniden suyun dibine dalan Tanrıça Akana’dır. Düş gece kurulur, gerçeğe gün doğunca dönüşür. Ancak gece kabusları da taşır koynunda. Karanlıkta canavarlar da beslenir –ki hepsi bizim parçalarımız – tohumlar da. Gecenin koyunda kabuslar da –ki hepsi yine bizim yaratımımız- var düşler de. Kış hem öldürür yüzeydekileri, hem besler derinlerdekileri. Düşlere, tohumlara erişmek için karanlığın içine, toprağın altına girmemiz gerekir bir ağaç gibi, İnanna gibi, çıplak kalana kadar soyunarak… Kendi yeraltımıza indiğimizde, bilinçdışının labiretlerindeki kendi hayaletlerimizle karşılatığımıda, yin enerji eşlik eder bize. Ve işte ekinoks bir görev teslim törenidir. Birbirinin içinde, birbirini doğuran, birbiriyle varolan ve iki zıt görünümlü bu iki prensibin devir teslim töreni. Karanlıkta sahne, örtülü olan yin’indir. Karanlığın, gecenin, ay’ın su’yun, içe dönük olanın, sprilde merkeze kıvrılanın, bilinçdışının, rahmin, düşün, tohumun, yeniden doğum için ölüme hazır olmanın, kadın bedeninde kanamanındır sahne.
Mitlere kıvrakça bir geçiş yapmışken; biraz daha girelim o o çılgın ve büyülü evrene.
Tanrı Vişnu, kzomik okyanusta bir adı da Şeşa olan bir Yılan – Tanrıça Ananta’nın üzerine uzanır ve Evren’in düşünü görür. Sonsuzluk anlamına gelen Tanrıça Ananta’nın koynunda bir Tanrı, bizim gerçekliğimizi gördüğü düş ile yaratır. Sonsuzluğun içinde bir dişilin koynundaki erilin düşleriyiz =) İkiliğin birbiriyle dansından doğan yaratım, zihnin susmasıyla gelen kozmik sonsuzluğun meyvesi. Ekinoks’un mitlerle ifadesi.
Yeraltı ve ölümle ilişkilendirilen karakterler Hades ve Ereşgikhal. Bunlar yeraltının tanrısı ve tanrıçası. İnannanın fıtınalı aşkı, çekişmeli kocası Dumuzi, her sonbahar ekinoksunda yeraltına, Ereshgikal’in egemenliğine, Karanlık Anne’nin koynuna inmek zorundadır ve yeryüzündeki canlılık da onunla birlikte çekilir ölüme, yeraltına. Ve her bahar ekinoksunda yeniden yeryüzüne, yaşama ve aşkına kavuşur. Tabiatın uyanması, toprağın, ağaçların yeniden süslerini giyinmesi işte Dumuzi’nin yeraltında, ölüm diyarında beslediği spermlerinin, karısıyla sevişmek suretiyle yeryüzüne yayılmasından kaynaklıdır.
Demeter’in biricik ve narin kızı Persephone, sonbahar ekinoksunda yeraltına, zoraki kocası Hades’in koynuna çekilir. Ve onunla birlikte tüm canlıklık da tabii. Demeter sevgili kızını torağa verdiğinde yeryüzüne ölüm saçar ve Persephone yeraltında tohumlanıp baharda yeryüzüne çıktığında, toprak yeniden filizlenir, Demeter yeniden besleyen, doyuran yüzüyle Gaia’nın tüm çocuklarını bereketini yaymaya başlar. Hades Gök ilminde Plütodur. Plüto, yeraltı, bilindışı, gizli – saklı olanlarla ilişkilidir. Akrep’tir. Kasım’dır.
İnsan rehberlerimden olan Jung şöyle söylemiş ‘’ Mitler, ruhumuzdaki kendini tekrarlayan ebedi kalıplardır;’’
Ben bunları yazarken başımı kadırıp göğe baktığımda, ay tepemde son dördününde. Bize görünen tarafının, karanlığı ve aydınlığının birbirine eşit olduğu hali. Yavaş yavaş karanlığa bürünecek gün gün. Ay’ın, sonbahar Ekinoksunu kendi ifadesiyle anlatımı. Ay da kendi sonabarında, ışığını uğurlayıp karanlığına hazırlanıyor. Kara Annenin çekim kuvveti her yandan içine çekiyor bizi. Ereshgikal’in, Hekate’nin, Kali’nin… Vulvanın çekim kuvveti, mağaranın çekim kuvveti, spiralin merkeze çekim kuvveti, derine, izbeye… Alice’in harikalar diyarına düşüşü, sezgi kuyusuna çekilmek… Kadın bedeninde kanamadan hemen önceki dönem, sonbahar. Eylül ekime geçiyor… Ay tepemde küçülüyor, karanlığa dönüyor, bedenimde rahmim karanlığa dönüyor, parçası olduğum tabiat karanlığa dönüyor. İçsel gözüm uyanıyor, el değmemiş, atıl topraklarımda geziniyorum. Zamanın kabının içinde döngü her yanımda karanlığa dönüyor. Kasım ayı, Akrebin şifası. Yeraltının şifası, ölümün yıkımını şifası. Yeni olanın doğumu için ölümün soğuk gerçekliği. Sonra 21 Aralık en uzun gece, karanlık ay – gecelerimizin tamamen karanlıkta kaldığı o birkaç gün, bedenimin kanaması… İçsel gücümüzün zirvesi, yaratım tohumları için toprağın en verimli anı. Ardından yeni ay, ardından günlerin uzamaya başladığı o ilk gün. Ardından günün ve gecenin, ışığın ve karanlığın dansı.
Her görünenden işaret yağıyor, her rehber inmiş yeraltına, geçmiş karanlığın ortasına; ‘gel, gel’ diyor bize, korkma gel! Korktuğun her silüette kendini bulacaksın.
Ben bunları yazarken geçirdiğim günlerde, iç gözümün önüne yusyuvarlak gözleri, kahverengi postu, kalın pençeleriyle bir ayı belirdi. Günlerdir, bana rehberlik etti, önce gözlerini gözlerime dikti ve sonra arkasını dönüp inine girdi. Ayının, yazın beslenip, kışı geçirmek için sonbaharda dinlenmeye çekildiğini biliyordum yalnızca ve oldukça sığca. Bu yazı aracılığıyla hepimize bir mesajının olduğu iyice açık hale geldi ve ayının ruhuyla iyice yakınşlaşmak için güvendiğim bir kaynağa başvurdum. Mesajını, alıntıladığım kaynaktan hepimize iletiyiorum
‘’Ayı, su elementini dengeleyen hayvanlardan biridir. Deneyimler, derinleşme, içselleştirme, tefekkür, şifa ve sezgiler su elementinin ilgilendiği konulardır. Su elementi diğer elementlerden farklı olarak, manevi alanda çalışır. Bilgelik, bilmekten gelen güç, inziva ve içe dönü ile manalar konularını çalıştırıp destekler. Ayının gücü deneyimden ve bilgideki derinliğinden gelir. Ayının gücü, su elementinin içe dönebilme kabiliyetinden ileri gelir. Kendini bilen her şeyi bilir ‘’ Çetin Çetintaş, Hayvanlardan Destek Alma Sanatı
Velhasıl sevgili okuyucu, benim görebildiğim, anlamlandırabildiğim her dil, her sembol, her işaret bizi destekliyor, yüreklendiriyor. Yaşamın ritmiyle, onun akışına dahil olup akabilmek için gecenin karanlığına, dişilin tepesinden sular damlayan rutubetli mağarasına, toprağın derinine, yerin dibine, kainatın rahmine, bilinçdışına yol almaya başlayalım. Belki de, el ele, birlikten gelen güçle, kendi özümüze doğru bir yol, spiralin merkezine yolculuk, kendi özümüze diye başlayıp merkezde, köklerimizde birleşeğimizi belki de =)
Kapanışı, beni her defasında büyüleyen zekasını onurlandırmak için Jung’a bırakıyorum;
‘’ Bir insan aydınlığı hayal ederek değil, karanlığın bilincine vararak aydınlanır ‘’
Yazı tarihi: Eylül 2021
Sevgiler
See lessPMS Sendromu
Sevgili okuyan, adet öncesinde geçirdiğin zor günlerde beni buldun. Muhtemelen ''adet öcesi sendorumuna ne iyi gelir'' diye araştırmaya başladın. Gel, birlikte bir yolculuğa çıkalım. Uzun bir yazı diye lütfen beni terk etme. Bu yazıda sana, hem okuduğum kaynak kitabın bilgilerini, hem de bu kitabıDevamını oku
Sevgili okuyan, adet öncesinde geçirdiğin zor günlerde beni buldun. Muhtemelen ”adet öcesi sendorumuna ne iyi gelir” diye araştırmaya başladın. Gel, birlikte bir yolculuğa çıkalım. Uzun bir yazı diye lütfen beni terk etme.
Bu yazıda sana, hem okuduğum kaynak kitabın bilgilerini, hem de bu kitabı okuduktan sonra kendimde uyguladığım ve edindiğim tecrübelerimi paylaşacağım. Bu benim normal halim olarak kabul ettiğim adet öncesi depresyonlarım ve ağrılarıma nasıl veda ettiğimi anlatacağım. Ve önce bilgi ardından bilgiyi tecrübe sürecinden sonra, artık çok net yazabilirim. Adet öncesi sendromu doğal değildir ve dönüştürülebilir.
”Bir kitap okudum hayatım değişti” söylemi, bu kitabın bana açtığı kapılar açısından, abartılı olsa da gerçekçi bir söylem olacak. Pms sendromunun aslında kadın bedenimizin bize bir uyarı sistemi olduğunu önce okuyarak sonra da yaşayarak öğrendiğimden beri, bedenim ile tanıştım ve uçsuz bucaksız bir okyanusa girdim.
İlk olarak, kitabın yazarından biraz bahsedeceğim. Dr. Chrıstıane Northrup, kadın hastalıkları ve jinokoloji hekimi ve yazardır. Mordern tıp ve geleneksel tıbbı bir arada değerlendiren, ruh-beden-zihin bütününü birbirinden ayırmadan görebilen bir bütüncül tıp uzmanı.
İlaçlarla baskılanan ağrıları, bedeninin gösterdiği semptomları korkusuzca tam içine girerek çözümleyen, bilgiyi bilgeliğe dönüştürmüş bir rehber. Benim okuduğum kitabı Türkçe’ye ”Kadının Bedeni, Kadının Bilgeliği” olarak çevrilmiş. Bu kitapta, bir çok kadın hastalığın nedenine ve çözümüne, bilimsel araştırmalar, modern ve geleneksel tıbbın ışığında ve kendi klinik tecrübeleriyle bir yol göstercilik sağlıyor.
Benim bu iletide seninle paylaşacağım şey, bu derya kadar derin ve diplerinde hazineler olan meselenin küçük ama bana göre başlangıç kısmı olacak. Pms dediğimiz, adet öncesi yaşadığımız ruhsal ve bedensel zorlayıcılar; adet düzensizlikleri, adet ağrıları ve daha bir çok kadın bedeni ve ruhunun döngüleriyle birbirine geçmiş çok kapsamlı bir bütünün bir parçası.
Benim bu iletide yaptığım tüm bunların sadece tek bir ayağından, tek bir iyileştirici yönteminden bahsetmek olacak fakat benim tecrübemde bu minicik ayrıntı tüm diğer bütünün parçalarının kapılarını da araladı. Bu yüzden ilk olarak birazdan anlatacağım konuyu seçtim sana anlatmak için.
Pms sendromunu iyileştirmek için; benim edindiğim bilgilerden ve tecrübe ettiğim deneyimlerden sonra çıkardığım sonuca göre 3 ana koldan kendimize bakım vermemiz gerekiyor.
Bu yazıda, bahsettiğim kitap ışığında bedenimizin ve döngülerimizin farkındalığından bahsedeceğim.
İlk olarak pms olarak tanımlanan şeyin ne olduğuna bakalım.
Pms sendromu nedir ?: Kısaca ve seninle benim anlayacağım şekilde bir tanım yapalım. Adet döngümüzün (yumurtlamadan kanamaya kadar) ikinci fazında kanama başlayana kadar geçen süreçte kişiye göre değişen bir aralığa sahip olan (genelde adetten önce bir hafta içinde) yaşadığımız ruhsal ve bedensel değişimlere pms sendromu deniyormuş.
Genelde ikinci fazın son evrelerinde yani kanamaya yakın pms sendromu yaşanıyor olsa da, uzun süreli ve çözülemeyen tekrarlarla bu süreç ikinci fazın tamamına doğru yayılabiliyormuş.
Kitaptan birebir aktaracağım pms semptomları ise şunlarmış;
Sana yazmak için kitabı tekrar açtığımda farkettim ki, kendimde olan belirtileri belirlemek için tam 13 tanesini işaretlemişim. Tekrar değerlendiğimde ise bir kaç tanesini bazı aylarda yaşıyorum.
Şimdi gelelim asıl konuya. Bedenimizin ihtiyaçlarına göre beslenme, (aldığımız ilaçlar, doğum kontrol hapları da dahil uzun fakat uygulamaya başlayıca oldukça kolay bir yolculuk ) ve egzersiz dışında, yapacağımız şey; bedenimizle bir olmak. Bu cümle sana saçma gelmiş olabilir fakat beni okumaya devam et, söz veriyorum pişman olmayacaksın.
Dr. Northup diyor ki, bedenimizin döngülerini yaşamaya başladığımızda; onu, yani kendimizi duymaya ve dinlemeye başladığımızda, tüm bu semptomların bir yakarış olduğunu göreceğiz. ”İçine dön, bana dön” yakarışı.
Yaşam döngülerle devam eder. Mevsimler döngüseldir. Günler döngüseldir. Ay’ın fazları döngüseldir. Kadın döngüseldir. Her döngüde nasıl ki yaz vardır, gündüz vardır, dolunay vardır, kadında da yumurtlama vardır. Ve kış vardır, gece vardır, karanlık ay vardır, kanama vardır.
Döngünün bir fazında ışıkla parlama, dışa dönüklük, gösteriş, üretkenlik, vericilik, kendini sunma-sergileme varken, diğer fazında içe dönüklük, dinlenme, üretmek için güçlenme, alıcılık, karanlıktan beslenme vardır.
Yaşadığımız çağda tüm bu bilgilerden uzak, sürekli hareket halinde, düz bir çizgide ilerliyoruz. Sürekli üretimde olmak, sürekli neşeli olmak, sürekli canlı olmak, sürekli yaşamın içinde olmak makbul olan. Durmak, dinlenmek, içine dönmek, içinde bulunduğumuz dünya düzenine aykırı ve istenmeyen eylemler.
Dr. Northup, hastalarından verdikleri örnekler ile öyle güzel anlatıyor ki hali hazırdaki durumu ve çözümü. Bedenimizin bize nasıl sinyaller verdiğini, nasıl da bu iletişimi hiç göremediğimizi fark ettim.
Sonra şöyle düşündüm;
Ağaç bir kış boyunca kupkuru dallarla kalıyor. Dışarıdan bakıldığında solgun, cansız, yaşam ve üretim belirtisi olmayan ve işe yaramaz görünüyor öyle değil mi. Fakat köklerinde, gövdesinde, görünmeyen gizli benliğinde müthiş bir yaratım içinde aslında. Baharda yeniden çiçek açma güdüsüyle, kendi içinde kendi kendini besliyor.
Ve işte bizim de yol haritamız bu olacak.
Bedenimiz bize ” durmalısın” diyor. ”Dur ki devam edebilelim”.
Adetinden bir ya da iki gün önceden içe kapanmaya, dış dünyayla iletişimi elinden geldiğince kesmeye, film dizi kitap gibi zihinsel aktiviteleri azaltmaya, fiziksel olarak en mümkün haliyle yavaşlamaya ve kanama başladığında en azından ilk gün, battaniyenin altında, yazarak-çizerek, bedensel, zihinsel, ruhsal olarak dinlenerek duyumsayabilir misin kadınlığı, kadınlığını, kanamanı…
Peki durmak nasıl mümkün öyle değil mi ? Belki çalışıyoruz, sorumluluğumuzda belki bir ev ve belki bir aile var, bizden sürekli üretim, sürekli hizmet, sürekli gülücük, sürekli yaşam bekleyen bir dış dünya var. Haklısın var.
Sanki durursak oyundan çıkartılacağız. Çalışıyorsan kendine böyle bir zamanı evde ayırman çok mümkün olmayabilir, ama yavaşlayabilirsin.
Evliysen, bir evin ve ailenin sorumluluğu sendeyse, bunu ailenle konuşabilirsin. Bu alanı kendin için kendine yaratabilirsin. Mümkün olduğu kadar. Bedenin ve benliğinle uyum içinde, kanarken karanlıkta demlenip, yumurtlarken parlarsan, kendi doğanın dengesinde akacaksin.
Sana bunları yazmadan önce, bir yıldır bunu deneyimledim.
Ve ben de mümkün olduğunca deneyimliyorum. Şartları ufak ufak zorlayıp, uygun hale getirerek. Sanki barıştık içimdeki bölünmüşlüklerle. Böyle tanımlayabilirim belki sana.
Ben tüm bunları uygularken, kendiğinden gelen bir şey daha oldu ve sana bunları yazmak için kitabı bir kez daha incelerken fark ettim ki yazar zaten bahsetmiş bu kendiliğinden olan şey hakkında, ben algılayamamışım.
Sana bunu doğru şekilde anlatabilmek için kitabı okuyup uygulamaya başladığımdan itibaren yazarın tavsiyelerine göre neler yaptığımdan da bahsedeceğim.
Bu sürece girmeye karar verdiğimde beni en çok etkileyen ve ikna eden şey, yaşamın döngülerini görmem oldu. Aynı zamanlarda okuduğum “Tanrıçalar ve Tanrıçanın dönüşümleri” islim başka bir kitapta yine bu döngüleri içsel olarak fark etmemi sağladı. (Bu arada bu kitabın incelemesini de şu başlıkta daha önce yazmıştım. Merak edersen bakabilirsin.) Kendi kışımın içinde kalabilecek miyim ? İşte bunu çok merak ettim.
Kitapta bir ”adet günlüğü”nden bahsediyordu. Bu günlük; gerçek kağıttan bir deftere, yumurtlama dönemini, belirtilerini, hislerini, gün gün ufak notlar halinde yazdığın, pms belirtileri başlayıp kanaman bitene kadar, yine gün gün bedensel ve ruhsal ( aslında ikisi bir bütün, birbirlerinden biz ayırıyoruz) değişimlerini ve belki de en ilginci o günlerdeki rüyalarını yazdığın bir günlük.
Böyle bir günlük tutmaya başladım. Her seferinde aynı performansla olmasa da, günlüğüme önem verdim. Pms belirtileri başladığında elimden geldiğince içime dönmeye başladım. Tüm gelen gerginliklerle, öfkelerle, üzüntüyle kalmayı denedim. Uzunca yazdım, bekledim, düşündüm, dinlendim. Özellikle kanamamın ilk günü, sıcak çaylar, kalın çoraplar, yumuşak battaniylerle kendime bebek gibi baktım =)
Kışımda, karanlığımda gerçekten bir sihir varmış beni besleyen, vallahi varmış…
Adet öncesi ve kanama sırasında gelen duygular, istekler, kitabın yazarına göre içimizde zaten var olan, dışarı aydınlığa çkmayı bekleyen, benliğimizin sesiymiş.
Tüm bunlarla, kendi içime, rahmime, mağarama yolculuk yaparken, kendiğinden ve ”sanki hep böyleymiş” gibi bir gelişme oldu. Her yumurtlama dönemimden sonra içimde bekleyiş oldu.
Kanamayı bekleyen, bunun için heyecanlanan, kanadığını fark edince gözleri parlayan bir ben çıktı ortaya. Tüm bunlardan önce, lanetledeğim, istemediğim, sevmediğim, hastalık olarak gördüğüm bu dönem, ben bunun için hiç çaba sarf etmeden merakla beklediğim bir döneme dönüştü.
Ve bir şey daha oldu. Pms yani adet öncesi semptomlar ve kanama sırasındaki ağrılar birbirinden farklı konular aslında. Ben bu süreçte içime kapanıp, dinlenmek için kendime alan yarattığımdan beri, kanamanın gelmek üzere olduğu bir saatlik bir süreç ve kanamanın ilk günü bedenimdeki hafif ağrılar ve halsizlik dışında adet ağrısı ve bunalımlarını da yaşamamaya başladım.
Kanama öncesi ve kanama sırasında bir yıl öncesine göre büyük bir dönüşüm meydana geldi. Şu konuda yanıltmak istemem. İçimden yine öfke, hüzün, huysuzluk yükseliyor bu dönemde. Ancak, kitapta yazdığı gibi bunları gözlemeyi öğrendim.
Filmlerde hangi kısımlarda ağlıyorum, bu konulara eğilmeyi öğrendim. Günlük hayatta beni ne rahatsız ediyor, bunlara kulak kesilmeyi öğrendim. Anlatmak istediğim, beklentin tüm süreci pamuk gibi geçirmek olmasın. Tüm süreci pamuk gibi geçirmek mümkün ve sağlıklı değil benim anladığım kadarıyla.
İşte kitabın igili bölümünü bir kere daha okuduğumda her şey artık yerine oturdu kafamda. Biz kadın atalarımızdan, kız kardeşlerimizden, akrabalarımızdan, arkadaşlarımızdan, erkek arkadaşımızdan, eşimizden, babamızdan, sistemin bütününden aldığımız yönelimle, kendi kanamamızı el birliğiyle lanetlemişiz.
Seni engelleyecek olan, sana iyi gelmeyen, kokan, zorunlu olarak yavaşlatan, güçten düşüren, toplumdan soyutlayan, ilahi olanla bile iletişimine engel olan, bebek beklerken korkulu rüyan, karşılamak zorunda olduğun cinsel ihtiyaçları karşılayamamana ve bundan dolayı tercih edilmemene neden olan, bedeninin laneti. Bu saydıklarımın hepsi sensin, benim, anneannen, teyzen ve aslında dünya var olduğundan beri her birimizin rahminde kayıtlı olan korkular, yaşanmışlıklar belki de.
Kanaması başladığında, kocasının kumasına gideceğini bilen bir tarihin çocuklarıyız biz. Çocuğu olmadığı için terk edilen ya da evliliğe başka bir kadının dahil olduğu bir tarihin çocukları. Düşünsene her ay yaşanılan o bekleyişi.. İş yerinde, ”canlı” olmadığı için gözden çıkarılma endişesi de bize ait. İlk adet gördüğün günü hatırla. ”Utanmak” kelimesiyle ilk defa çocuk olarak değil kadın olarak tanıştığın o günleri hatırla.
Biz seninle kendi bedenimizle barışalım, kendimize ve tüm dünyaya ”ben kadınım” diyelim ki, gelecek olan nesle tüm bu ”bize iyi gelmeyen yaşanmışlıkların tortusu”nu aktarmayalım.
Tüm bunlar üzerinde daha önce düşünmediysen eğer, lütfen bir düşün. Çünkü biz bedenimizi fark ve kabul ettiğimizde; onu nasıl doğru besleyeceğimizi de nasıl egzersizle iyi bakacağımızı da içsel bir istekle, hevesle araştırıyor, öğreniyoruz.
Dr. Northup’un kitabının bana verdiği ışığın bende yarattığı gerçekliğini sana anlatmaya çalıştım. Pms sendromu nasıl geçer ? sorusuna bulduğun cevap belki bir ilaç markası, belki bir kaç baskılayacı öneri olabilirdi.
Eğer ki sende küçücük bir ışık yakabildiysem, baskılamadan onu dinlemeye başlayacaksın. Sana aktarılan tüm yaşanmışlıkların etkilerini, benliğinin isteklerini, ihtiyaçlarını, gizli kalan yeteneklerini, kendi bedenine yolculuk yaparak, kaynağında vakit geçirerek kendi kendine göreceksin. Ve anlatacaksın diğer kızkardeşlere, kız çocuklara…
Benim araştırmalarım ve uyguladıklarımdan anladığım kadarıyla, yaşadığımız pms sendromlarına kökten çözüm için yukarıda saydığım birlikte yürütülmesi gereken üç maddenin başlangıcı döngülerimizi anlamak olduğunda, diğer ikisini içsel isteğimizle araştırıp, öğrenip uygulamaya gönüllü olarak başlıyoruz. Bu yüzden ilk iletimde bundan bahsettim. Fırsat buldukça ve bildiğim, uygulayıp sonuç aldığım kadarıyla beslenme ve egzersizden de bu başlıkta bahsedeceğim.
Dip Not: Biz Türk kadınlarının internette bu konu ile ilgili aratmalarına bu başlık cevap olabilsin, arama sonuçlarında çıksın diye de bu aratma terimlerini ayrıca ek olarak iletimin sonunda belirtmek istedim: “Pms sendromu nedir ? Pms sendromu ne zaman başlar ? Pms sendromu nasıl geçer ? Adet öncesi anksiyete, Adet Öncesi gerginlik, Adet Öncesi sendromu nasıl atlatılır”
Sevgilerimle
See lessKedi İsimleri Arayanlara Öneriler
En popüler kedi isimler, erkek kedi isimleri ve dişi kedi isimleri önerilerimi yazmadan önce kedi ismi seçiminden nelere dikkat etmemiz gerektiğine değinmek istiyorum. Kedilerinize isim seçerken pek acele etmemenizi öneririm. Özellikle yavru kedilerin dişi mi erkek mi oldukları bir süre tam olarak tDevamını oku
En popüler kedi isimler, erkek kedi isimleri ve dişi kedi isimleri önerilerimi yazmadan önce kedi ismi seçiminden nelere dikkat etmemiz gerektiğine değinmek istiyorum.
Kedilerinize isim seçerken pek acele etmemenizi öneririm. Özellikle yavru kedilerin dişi mi erkek mi oldukları bir süre tam olarak tespit edilemediği için sonradan sorun olabiliyor.
Ayrıca sahiplendiğiniz kediyi tanıdıktan sonra isim vermeniz daha uygun olacaktır. Cinsleri ne olursa olsun her kedinin kendine has bir karakteri, ruh hali vardır. İsim düşünürken dostlarımızın kişiliğine uygun isim seçmek, aranızdaki bağı daha da güçlendirecektir.
Kedi isimleri için genelde iki heceli isimler uygun olacaktır. İsim içerisinde “s”, “ş”, “ç” gibi sert ünsüzler bulunması, kedinizin ismini söylediğinizde dikkatini çekmesi açısından güzel olabilir.
Kedi isimleri önerilerime geçmeden önce bir hayvan sever olarak sizden bir ricam olacak. Lütfen cins kedi satın almak yerine sokaklarda ya da barınaklarda bulunan kedileri sahiplenin. Cins kedileri satın alarak onları uygun olmayan bir coğrafyada yaşamaya zorlamayın. Etrafımızda coğrafyamıza uygun Tekir, Van kedisi, Ankara kedisi gibi türlerde bakıma muhtaç birçok sevimli dostumuz var. Hem de bedava. Ve lütfen ama lütfen bakamayacağınız kedileri sahiplenmeyin.
Erkek ve dişi kediler için benim isim önerilerim şu şekilde:
Dişi Kedi İsimleri
1. Hera: Hera, Yunan mitolojisinde geçen bir isim. Zeus’un eşidir kendileri ve evlilik tanrısıdır. Anne olmanın büyüklüğünü ve hakimiyetini temsil eder. Gerçi kardeşi Zeus’la evlenmesi ve kıskanç bir kadın olarak tasvir edilmesi olumsuz bir şey olsa da söyleniş güzelliği bakımından hoş bir kedi ismi olabilir.
2. Lily: İngilizcede “zambak” manasına gelir. Bizde gelin çiçeği olarak da bilinir. Düğünlerde gelinler genel olarak zambağı tercih ederler. Lily, dişi kedi ismi için söylenişi hoş, kibar bir isim. Beyaz renkli premses kediler için uygun bir kedi ismi gibi duruyor.
3. Daisy (Deyzi): Daisy, papatya anlamına geliyor. Yine bir çiçek ismi. Bizde bolluğu ve sıhhati temsil eden bir çiçektir. Beyaz ve sarı tüylü dişi kedileriniz için güzel bir kedi ismi gibi duruyor. Tınısal olarak da zarif bir isim.
4. Köpük: Pofuduk beyaz renkli dişi kediler için çok uygun bir isim Köpük. Yavruyken köpük ismi yakışır ama büyüyüp cadaloz bir kediye evrilirse o zaman güzel ironi olur.
5. Zuzu: Zuzu sözcüğünün Türkçede bir karşılığı yok fakat bazı yörelerde anne-babalar çocuklarını zuzum diye sevdiklerine şahit olmuştum. Sevecen, samimi bir tınısı var. Dişi kedi ismi olarak değerlendirilebilir.
6. Eva: Eva isminin Almanca kökenli olduğu söyleniyor ama sözlüklerde birebir karşılığını bulamadım. Anlamını boş verirsek söyleniş bakımından güzel bir dişi kedi ismi olabilir.
7. Pıtır: Pıtır Hanım… Esprili güzel bir dişi kedi ismi. Güzel gözlü, masum bakışlı, patilerini fıt fıtı yalayan bir kedi geliyor gözümün önüne. Seni gidi sevgi pıtırcığı… Hoş, sevimli bir kedi ismi değil mi?
8. Misty (Misti): İngilizcede sisli anlamına geliyor. Hafif grimsi renklere sahip dişi kediler için uygun olabilir. İçinde “s” harfini barındırması nedeniyle kedinin dikkatini çekebilme konusunda da uygun bir dişi kedi ismi gibi duruyor.
9. Zeyna: Doksanların unutulmaz karakteri, savaşçı prenses Zeyna, agresif karaktere sahip, yerinde durmayan, haylaz, diğer kedilerden hazzetmeyen, eve gelen misafire sürekli tıslayan dişi kediler için uygun bir isim değil mi sizce de?
10. Gece: Siyah renkli kedi ismi vermedin hiç diyenler için gelsin bu önerimiz de… Karizma bir isim. Erkek kedi ismi de olabilir aslında ama bana dişi kediler için daha uygun gibi geldi.
Bu saydıklarım en popüler dişi kedi isimleri. Diğer en çok beğenilen dişi kedi isimleri önerilerim de şunlar:
Erkek Kedi İsimleri:
1. Kaju: Kaju fıstığını biliyorsunuz. Kimi bayılır kimi de hiç sevemez. Heh işte böyle sevimli mi sevimsiz mi olduğu belli olmayan, ruh hali değişken erkek bir kediniz varsa, Kaju ismi yerinde bir tercih olabilir.
2. Spock (Spak): Uzay Yolu dizisinde Atılgan’ın ikinci kaptanı, sivri kulak, mantık timsali, yarı Dünya’lı yarı Vulkan’lı mistır Spock, komik kedi isimleri arayanlar için uygun bir isim gibi duruyor. Özellikle karizmatik ve sakin yapılı kedi dostlarımız için kullanılabilir.
3. Murphy (Mörfi): “Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.” Murphy Kanunları
Bir Murphy yasasına göre “1. Kediler her zaman dört ayak üstüne düşer. 2. Yere düşen tereyağlı ekmeğin hep yağlı kısmı halıya denk gelir.”
Buna göre kedinin sırtına, yağlı kısmı üste bakacak şekilde tereyağlı ekmek bağlayıp kediyi düşmeye bırakırsanız, kedi sürekli dönecek ve yere düşmeyecektir.
Kedinize Murphy ismi koyup “Neden?” diye soranlara bu esprili paradoksu anlatabilirsiniz.
4. Afakan: Çok yılışık, tepenizden inmeyen, işinizin ortasında sıkıntı olan erkek kedi için tam isabet bir isim olabilir. Kelimenin doğrusu aslında “hafakan”dır. Sıkıntıdan bunalmak manasına gelen “hafakanlar bastı” deyiminde de geçer. Hatta eskiden bayılanı ayıltmak için hafakan ruhu diye bir ilaç satılırmış. Erkek kedi ismi için Afakan daha uygun.
5. Boza: Sarı renk ağırlıklı erkek kedi ismi için uygun olabilitesi yüksek komik kedi isimleri içerisinde… Sokaktan içeri çağırdığınızda da esprili olabilir. Boooo zaaaaağğ…
6. Yoda: Yeri gelmişken, ben kedilerin bir uzaylı ırktan geldiklerini düşünüyorum. Piramitleri uzaylılar yapmadı mı? Piramitler Mısır’da değil mi? Mısır kültüründe kedilerin önemli bir yeri yok mu? Ee, o zaman kediler kesinlikle uzaylı…
Neyse, bu saçma çıkarım doğrultusunda Star Wars evreninin bilge kahramanı uzaylı Yoda isminin erkek bir kedi için uygun bir isim olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda en güzel kedi isimleri arasında benim favorimdir Yoda.
7. Müdür: Kedilerin otoriter hayvanlar olduğu muhakkak. İstediklerini bir şekilde mutlaka yaptırırlar. O zaman Müdür ismi erkek kedilere yönelik komik kedi ismi olarak uygun bir seçim olabilir.
8. Şarlo: Bazı kedilerin burunlarının alt kısmında bariz bir benek oluyor. Hep bana mı denk geliyor bilmiyorum ama sokakta gördüğüm çoğu kedide var bu benek. Doğal olarak direkt aklıma Charlie Chaplin’in efsane karakteri Şarlo geliyor. Hitler de geliyor ama bu sevimli hayvanlara Şarlo ismi daha uygun. Böyle benekli bir kediniz varsa Şarlo ismi güzel bir seçenek.
9. Gölge: Nereden çıkacağı belli olmayan ya da sürekli beşinizden ayrılmayan siyah renkli erkek kediler için çok güzel bir kedi ismi bence. Hem de karizmatik. Simsiyah kediler için değerlendirilebilir.
10. Garfi: Ünlü miskin kedi Garfield’in kısaltılmış versiyonu Garfi, söylenişi hoş, tınısı güzel, hemen her cins kediye gidebilecek erkek kedi isimleri arasında bir seçenek. Şimdi fark ettim, bir kedim daha olursa mutlaka Garfi ismini vereceğim. Çok güzel yahu…
Diğer en çok sevilen erkek kedi isimleri önerilerim de şunlar:
Kedi isimleri önerilerim bu kadar. Siz de kediler için isim önerilerinizi başlık altına yazabilirsiniz. Özellikle yaratıcı kedi ismi önerilerinizi bekliyoruz.
See lessEtkileyici bir CV nasıl hazırlanır?
Tabii ki, başlık olarak açın, müsait bir zamanda yazayım.
Tabii ki, başlık olarak açın, müsait bir zamanda yazayım.
See lessEtkileyici bir CV nasıl hazırlanır?
CV nasıl hazırlanır, etkili bir cv için nelere dikkat etmek gerekir konularında zamanında ben de araştırma yapmıştım. İK çalışanı arkadaşlar cv hazırlama konusunda daha profesyonel tavsiyeleri olacaktır. Müsaadenizle ben de özgeçmiş oluşturma, cv'de neler olmalı gibi konuları bütün olarak ele alıp bDevamını oku
CV nasıl hazırlanır, etkili bir cv için nelere dikkat etmek gerekir konularında zamanında ben de araştırma yapmıştım. İK çalışanı arkadaşlar cv hazırlama konusunda daha profesyonel tavsiyeleri olacaktır. Müsaadenizle ben de özgeçmiş oluşturma, cv’de neler olmalı gibi konuları bütün olarak ele alıp bir öneri ve tavsiye listesi olarak sunmak istiyorum.
Önce cv nasıl hazırlanır ile başlayalım. Sonrasında etkili bir cv için uzmanlardan edindiğim tavsiyeleri listeleyeceğim.
CV Nasıl Hazırlanır?
Olması gerektiği gibi bir CV hazırlamak için aşağıdaki adımları takip edebilirsiniz.
1- Program: CV’lerimizi A4 kağıdı üzerine yazıyoruz. El il yazmak yerine bir office programı ile CV’mizi hazırlayıp çıktısını almak gerekiyor.
CV hazırlamak için herhangi bir office programından yararlanabilirsiniz. Microsoft Word en uygun seçimdir. Bilgisayarınızda bu program yoksa online office programları ile internet üzerinden CV’nizi hazırlayabilirsiniz. Ücretsiz olarak internet üzerinden kullanabileceğiniz office programları şunlar:
Bu iki programı kullanabilmek için Google veya Microsoft hesabınız olması gerekiyor. Yoksa zaten servisler sizi hesap açmanız için yönlendirecektir.
Hazırladığınız CV’yi bir yerlere mutlaka kaydedin. USB belleğinizde, bilgisayarınızda, bulut hesabınızda dursun. Daha sonra lazım olduğunda güncelleme yaparak tekrar kullanırsınız.
2- Fotoğraf: Özgeçmişinizde mutlaka bir fotoğrafınızın bulunması gerekiyor. Fotoğraf CV kağıdının sağ üst köşesinde olmalı. Standart olarak cv fotoğrafının yeri burasıdır fakat siz üst kısımda olmak şartı ile sola, sağa ya da ortaya konumlandırabilirsiniz.
Fotoğraf için bir takım elbise giyerek, saçınızı başınızı hazırlayarak bir fotoğrafçıya gidip vesikalık fotoğraf çektirin. Fakat bu fotoğraf kimlik, pasaport vs. gibi belgeler için çekilen donuk, resmi, çok ciddi olmasın. Hafif tebessüm, pozitif enerjinizi gösteren bir fotoğraf çektirin.
Fotoğrafınızı ister taratarak office programı vasıtasıyla CV’nize ekleyin, ister CV’nizin çıktısını aldıktan sonra sağ üst kısma yapıştırın.
En sağlıklısı office programı ile CV’nize eklemektir. Birden çok yere CV bırakacağınızı var sayarsak sürekli vesikalık fotoğraf yapıştırmak ekonomik olmayacaktır.
Vesikalık fotoğrafınızı evinizde tarayıcı varsa taratabilirsiniz. Yoksa herhangi bir internet kafeden tarattırıp usb belleğinize atabilirsiniz.
Eğer cep telefonunuzun iyi bir kamerası varsa uygulamalar vasıtasıyla vesikalık fotoğrafınızı taramak en güzeli. Bunun için kullanabileceğiniz uygulamalar:
Fotoğrafınızı program ile CV’nize eklediyseniz çıktı alırken renkli çıktı almaya dikkat edin. Fotoğrafınız kağıt üzerinde siyah beyaz olmamalı.
Tüm bunlara gerek kalmadan, fotoğrafınızı çektirdiğiniz fotoğrafçıdan vesikalık fotoğrafınızı bir usb belleğe aktarmasını ya da Whatsapp, e-posta vs. ile size dijital olarak iletmesini rica edebilirsiniz.
Gelelim CV’de bulunması gereken bilgilere. Bunları başlık olarak tek tek yazdım. Sıralama da aynen bu şekilde olursa sağlıklı bir özgeçmiş oluşturmuş olursunuz.
3- Kişisel Bilgiler: Özgeçmişimizin ilk başlığı kişisel bilgiler kısmında şunlar yer almalıdır:
Örnek:
4- İletişim Bilgileri: CV’de bulunması gereken ikinci başlık, iletişim bilgileri kısmında yer alması gerekenler; adres, varsa sabit telefon, cep telefonu numarası, e-posta adresi, varsa LinkedIn profili linki ve yine varsa kişisel web sitenizin linki.
Adresiniz nüfus müdürlüğünden size verilen ikametgah adresinizle aynı olmalı.
E-posta adresi verirken mümkünse ad ve soyadınızdan oluşan kişisel e-posta adresinizi yazın. Çalışıyorsanız mevcut iş yerinizde iş amaçlı verilen e-posta adresini yazmayın. E-posta adresiniz doğru düzgün bir adres olsun. crazy8@bilmemne.com, cilginangarali@yuppi.com gibi adresler profesyonel görünmez, ciddiye alınmazsınız 🙂
Örnek:
5- Başvurulmak İstenen Pozisyon: Üçüncü başlığımız, iş başvurusu yapmak istediğiniz firmanın iş pozisyonunu belirttiğimiz pozisyon alanı olmalı.
Bu kısmın CV’de belirtilmesi iş verenin işini kolaylaştırır. Ayrıca gözden kaçma riskinizi de azaltır.
Hangi pozisyon için başvuruda bulunuyorsanız bu kısma yazın. Birden çok pozisyon için başvuruyorsanız bunları da yazın. Her pozisyon için ayrı ayrı CV vermenize gerek yok.
Örnek:
6- Kariyer Hedefi: CV’de bulunması gerekenlerden bir diğer başlık olan kariyer hedefi alanında bu işi neden istediğinizi, işe kabul durumunda iş ile ilgili hedeflerinizi, neleri başarmak istediğinizi, ilerleyen zamanlarda kendinizi nerede gördüğünüzü yazabilirsiniz.
Ayrıca iş vereni etkilemek için özel yeteneklerinizinden, başarılarınızdan, çaktırmadan bahsedebilirsiniz.
Bu kısmı hazırlamak için ağzı iyi laf yapan ya da edebiyatı güçlü birinden yardım alabilirsiniz.
Etkileyici bir CV için bu kısmı ön yazı olarak değerlendirebilirsiniz. Bu konuya aşağıda Etkili Bir CV İçin Önerileri başlığında ayrıca değineceğim.
Örnek:
7- Eğitim: Bu alana liseden itibaren en son mezun olunan eğitim kurumları, mezun olunan tarihler ve alınan başarılar/dereceler ters kronolojik olarak yazılmalı. Yani en son mezun olduğunuz kurum en başta olup eskiye doğru gideceksiniz.
Örnek:
8- Yabancı Dil: CV’de bulunması gereken bir diğer başlık yabancı dil. Varsa yabancı diliniz seviyesi ile birlikte bu alana yazabilirsiniz. Yabancı diliniz yoksa bu başlığı CV’nize eklemeyin.
Örnek:
9- Bilgisayar Bilgisi: Bu alana hakim olduğunuz işletim sistemini (MS Windows, macOS vs), kullanmayı bildiğiniz office programlarını ve varsa mesleki yazılımları seviyeleriyle birlikte yazın.
Örnek:
10- Eğitimler / Sertifikalar: Katıldığınız mesleki kursları, eğitimleri ve aldığınız sertifikaları bu alanda listeleyin. Harici herhangi bir eğitim ve sertifikanız yoksa bu başlığı CV’nize eklemeyin.
Örnek:
11- İş Tecrübesi: CV’de mutlaka bulunması gereken bilgilerden biri de iş tecrübesi başlığı. Daha önce çalıştığınız ve çalışıyorsanız hali hazırda çalıştığınız yerleri firma adı, çalıştığınız bölüm, unvan ve çalıştığınız yıl aralığı olarak ters kronolojik şekilde bu alana listeleyin. Yeni mezunsanız bu alana staj yaptığınız yeri aynı şekilde yazın. Staj yaptığınız süreyi ve stajı zorunlu mu yoksa gönüllü mü yaptığınızı da belirtin.
Daha önce çalıştığınız yerler ve yaptığınız işler, yeni başvuruda bulunacağınız iş ile ilgisi olmasa bile bu alana iş geçmişinizi mutlaka yazın.
Örnek:
12- Hobiler: Sizi farklı kılacak hobileriniz varsa bu alana yazın. Sakın “kitap okuma, yüzme, yürüyüş, müzik dinleme” gibi aslında hobi olmayan günlük uğraşlarınızı yazmayın.
Bu alanı boş geçmeyin. Sizi diğer adaylardan farklı kılacak olan önemli alanlardan biridir.
Örnek:
13- Referanslar: CV’de bulunması gereken alanlardan biri olan referanslar kısmına mesleğinizle veya çalışma durumunuzla ilgili size referans olabilecek en fazla iki kişinin bilgilerini yazın.
Bu bilgiler ad soyad, bağlı olduğu firma adı, unvanı, telefon numarası ve e-posta adresi şeklinde olmalıdır.
Göstereceğiniz referanslar birebir sizi tanımalı. Ayrıca referans gösterdiğiniz kişilere daha önceden haber vermeniz sağlıklı olacaktır.
Daha önce çalışmadıysanız, yeni mezunsanız sizi tanıyan bir hocanızı veya stajyer olarak çalıştığınız yerdeki sizi tanıyan bir yöneticiyi yazabilirsiniz.
Daha önce edindiğiniz bir referans mektubunuz varsa bir kopyasını CV dosyasının içine koyabilirsiniz. Bu kısma da referans mektubunu yazan kişinin bilgilerini verdikten sonra “Referans mektubu ektedir.” diye not düşebilirsiniz.
Örnek:
Temel olarak CV nasıl hazırlanır, bir CV’de bulunması gerekenler nelerdir sorularının cevabını verdik. Bu başlıkları ve bilgilere göre CV’nizi hazırlayabilirsiniz. CV’nizi el altında ve güncel tutmaya özen gösterin.
Gelelim etkili bir CV nasıl hazırlanır, uzman görüşlerinden derlediğim tavsiyelere:
Etkili Bir CV İçin Tavsiyeler
CV’nizi yukarıda anlattığım gibi hazırlayabilirsiniz. Fakat iş vereni etkilemek, profesyonel olduğunuzu göstermek ve başvuracağınız işe alınma şansınızı arttırmak için özgeçmişinizi, etkili cv hazırlama tekniklerine göre hazırlamalısınız.
Etkili CV nasıl hazırlanır, nelere dikkat etmek gerekir, bu konuda uzmanların tavsiyeleri nelerdir bakalım:
1. CV sunumuna önem verin.
Özgeçmişinizi sunduğunuz CV kağıdının görünümü, ilk yargı için en önemli unsurdur. Dikkat çekici, özenle tasarlanmış, okunaklı, tertipli bir CV, iş verenin CV’nize dikkat etmesini ve sizin onun gözünde profesyonel görünmenizi sağlayacaktır.
Özellikle güzel sanatlar, grafik tasarım gibi görselliğe yönelik eğitim görmüş adaylar bu konuda hem şanslı, hem de bu alanda kendilerini gösterme açısından bir fırsattır CV görünümü. Böyle adaylar için CV görünümünü onların bilgi ve yaratıcılıklarına bırakıyorum.
Diğerleri için CV görünümü konusunda bazı önerilerim olacak:
1- CV’nizi el yazısıyla değil, bilgisayar ortamında yazın.
2- Kullandığınız font kolay okunabilir ve sade olsun. Şekilli, script denilen el yazısı şekilli fontlardan uzak durun. En uygun yazı fontları Times New Roman, Arial, Roboto fontlarıdır. Mümkünse Poppins yazı fontu hem okunması kolay hem modernlik açısından kullanıma uygun olabilir.
3- Yazı boyutu da önemli. CV’niz tek sayfayı geçmesin. Kalabalık bir CV’niz varsa sayfaya sığdırmak adına 10 punto kullanabilirsiniz. İdeali 12 veya 14 puntodur. Bu değerlerin altına ve üstüne çıkmayın.
4- Dikkat dağıtıcı ögelerden uzak durun. Sadece CV başlıkları kalın ve altı çizili olabilir. İtalik, yani eğik ve altı çizili yazı biçimleri kullanmayın.
5- Yazılarda renk kullanacaksanız sadece başlıklarda kullanın. Okunması zor veya cırtlak, parlak renkler kullanmayın. Diğer yazılar siyah koyu tonlarında olsun.
6- Bütün yazıları büyük harfle yazmayın. Göz yorar.
7- Yazı alanlardaki sütun görünümü sağa-sola yaslama şekilde ayarlamayın. Bu şekilde kelimeler arasında bariz boşluklar olur; göz yorar. Sola yaslı olsun. Başlıkları da ortalamayın, onlar da sola yaslı olsun.
8- Başlık aralarına ve satırlara yeterli boşluğu verin.
9- Office programlarındaki hazır özgeçmiş şablonları kullanmayın. Genelde herkes aynı şablonu kullandığından sizin CV’nizin de gözden kaçması olası bir durumdur.
10- Birden çok ayrı bilgi verilen başlıklarda bilgileri maddeler halinde yazın. Madde işaretleri sayı olmasın; çember, kısa çizgi ya da daire olabilir.
11- Sayfanın en başına “ÖZGEÇMİŞ – CV” falan yazmayın sakın 🙂
12- İş verenin CV’nizde ilk bakacağı yer üst orta kısımdır. Buna göre daha etkili bir CV için şöyle bir görünüm kullanabilirsiniz:
En üstte fotoğrafınız ortalı bir şekilde. Hemen altına büyük harflerle isim soy isim yine ortalı ve onun altına da sola yaslı ön yazı. Ön yazının puntosu diğer yazılardan bir tık daha büyük olabilir. Ön yazı konusuna yazının devamında değineceğim.
Sonrasında da sağa yaslı bir şekilde olması gereken başlıkları ve bilgileri yazın.
13- Hazırladığınız CV kağıdını elden verecekseniz poşet dosya (şeffaf dosya) içerisine koyup verin. Dosyanın delikleri solda, kağıdın konulduğu açıklık yukarıda olmalıdır.
14- CV’nizi E-posta ile gönderecekseniz office programı ile hazırlayıp PDF formatına çevirip ek olarak gönderin. PDF formatlı dosyanıza “CV, Özgeçmiş” gibi isimler vermeyin. “Adınız Soyadınız” şeklinde dosyaya isim verip kaydedin.
2. Fotoğrafınıza önem verin.
Plajda, maçta, partide çekilmiş, Instagramlık, selfie fotoğraflarınızı kesinlikle CV’nize koymayın. Gayri ciddi fotoğraflar, ciddiye alınmanızı engeller.
CV’ye koyacağınız fotoğrafı profesyonel bir fotoğrafçıda çektirmenizde yarar var.
Giyin takım elbisenizi, yüzünüzü kapatmayacak güzel bir saç kesimi, sinek kaydı tıraş, kadınlar için hafif bir makyaj, kollarınız öne kavuşmuş, hafif yan bakış, abartısız bir gülüş, kendine emin bir duruş, iş ortamını anımsatacak bir arka fon eşliğinde çektirin fotoğrafınızı. Ya da fotoğrafçıya güveniyorsanız tamamen ona bırakın.
Fotoğrafınız tam boy değil, portre yani vesikalık olsun kesinlikle.
Kimlik, pasaport, vize gibi belgeler için çekilen donuk fotoğraflar kullanmayın. Hele biyometrik denilen at hırsızı gibi çıktığınız fotoğrafları “Amaan hazırda var ne de olsa..” diyerek sakın kullanmayın.
Bir de fotoğraflarınız siyah beyaz olmasın. Yüksek çözünürlüklü ve net olsun. Çıktı alırken de renkli çıktı alın.
3. Etkileyici bir ön yazı hazırlayın.
Ön yazı, başvurduğunuz iş ile ilgili heyecanınızı yansıtabileceğiniz, profesyonelliğinizi ve iş için yetkinliğini gösterebileceğiniz en önemli alan.
Dediğim gibi dikkat çekici, etkili CV için bu kısmı CV’nin en başına, bir tık büyük punto ile konumlandırabilirsiniz.
Ön yazı sizi tanıtacak bir; çok çok iki paragraflık bir metindir. Bu kısımda iş tecrübelerinizden çok başvurduğunuz pozisyonla ilgili yapabileceklerinizden bahsedebilirsiniz. Pozitif bir havayla yazın. Pozisyonla ilgili heyecanınızı yansıtmaya gayret edin.
Tabi direkt “Sizinle çalışma ihtimalim beni çok heyecanlandırıyor.” gibi bir cümle kurmak yanlış olur. Heyecanınızı çaktırmadan yansıtın. “Kariyer hedeflerim söz konusu olduğunda, sektörde söz sahibi bir firmada çalışmayı, kendim için büyük bir fırsat olarak görüyorum.” gibi mesela…
Sektöre olan ilginize, uzmanlaştığınız becerilere, iş ile ilgili teknik bilgilerinize, pozisyon ile ilgili aldığınız çok iyi bir eğitime – sertifikaya vs. sizi diğer adaylardan farklı kılacak düşünce ve özelliklerinize bu bölümde kısaca değinebilirsiniz.
Biraz daha samimi ve esnek bir üslup kullanabilirsiniz. Detaya girmeyin. Cümleleri kısa tutun. Abartıya kaçmayın. Mümkünse bu bölümü edebi yönü kuvvetli birine yazdırın.
Eğer bu kısma yazacaklarınızın yeterince etkili olmadığını düşünüyorsanız CV’nin başına koymayıp, yukarıdaki CV Nasıl Hazırlanır başlığında belirttiğim Kariyer Hedefi kısmını yazmanız yeterli.
4. Başarılarınızı ve becerilerinizi ön plana çıkarın.
CV’nizin iş deneyimi kısmında geçmiş ilerinizi ters kronolojik şekilde sıralayın. Yani son işinizi ilk başa koyarak eskiye doğru gidin. Çalıştığınız firmanın resmi unvanını değil herkesçe bilinen marka adını yazın. LTD., A.Ş. gibi gereksiz ayrıntılara gerek yok.
İş geçmişinizi maddelerken, çalıştığınız firmadaki sorumluluklarınızı, firmaya kattığınız değerleri, başarılarınızı, terfilerinizi vs. açıklamaktan çekinmeyin.
Açıklama yaparken rakamlar da kullanın. “Bilgi işlem elemanı olarak sisteme entegre edilen iletişim sisteminin firma içi yazışma verimliliğini %30 oranında artırması.”, “Uygulanan pazarlama ve PR çalışmaları ile ürün satışlarının %15 artırılması.”, “Şantiye şefi olarak 40 kişilik ekibin idaresi…” gibi cümleler içinde rakam barındırdığında daha dikkat çekecektir.
Bu cümleleri baş vurduğunuz pozisyonla ilgili olmasına dikkat edin. Diğer başvurduğunuz işle ilgili olmayan deneyimlerinizi çok kısa bir şekilde açıklayabilirsiniz.
Sadece iş deneyimlerinizde değil uygun olan her başlıkta başarılarınızı vurgulayın. Eğitim başlığında mesela, bölüm üçüncüsü olarak mezun olmuşsunuzdur; belirtin. Hobileriniz kısmında maraton koşusunda madalya almışsınızdır; yazın. Hiç çekinmeyin.
5. Anahtar kelimeler ekleyin.
Bazı iş verenler, CV’leri ayıklamak için özel programlar kullanırlar. Bu programlar CV’leri anahtar kelimelere göre filtreleme yaparlar.
Bu nedenle CV’nizdeki cümlelerde, baş vurduğunuz işe pozisyona göre anahtar kelimeler ekleyin. Birebir iş tanımına uyan kelimeler ve cümleler kurun.
Mesela aranılan özellikler kısmında “Tercihen Pcb kart tasarımı yapıp uygulama devreye alma becerisi olan” diye bir cümle geçiyorsa, iş deneyimi kısmında “Pcb kart tasarımı yapıp uygulama” ifadesini geçirmeniz etkili olacaktır.
6. Sosyal medya hesaplarınıza dikkat edin.
Öncelikle mutlaka bir LinkedIn hesabı edinin ve dijital CV’nizi orada oluşturun. Profil linkiniz de mutlaka CV’nizde olsun.
LinkedIn’de oluşturduğunuz profilinize en az CV’niz kadar önem verin. Bütün bölümleri eksiksiz doldurun. “Yetenek ve Onaylar” kısmında sadece öne çıkmasını istediğiniz yetenekleri ekleyin. Buradaki onaylar bir nevi referans niteliğini taşıyor.
LinkedIn profilinizdeki fotoğrafınızla CV’nizdeki fotoğrafınız mümkünse aynı olsun. Aynı olmasa bile CV’niz için çektirdiğiniz fotoğrafta dikkat etmeniz gerekenlere bu fotoğrafta da dikkat edin.
Profil linkiniz düzgün olsun. Ayarlar bölümünden profil linkinizi ad soyad kombinasyonu ile ayarlayabilirsiniz.
İşiniz ile ilgili bir iki makale eklemeniz de etkili olur. Böyle bir yeteneğiniz yoksa en azından r10, WMAracı gibi platformlardan makale hizmeti alabilirsiniz.
Diğer sosyal medya hesaplarınızda iş verenin görmesini istemeyeceğiniz paylaşımlarınız varsa bunları kaldırın ya da hesaplarınızı gizleyin; sadece arkadaşlarınızın göreceği şekilde ayarlayın.
7. Yazım ve imlaya dikkat edin.
Normalde önemsemeseniz de CV’nizi yazarken mutlaka noktalama işaretlerine, bağlaç olan “de”lerin yazımına, kelimelerin yazılışına vs. çok dikkat edin. Hatta bu işte uzman birine CV’nizi kontrol ettirin.
Çok uzun bağlı cümleler kurmaktan kaçının. Cümleleriniz kısa ve net olsun. Yüklemi, öznesi doğru yerde olsun. Anlatım bozukluğu yapmayın. Büyük harf küçük harf kullanımına, sayılara gelen eklere falan çok dikkat edin.
Yazım ve imla hataları çok önemlidir. Sizin dikkatli biri olup olmadığınızı gösterir.
Redaksiyon konusunda benimle iletişime geçebilirsiniz. Türkçe öğretmenliği mezunu biri olarak bir hayır kurumuna bağış karşılığı size yardımcı olabilirim.
8. CV’nizde bu hataları yapmaktan kaçının:
Genel olarak cv hazırlarken sıkça yapılan hatalar vardır. Etkileyici bir CV için bu hatalardan kaçınmak lazım:
1- İfadelerinizde birinci tekil şahıs kullanmayın. Üçüncü tekil şahıs kullanın. “tamamladım, yaptım, sağladım” değil “tamamlandı, yapılması, sağlanması” gibi ifadeler kullanın.
2- Sıralama yaparken eskiden yeniye değil yeniden eskiye doğru gidin.
3- Yanlış ve abartılı bilgiler vermeyin.
4- E-posta adresleriniz, verdiğiniz linkler gayri ciddi olmasın.
5- CV kağıdınızda herhangi bir leke, karalama vs. olmasın.
6- Bütün yazıları büyük harfle yazmayın.
7- Tarihleri atlamayın. Mezun olduğunuz, askerliği tamamladığınız, önceki işlerden ayrıldığınız vs. tarihleri mutlaka yanlarına yazın. Tarihlerde sadece ay ve yıl yazmanız yeterlidir.
8- İlkokul ve ortaokul bilgisi yazmayın. Lise ve lisans eğitimlerinizi yazmanız yeterlidir.
9- Herkesçe bilinmeyen kısaltmaları kullanmayın. Hatta hiç kısaltma kullanmayın.
10- Maaş beklentinizi yazmayın sakın. Önceki işlerinizde aldığınız maaş miktarlarını da CV’nize eklemeyin. Bunu mülakatta konuşursunuz.
11- Klişe hobiler yazmayın. Kitap okumak, yürüyüş yapmak, sinemaya gitmek falan bunlar hobi değildir.
12- Önceki işinizden ayrılma sebebinizi belirtmeyin. Bunu da mülakatta sorarlarsa söylersiniz.
13- Doğru referanslar gösterin. Referanslarınızı eklemeden önce kişilere haber verin, onlardan izin alın. Referanslarınız sizi birebir tanıyan kişiler olsun.
14- “Analitik düşünebilen, çalışkan, azimli, engel tanımayan, çözüm odaklı, takım çalışmasına yatkın” gibi klişe kişisel özelliklerinizi CV’nize yazmayın. Boşa yer kaplar.
9. Başvurduğunuz işe göre CV’nizi güncelleyin.
Her işe aynı CV ile başvurmayın. Başvurduğunuz işe göre CV’nizi tekrar düzenleyin.
Düzenleme yaparken o işe uygun anahtar kelimeler kullanın. İş ile ilgili deneyimlerinizi, başarılarınızı vurgulayın.
Ön yazınızı veya kariyer hedefi kısmını başvuracağınız iş tanımına göre tekrar düzenleyin.
Benim tavsiyelerim bu kadar. Umarım gönlünüze göre bir iş bulabilirsiniz.
See lessWordPress Yoast Seo ayarları gözükmüyor?
Sorun ortaya çıkmadan önce yaptığınız değişiklikleri ve kullandığınız eklentileri yazarsanız çözüm konusunda daha sağlıklı ilerleyebiliriz. Sorun eklenti çakışması nedeniyle olabilir. Mesela "Disable Blogging in WordPress" eklentisinin bu soruna yol açtığı rapor edilmiş daha önce. Siz de eklentileriDevamını oku
Sorun ortaya çıkmadan önce yaptığınız değişiklikleri ve kullandığınız eklentileri yazarsanız çözüm konusunda daha sağlıklı ilerleyebiliriz.
Sorun eklenti çakışması nedeniyle olabilir. Mesela “Disable Blogging in WordPress” eklentisinin bu soruna yol açtığı rapor edilmiş daha önce. Siz de eklentilerinizi tek tek pasif edip kontrol ederek sorunun eklenti çakışması nedeniyle ortaya çıkıp çıkmadığını görebilirsiniz.
See lessHuman Design Analizi ve Hesaplama Yöntemi
Şimdi gelin birlikte Human Design Hesaplama ve Human Design chart okuma nasıl yapılır birlikte adım adım ilerleyeylim: Tabi öncesinde bu konuda hiç fikri olmayanlar için kısaca Human Design Nedir aktarayım: Human Design Ra Uru Hu tarafından ortaya çıkartılmış bir sistem. Astroloji, I Ching, Kabala,Devamını oku
Şimdi gelin birlikte Human Design Hesaplama ve Human Design chart okuma nasıl yapılır birlikte adım adım ilerleyeylim:
Tabi öncesinde bu konuda hiç fikri olmayanlar için kısaca Human Design Nedir aktarayım: Human Design Ra Uru Hu tarafından ortaya çıkartılmış bir sistem. Astroloji, I Ching, Kabala, Uzak Doğu Çakra Sistemi gibi kadim öğretilerden yararlanarak oluşturulmuş bu sistem kişiye kendini ve potansiyelini kullanma klavuzu sunuyor.
Kişinin özünü ve gerçek doğasını anlatan, dünya üzerinde tek ve biricikliğini hatırlatan ve özünden, doğasından aykırı (koşullanmış) davranışlarına ışık tutan oldukça kapsamlı bir yapıya sahip. İddia ettiği şey ise, kendi tasarımını bilip buna göre yani özüne, doğasına göre yaşayan insanın potansiyelini ortaya çıkarabileceği ve yaşam amacına ulaşacağı.
Doğum bilgileri kısmında yıldızların konumlarına ulaşmak için astrolojiden yararlansa da çok daha öznel bir işleyişi var. Doğumdan 3 ay öncesini de hesaba katarak, var olan fakat kişinin kendisinin farkında olmadığı özelliklerini de farkettirip, kişinin yaşam içinde kendini tanıması ve kabullenmesini sağlayan içi dolu bir kişisel gelişim kaynağı.
“İnsan tasarımı sistemi bir inanç sistemi değildir. Hiçbir şeye inanmanızı gerektirmez. Ne hikaye ne de felsefedir. Varlığın doğası ile ilgili somut bir harita, genetik kodunuzun bir haritasıdır. Doğamızın mekaniğini bu kadar derinlemesine detaylandırabilmek açıkça büyük bir yetenektir, çünkü doğamızdaki bütün incelikleri ortaya koyar. İnsan tasarımı, kendini sevme potansiyeline, yaşam sevgisine ve başkalarının sevgisini anlayışın kapılarını açar” – Ra Uru Hu
Human design sisteminde kendimizi incelemek ve keşfedebilmek için doğum yerimizi, doğum tarihimizi ( saat de dahil ) eksiksiz biliyor olmamız gerekiyor. Human Design’ın astrolojiden yararlandığı kısım burası.
1- Öncelikle, şu siteden veya şu siteden kendi chartımızı ( istenilen bilgileri girdikten sonra karşınıza çıkacak olan beden haritasına chart deniyor ) çıkartalım.
2- Chartınızı çıkarttıktan sonra şimdi bu chartı Human Design kitabına göre okuyacağız. Bu kitabı da isterseniz satın alabilirsiniz (Kitabın tam ismi: Human Design – Yazar: Chetan Parkyn). İsterseniz de PDF halini şu sitede yayımlamışlar. Siz de buradan, direkt kitabın PDF formatı üzerinden de anlatacaklarımı takip edebilirsiniz.
Elimizde olan bu iki araç ile adım adım kendi dizaynımızı öğreneceğiz.
Bir örnekle gitmek daha kolay olacağından sizlerle kendi chartımı paylaşacağım.
Bu da sizlerin ulaştığı gibi benim de ulaştığım kendi chart’ım:
Bu görseli incelediğimizde bir insan bedenindeki dokuz kutucuğu görüyoruz. Bu kutucukların bazıları renkli, bazıları beyaz. Kutucukları birbirine bağlayan çubuklar (kitapta bunları kanal olarak okuyacağız) ise yine bazıları renkli bazıları beyaz.
Bazı çubukların ise yarısı renkli yarısı beyaz. Oldukça karışık görünen bir sistem. Ve aslında karışık bir sistem. Ancak adım adım ilerleyip kendi chartımızdaki verileri kitaptan okuyunca sistem iyice rahat okunabilir hale geliyor.
Görselin dışında ise ”type”. ”definition”, ”profil”, ”strategy” gibi kelimeler görüyoruz. Bunlar aslında beden görselinin içindeki bilgilerden ortaya çıkan verilerden oluşuyor.
Human Desıgn’a ısınmak için öncelikle daha basitten başlamak adına ilk öğreneceğimiz ve çok karmaşık olmayan şeyler. Her başlık altında kendi kişisel verilerinize göre okuma yaparken görsellere de göz gezdirirseniz, ilerisindeki bilgiler için aşinalık kazanacaksınızdır.
Sırası ile türkçe ne anlama geldiklerini ve rehberimiz olan kitaptaki ilgili bölümün sayfa numaralarını paylaşarak okuma yapacağız.
İşte Başlıyoruz.
Type / Tip : Human Design’a göre dünyada 5 temel insan tipi vardır.
Bu tiplerle ilgili genel bir açıklama okumak isterseniz sizleri sayfa 61 -63’e alalım.
Benim örnek chartıma baktığımız zaman type kısmında Projetör yazıyor. Ben bir projektörüm.
Yukarıdaki listede her tipin sonunda özelliklerini okuyabileceğiniz sayfa numaralarını belirttim. Ben projektör kısmını yani, sayfa 81 -85 i okuyacağım.
Manifestor dünya nüfusunun yaklaşık %8’lik bölümünü oluştururlar.
Generator dünya nüfusunun yaklaşık %37’lik bölümünü oluştururlar.
Manifesting Generator nüfusun yaklaşık %33’lük bölümünü oluştururlar.
Projector dünya nüfusunun yaklaşık %21’lik bölümünü oluştururlar.
Reflector dünya nüfusunun yaklaşık %1’lik bölümünü oluştururlar.
Not: Bu kitapta ayrı ayrı ele alınmış fakat bazı Human Design okuyucuları jeneratör ve manifesting jeneratörü birlikte değerlendiriyorlar.
Strategy /Strateji: Bu kısım ise tamamen kendi tipimizin özelliklerinden kaynaklı kısa ve en öz halde bir strateji belirliyor bize. Ben bir projektörüm ve benim stratejim ”davet bekle ”. Herhangi bir adım atmadan önce karşıdan bir davet almalıyım başarılı olabilmek için.
Bu davet sözel veya vücud diliyle olabilir. Fakat davet almadan attığım adımlar hüsran ve başarısızlık doğurabilir çünkü karşıdaki bana aurasını açmadan ben bir projektör olarak ona yayın yapamam. Kendi stratejinizi zaten kitapta kendi tipinizi okurken öğreneceksiniz.
Artık human desıgn’e göre tipinizi biliyorsunuz. Sistemi tam idrak edebilmek ve sistemin içinde kendimizi daha net algılyabilmek için benim önerim diğer insan tiplerine de bir göz atıp, bütünden içindeki kendinize bakmayı denemenizdir.
Bu kitabın yazarı bence, her başlıktaki kişinin doğasını fevkalade yansıtıyor. Tipinizi öğrenip kendiniz hakkında bir aydınlanma yaşadıysanız bir sonraki veriye geçebiliriz.
Profile / Profil: Human Design, insanları 12 profilde değerlendiriyor. Profiller hakkında genel bilgi edinmek isteyenleri sayfa 236-238 e alalım.
Kendi chartınızda profil kısmında göreceğiniz sayı sizin profilinizdir ve aşağıda her profilin sayfa numaralarını belirteceğim:
Her bir profilde yer alan ilişkiler başlığında karşınızdaki kişinin o profilde olduğu durum değerlendiriliyor. Mesela, eşiniz veya yakın ilişkide olduğunuz bir kişi 2/5 profildeyse, 2/5 in ilişkiler kısmını okumalısınız.
Kendi profilinizdeki ilişkiler bölümü ise sizin ilişki kurma şeklinizi ve ilişkideki pozisyon alma hallerinizi, ilişkilerdeki doğanızı ortaya koyuş şeklinizi, başka bir gözle inceleme şansı verecektir.
Örnek Chartta profil 4/6 olduğundan ben 255.sayfadan 258.dayfaya kadar okuyacağım. Eşimin profili ise 1/3 olduğundan 1/3 ün ilişkiler bölümünü okuyacağım.
Inner Authority / İç Otorite : Karar merkezleri olarak da geçen, özümüze uygun kararlar almamızda bize rehber olabilecek bir buluş.
Otoriteler hakkında genel bir bilgi edinmek isterseniz sizleri sayfa 96-97 ‘ye alaım.
Human Design sistemine göre 6 farklı otorite merkezi vardır. Bunları aşağıda satfa numaraları ile birlikte paylaşacağım.
Örnek chartta solar plexus – duygular otoritesi mevcut. Ben kendi chartımın okumasını yaparken en basit hali ile öğrendiğim şey; kararlarımı anda değil, süreç içinde vermem gerektiği oldu.
Örneğin; dalak otoritesi ”an”da karar alırken benim o kararla ilgili duyguları iyice hissetmem süreç içinde deneyimlerin ardından duygusal bir netliğe kavuşmam gerekiyor.
Siz de kendi otoritenizi okuyup biraz üzerinde düşündüğünüz zaman iç hazinenizi anlayıp, ilerisi için de kendinize bir yatırıp yapmış olacaksınız.
Sisteme biraz ısındık öyle değil mi. Bahsetmediğim diğer başlıkları chartımızın tam olarak içine girdiğimzde anlamış olacağız.
Şimdi beden chartını açıp biraz inceleyelim. Öncelikle bedenin etrafındaki kırmızı (pembe) ve siyah gezegen işaretleri ve yanlarında rakamlar görüyoruz.
Siyah olan taraf doğum anımızdaki gezegen konumlarını baz alıyor ve bilinçli niteliklerimizi gösteriyorken, pembe (kırmızı) olan taraf ise doğumdan üç ay öncesi itibariyle gezegen konumlarını baz alarak gizli yanlarımızı, farkında olmadığımız nitelikleri gösteriyor.
Şimdilik bu bilgileri detaylıca anlamamız şart değil çünkü beden tablosunu okurken zaten yazar bize tek tek açıklıyor tüm bunları. Yine de bilgi edinmek isteyenleri sayfa 27-29‘a alalım.
Bu beden görüntüsünün etrafındaki tüm belirsizlikleri açığa kavusturduğumuza göre artık içine girebiliriz.
Sayfa 26’daki görseli açalım ve inceleyim. Bu sistemde beden tablosunda üç ana kriter bulunuyor. Merkezler (renkli veya beyaz kutucuklar ), Kanallar (renkli veya beyaz çubuklar), Kapılar (kuucukların içindeki numaralar).
Dilerseniz bir de kendi chartınızı açıp inceleyin. Bu gördüğünüz sistem sadece size özel. Sizin bir eşi daha olmayan doğanız.
Merkezlerden başlayım. ( renkli veya beyaz 9 kutucuk)
Merkezler: Bu merkezler tahmin edeceğini üzere çakralarımız. Biz çakra merkezlerini 7 tane biliyorduk öyle değil mi ? Bu konu dikkatinizi çektiyse ayrıca araştırma yapabilirsiniz fakat bilmeniz gereken Human Design çakraları 9 merkezde değerlendiriyor. Merkezleri yazarın anlatımından okuyup iyice öğrenmek isteyenleri sayda 32-32’e alalım.
Şimdi kendi chartınıza tekrar bakmanızı rica edeceğim. Tepe merkezinden itibaren aşağıya doğru. Her merkez ya beyaz ya renkli değil mi. Beyaz olan merkeziniz tanımsız, renkli olan merkeziniz ise tanımlı durumda. Gelin birlikte bunlar ne anlama geliyormuş bakalım.
Sayfa 35 den itibaren her merkezin tanımlı veya tanımsız olması durumundaki detaylı açıklamaları her birimizi kendi chartlarımıza göre okuyalım.
Merkezlerin yukarıdaki görseldeki isimleri, kitaptaki isimleri, karşılaşabileceğiniz alternatif isimleri ve sayfa numaraları sırası ile aşağıdaki listededir.
Örnek chartın; tepe, zihin, boğaz, benlik, duygular ve kök merkezleri tanımlı iken kalp,dalak ve sakral merkezleri tanımsızdır.
64 KAPI: Merkezleri tanıyıp, tanımlı ve tanımsız durumlarını okuduğumuza göre şimdi merkezlerdeki kapıları inceleyelim.
Örnek charta veya kendi chartınıza tekrar bakmanızı isteyeceğim. En üstte taç (tepe) merkezinde üç rakam göreceksiniz. Bu rakamlar taç merkezine ait kapılardır. Kapılar hakkında yazarın genel anlatısını okumak isteyenleri sayfa 166-169 a alalım. ( özellikle sayfa 167 elektromanyetikler başlığını okumanızı rica edeceğim)
Human Design sisteminde 64 tane kapı bulunur. Ve her kapının (rakamın) olduğu yerden bir kanal çıkıyor. Kapınızın aktif olup olmadığını ise, kapıya ait kanalın kırmızı(pembe) veya siyah renkte olmasıdır.
Şimdilik kanalın diğer ucuna kadar renkli olması ile ilgilenmeyip, sadece kendi kısmında renk olup olmaması ile ilgileneceğiz. Herhangi bir kapı, kanalın yansına kadar siyah renkteyse, bu sizde,anlamı ve etkisinin farkında olduğunuz bilinçli bir nitelik olduğu anlamına gelir.
Eğer kanal pembe renkteyse, bu nitelik bilinçsizdir ve büyük olasılıkla bu niteliği arkadaşlannız ve aileniz fark ediyordur. Pembe ve siyah kanşımı bir kanal, bilinçli bir katmanla bilinçsiz nitelikleri işaret eder; siz kısmen farkındasınızdır ve bilinçsiz niteliklerinizi bilinçli bir şekilde gözlemlemek ve kullanmak için gerekli araçlara sahipsinizdir.
Örnek charta baktığımızda, taç merkezinde 61. kapı, zihin merkezinde 24. kapı aktif olduğu gibi, boğaz merkezinde 62. ve 56. kapılar da aktiftir.
Yazar kişinin chartını yukarıdan aşağıya doğru değerlendirip, her merkezin içinde bulunan kapıları tek tek anlatıyor. Dilerseniz sadece aktif olan kapılarınızı okuyun, dilerseniz aktif olmayan kapılarınızı da okuyup daha derin bilgi sahibi olun.
Bu kısımda bonus ise yakın ilişkide olduğunuz kişinin chartını da çıkarıp sayfa 167’de anlatılan elektromanyetik başlığında bahsi geçen etkileşimi keşfedin!
İşte sizin için kolaylaştırıcı sayfa numaraları;
Not: Sayfa 228 de ”Satır Araları” başlığında anlatılan bir mevzu var. Dilerseniz yazarın cümlelerinden okuyun (sayfa 228- 230) dilerseniz aşağıda benim özet aktarımımımdan.
Chartınıza baktığınız zaman, beden görselinin yanındaki semboller ve rakamlardan kısaca bahsetmiştik. Siyah olanlar doğum anınızın verileri ve bilinçli niteliklerinizle ilgiliyken, kırmızı (pembe ) olanlar doğumunuzdan üç ay öncesine ait verileri ve bilinçsiz niteliklerinizle ilgiliydi.
– Ve aslında oradaki bilgilerin hepsi beden görselinize işlenmiş halde. Beden görselinin dışındaki ”tip”, ”strateji” vs başlıklar da aslında beden görselinden okunabilecek ayrıntılar fakat bizler için bu şekilde daha anlaşılır durumda. Hiçbiri birbirinden ayrı bilgiler değil-
Yukarıda bahsettiğim bilgilere örnek olarak:
Örnek charta baktığımızda, pembe kısmın ilk satırında 51.6 (51 kapı numarası,6 çizgi numarasını ifade ediyor.) Siyah ksmın ilk satırında 53.4 rakamlarını görüyoruz. Benim profilim ise 6.4 idi mesela.
Kişinin profilindeki rakamların nereden geldiğini görmüş olduk. (Profiller kısmının genel açıklamasını okuyanlar bu bilgiyi zaten orada okuyup öğrendiler)
Bu rakamların her birinde, noktadan önceki sayı kapı, noktadan sonraki rakam ise çizgidir. Her kapı 6 çizgi katmanından oluşur. Bu çizgiler ise her kapının kişiye kattığı özellikleri değiştiriyor. Yazar bu kitapta bu değişikliklerden söz etmeyeceğini söylüyor.
Yine de bu konuda bir bonus veriyor. O da şu şekilde: Siyah sütündaki ve pembe sütundaki, noktadan sonraki rakamlarda yani çizgilerde en çok tekrarlanan sayı (çizgi) kişinin doğası hakkında bilgi içeriyor.
Örnek charta bakarsak; pembe sütunda her satırdaki noktadan sonra yer alan rakamlar sırası ile, 6,6,2,1,1,3,5,4,1,5,1,6,5
Siyah sütünda her satırdaki noktadan sonra yer alan rakamlar sırası ile; 4,4,1,6,6,3,3,3,1,2,4,4,2
5 tane 6.çizgi
3 tane 5.çizgi
5 tane 4.çizgi
4 tane 3.çizgi
3 tane 2.çizgi
6 tane 1.çizgi bulunuyor.
Bu verilerde görüldüğü gibi ben, 1.çizgiyi okuyacağım.
Siz de bu şekilde kendi chartınızı hesaplayıp, hangi çizgi veya çizgiler baskın ise onun özelliklerini okuyabilirsiniz.
İşte çizgilerin sayfa numaraları:
36 KANAL: Kanallar; chartımızdaki beden görselinin kapılarını birbirine bağlayan, damar görünümünde beyaz, siyah, kırmızı yada kırmızı-beyaz renkteki yapılardır. Buraya kadar geldiysek bu renklerin ne anlama geldiklerini açıklama olmadan da az çok anlıyoruz öyle değil mi.
Kanallar hakkında genel bilgi edinmek isteyenleri sayfa 114-115’e alalım.
Daha anlaşılır olması için örnek charttan bir inceleme yapalım.
Örnek chartta;
Kendi chartımızdaki kanalları okuma yapabilmek için gerekli bilgileri edindik. Artık kendi kanallarımızın içinde kaybolabiliriz =)
Kolaylaştırıcı olması için her kanalın sayfa numaralarını aşağıda paylaşıyorum.
Yararlandığımız kitaptan öğreneceklerimiz bu kadar. Benim eksik bıraktığımi kitapta sizlerin dikkatinizi çeken başka ayrıntılar varsa veya farklı kaynaklardan bilgi paylaşmak isterseniz aşağıya ileti olarak yazarsanız bu başlıkta bilgileri çoğaltmış oluruz.
Son olarak, edindiğimiz kendi chartımızda bir de enkarnasyon ile ilgili bir başlık bulunuyor. ( Yazılar olan bölümde parantez içinde dört tane rakam olan başlık). Bu kitapta bu başlık hakkında bilgiye ben rastlamadım.
İnternetten araştırdığımda ise yabancı kaynaklardan bilgi edindim. Bu başlık için tatmin edici bilgiye sahip olduğumda yeni bir iletiyle sizlere bilgi veriyor olacağım. Benden bu kadar, sevgiler…
See lessMuhabbet Kuşu Cinsiyeti Nasıl Anlaşılır?
Muhabbet kuşu dişi erkek ayrımı konusunda en ayırt edici nokta, muhabbet kuşlarının gagalarının üst kısmında bulunan, cere adı verilen bölümdür. Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı konusuna geçmeden önce cere tam olarak neresi ona bakalım: [caption id="attachment_1337" align="aligncenter" width="809"] CerDevamını oku
Muhabbet kuşu dişi erkek ayrımı konusunda en ayırt edici nokta, muhabbet kuşlarının gagalarının üst kısmında bulunan, cere adı verilen bölümdür.
Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı konusuna geçmeden önce cere tam olarak neresi ona bakalım:
Cere Nedir? Muhabbet Kuşu Ceresi
Cere kısmında muhabbet kuşlarının nefes almasını sağlayan iki burun deliği bulunur. Cere ve burun deliklerinin etrafındaki halkalara bakılarak muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılabilir.
Muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı nasıl yapılır sorusuna, genelde cere renklerine bakılarak cevabı verilir. Fakat bazı durumlarda cere renginden cinsiyet ayrımı yapmak yanıltıcı olabilir.
Özellikle yavru muhabbet kuşları ya da kızgınlık dönemindeki muhabbet kuşlarında cere rengine bakılarak muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapmak zor olabilir.
Bazıları da cere rengi pembeyse dişi, maviyse erkek diyerek çok fena yanılıyorlar. Bu ayrım sadece insan dünyasındaki temsili cinsiyet renkleridir 🙂
Erkek Muhabbet Kuşu Nasıl Anlaşılır?
Yavru muhabbet kuşlarının cere renkleri, hemen hemen ilk 6 ayın sonunda tam olarak oturur. Bu yüzden yavru muhabbet kuşlarının cinsiyetini belirlemek biraz zordur.
Yavru erkek muhabbet kuşlarının cere renkleri genelde mavimsi, morumsu ya da pembemsi bir renkte olur. Bir de ceredeki bulun deliklerinin etrafındaki beyaz halkalara da bakmak gerekir ki yavru kuşlarda her iki cinste de aynı renkte olmakla beraber erkek yavru muhabbet kuşlarında bu halkalar daha belirsizdir.
Yetişkin muhabbet kuşlarında ise cinsiyet ayrımı daha kolaydır. Cere renkleri pembe, mavi, koyu mavi, mor renktedir. Hatta burun deliklerinin üst bölümü mavi, cerenin kalan bölümü pembe olan erkek muhabbet kuşları bile görülebilir.
Aşağıdaki görselde bazı erkek muhabbet kuşlarının cere renklerini görebilirsiniz.
Erkek Muhabbet Kuşu Cinsiyet Ayrımı – Cere Rengi
Sadece cere renklerine değil, kuşların davranışlarına bakarak da muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılabilir. Fakat bu yöntem, tahminden öteye gitmez.
Yine de erkek muhabbet kuşları, dişilere göre daha hareketlidir ve daha çok öterler. İnsanlara karşı daha dostane tavırlar sergilerler.
Dişi Muhabbet Kuşu Nasıl Anlaşılır?
Erkek yavru muhabbet kuşlarında olduğu gibi dişi yavru muhabbet kuşlarının cinsiyet ayrımı da, cere renkleri tam oturmadığından zor olabilir.
Fakat yavrum muhabbet kuşlarında dişi kuş ayrımında burun deliklerinin etrafındaki beyaz halkalar işimizi daha da kolaylaştırır. Çünkü dişi muhabbet kuşlarında bu halkalar daha belirgin olacak şekilde beyazdır.
Genel olarak dişi yavru muhabbet kuşlarının cere rengi mavimsi bir renktedir. Bazen cerenin alt kısımlarının pembemsi olduğu da görülebilir. Cerenin üst kısımları beyazdır. Ya da cere rengi tamamen beyazdır.
Yetişkin dişi muhabbet kuşlarının cere rengi ise beyaz ve kahverengine dönük bir renge bürünür. Bazı dişi muhabbet kuşlarının cerelerinde mavilikler görülebilir fakat burun delikleri etrafındaki halkalar bariz bir şekilde beyazdır.
Kızışma döneminde ise cere renkleri çok koyu bir renk alabilir. Bazen bu renk öyle koyulaşır ki kuşun hasta olduğu bile zannedilebilir.
Aşağıdaki görselde bazı dişi muhabbet kuşlarının cere renklerini görebilirsiniz.
Dişi Muhabbet Kuşu Cinsiyet Ayrımı – Cere Renkleri
Dediğim gibi, muhabbet kuşu cinsiyet ayrımı yapılırken sadece cere rengine değil, kuşların genel hareketlerine de bakılabilir. Dişi muhabbet kuşları erkeklere göre daha agresif tavırlar sergiler. Daha az ve tiz öterler. Erkeklere göre insanlara karşı daha yabanidirler.
See lessÇamaşır Makinesi Nasıl Temizlenir?
Çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusu genel bir soru. Tambur veya kazan mı, deterjan gözü mü, borular mı yoksa kireç temizliğinden mi söz ediyorsunuz? Ben cevabınızı beklemeden çamaşır makinesi temizleme hakkında tüm bildiklerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle zaten su ve kimyasal deterjanlarla teDevamını oku
Çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusu genel bir soru. Tambur veya kazan mı, deterjan gözü mü, borular mı yoksa kireç temizliğinden mi söz ediyorsunuz?
Ben cevabınızı beklemeden çamaşır makinesi temizleme hakkında tüm bildiklerimi aktarmak istiyorum.
Öncelikle zaten su ve kimyasal deterjanlarla temizlik yapan bir makinenin niçin temizliğe ihtiyacı olsun diye aklınıza gelebilir. Aslında çamaşır makinesi temizliği denince tambur – kazan, rezistans, deterjan gözü, borular ve filtrelerde biriken toz, kireç, deterjan artığı gibi maddelerin temizliğinden bahsediyoruz.
Bu artık maddelerin varlığı, çamaşır makinenizin pis olduğu anlamına gelmez. Fakat bu maddelerin birikerek çamaşır makinesi parçalarına zarar verip, makinenizin bozulmasına yol açmaması için en az 6 ayda bir çamaşır makinesi temizleme işlemi yapılması gerekmektedir.
Gelelim çamaşır makinesi nasıl temizlenir sorusuna fakat önce ciddi bir kaç uyarı yapmak istiyorum:
! Çamaşır makinesi kireç temizleme işlemi için kesinlikle çaydanlıklarınız için kullandığınız kireç çözücüleri kullanmayın.
! Çamaşır makinesi kazan temizleme için kesinlikle lavabo açıcı, pas sökücü, yağ çözücü, tuz ruhu gibi maddeler kullanmayın.
Bu tür kimyasallar çamaşır makinesi temizliği için asla uygun değildir ve makinenize ciddi zararlar verebilir.
Çamaşır Makinesi Kazan Temizleme
Bir ailenin haftada 4-5 kez çamaşır makinesini çalıştırdığını düşünürsek, belirli zaman aralıklarında çamaşır makinesi kazan temizliği yapmak, makinenin ömrünü uzatacaktır. En ideali 6 ayda bir kazan temizliği yapmaktır.
Peki çamaşır makinesi kazan temizliği nasıl yapılır?
Günümüzde üretilen çamaşır makinelerinin genelinde kazan temizleme programı mevcut. Su sıcaklığı ve devir sayısını ayarlayıp temizleme işlemi yapan bu programlar büyük ölçüde işe yarıyor. Yine de içinize sinmiyorsa veya eski tip bir çamaşır makinesine sahipseniz kimyasal maddeler veya doğal yöntemlerle çamaşır makinesi temizleme işlemini gerçekleştirebilirsiniz:
Bir adet bulaşık makinesi tabletini kazanın içine koyun. Makineyi boş olarak yoğun programda çalıştırın. 90 derece pamuklu programı uygundur mesela. Ya da makinenizin kazan temizleme programı varsa o şekilde çalıştırın. Bu şekilde çamaşır makinesi kazan temizliği yapabilirsiniz.
Yarım litre beyaz sirke (2 su bardağı) ve yarım su bardağı karbonatı karıştırın. Bu karışım makinenizin deterjan haznesine dökün. Yine yoğun programda ya da kazan temizleme programında makinenizi çalıştırın.
Beyaz sirke yerine diğer sirkeleri de kullanabilirsiniz. Beyaz sirke daha etkilidir.
Bir bardak beyaz sirke içerisine iki yemek kaşığı limon tuzu karıştırıp makinenizin deterjan gözüne koyun. Yoğun programda makinenizi boş olarak çalıştırın.
Tüm bu temizleme yöntemleri çamaşır makinesi kazan temizliğinde etkilidir. Bu yöntemler sadece tamburun değil, suyu ısıtmaya yarayan rezistans üzerindeki kirecin de temizlenmesini sağlayacaktır.
Burada önemli olan, belirli aralıklarla temizleme işlemini tekrarlamak. Makine kullanım yoğunluğunuza göre temizlik aralıkları siz belirleyebilirsiniz.
Çamaşır Makinesi Deterjan Gözü Temizliği
Çamaşır makinesi deterjan gözü, makinenin en çok kirlenen parçasıdır. Deterjan kalıntıları biriktikçe kireçle bir olup istenmeyen görüntülere yol açar.
Deterjan gözünün 2 ayda bir temizlenmesi uygun olacaktır. Genel çamaşır makinesi temizliği için 6 ayda bir tekrarlanan süreç yeterliyken, deterjan gözü için daha sık temizlik yapmak gerekir.
Deterjan gözü nasıl temizlenir bir bakalım:
1- Genel olarak tüm makinelerin deterjan gözü kolaylıkla çıkarılabilir. Gözün arka kısmında bir yuvarlak olur. O yuvarlağa bastırıp gözü geri çekip çıkarabilirsiniz.
2- Öncelikle bir çaydanlık kaynak suyu gözün üzerine dökerek, deterjan kalıntılarının kabaca akmasını sağlayın.
3- Bir paket karbonatı deterjan gözü üzerine serpiştirin. Mümkünse bir fıs fıs yardımıyla herhangi bir sirkeyi göz üzerine püskürtün.
4- Yaklaşık yarım saat kadar bekledikten sonra eski bir diş fırçası ile deterjan gözünün her yerini fırçalayın.
5- Deterjan gözünü bol suyla arındırın.
6- Son olarak temiz bir bezi az miktar çamaşır suyu ile ıslatıp, deterjan haznesinin girdiği gözün içerisini temizleyebilirsiniz.
Çamaşır Makinesi Filtre Temizliği
Bütün çamaşır makinelerinin ön yüzünün alt kısmında pompa filtresi bulunur. Bu filtre, çamaşırların ceplerinde unutulan bozuk para, toka, kağıt gibi suda erimeyen katı cisimlerin pompa motoruna kaçmasını önler.
Çamaşır makinesi filtresi temizliği sık sık yapılmalıdır. Katı cisimlerin bu filtrede birikmesi durumunda makine su boşaltmada sıkıntı yaşar. Yıkama sonrası çamaşırlarınız ıslak kalıyorsa sorun büyük ihtimal bu çamaşır makinesi filtresinin tıkanması nedeniyledir.
Çamaşır makinesi filtresi nasıl değiştirilir sorusundan önce çamaşır makinesi filtresi nerede sorusunu cevaplamak lazım. Çoğu kullanıcının bu filtreden haberi dâhi yok 🙂
Çoğu çamaşır makinesinde filtre, ön sağ alt kısımda bulunur. Bu kısım bir kapakla gizlenmiştir. Bazı makinelerin ön alt kısmı boydan boya kapaktır ve onun kapak olduğu neredeyse fark edilmez.
Gelelim filtre temizliğine:
! İlk önce çamaşır makinesinin fişini prizden çıkarın; ne olur ne olmaz.
! Dikkat edin; çamaşır makinesi filtre temizleme işleminde yuvadan su gelebilir. Hele ki filtre tıkanıp, makinede su biriktiyse çok miktarda su gelecektir. Bu nedenle temizliğe başlamadan önce yerde halı, kilim gibi nesneler varsa kaldırın. Bir temizlik havlusu ve ıslandığında bu havluyu sıkabileceğiniz bir kovayı hazır bulundurun. İlk olarak havluyu filtre önüne yayın.
! Eğer makine su boşaltmadığı için filtreyi kontrol edecekseniz makine içindeki suyun sıcak olmamasına da dikkat edin. Makineyi yeni kapattıysanız en az 1 saat suyun soğumasını bekledikten sonra temizlik işlemine geçin.
1- Önce filtrenin olduğu kısımdaki kapağı açın. Bazı kapaklar kolayca açılırken, bazılarını açmak için düz uçlu tornavida, kontrol kalemi, keskin olmayan bir yağ bıçağı gibi düz ve yayvan bir araçla açılabiliyor. En doğru çıkarma yöntemi makinenizin kullanım kılavuzunda mevcuttur.
2- Kapağı açtığınızda önünde tutma yeri olan yuvarlak bir kapak daha önünüze gelecek. Bu kapağın tutamacından tutup saat yönünün tersine yani sol tarafa doğru çevirin. Biraz zorlamanız gerekebilir. Kapak eğer sıkışmışsa ve dönmüyorsa pense kullanabilirsiniz. Kullanırken dikkat edin, plastiğe zarar verip tutamaçları kırmayın. Yine çıkaramıyorsanız servis çağırın.
3- Yuvarlak kapağı da çıkardıktan sonra filtreyi de çıkarın. Bazı makinelerde pompa filtresinin yanında tahliye tıpası bulunabilir. Pompa filtresini çıkarmadan önce varsa bu tahliye borusunun tıpasını çıkarıp makinenin içindeki suyu boşaltın. Filtreyi çıkardıktan sonra filtredeki bütün yabancı sert cisimleri temizleyin. Ulaşamadığını yerleri için eski bir diş fırçasından yararlanabilirsiniz.
4- Filtreyi suyun altında bir güzel duruladıktan sonra tekrar yerine takıp, yuvarlak kapağı iyice sıkın.
Bu işlemi her 10 yıkamada bir yapmakta fayda var. Bu filtrenin tıkanması sadece suyun tahliyesini engeller fakat makineye zarar vermeyebilir. Yine de her ihtimale karşı sık sık bu filtreyi kontrol etmek makinenin ömrünü uzatmada faydalı olabilir.
See lessAsus Cerberus Klavye İnceleme – Yorum
Asus Cerberus klavvye "Yazımı rahat olsun, ışıklı olsun ama RGB olmasın, şık dursun, fazla ses çıkarmasın, profesyonel olmasın ama oyun oynarken de üzmesin, kaliteli malzemeye sahip olsun, sağlam ve dayanıklı olsun, su geçirmesin, medya tuşları bulunsun, yazı yazmaya da oyun oynamaya da müsait olsunDevamını oku
Asus Cerberus klavvye “Yazımı rahat olsun, ışıklı olsun ama RGB olmasın, şık dursun, fazla ses çıkarmasın, profesyonel olmasın ama oyun oynarken de üzmesin, kaliteli malzemeye sahip olsun, sağlam ve dayanıklı olsun, su geçirmesin, medya tuşları bulunsun, yazı yazmaya da oyun oynamaya da müsait olsun.” diyen kullanıcılara hitap eden, kaliteli, görece ekonomik bir klavye diyebilirim.
Asus Cerberus klavye detaylı inceleme olayına girmeden önce klavyenin teknik özelliklerine bakalım:
Asus Cerberus Klavye İnceleme
Asus Cerberus Klavye Teknik Özellikler
Ağırlık: 1.28 kg
Boyutlar: 47.1 x 18.6 x 3.8 cm
Bağlantı: Örgü kablo (2 metre), USB 2.0
Malzeme: Sert plastik, Ful SECC metal plaka, Rubber Dome Switch*
Renk: Ana Malzeme Siyah ve Turuncu, Işıklar Mavi ve Kırmızı
Sıvı Dayanıklılığı: Var
Makro Tuşlar: Var (12 Adet)
Anti-ghosting: Var; 19 tuşa kadar**
Kaydırmazlık: Var
Yükseltme Ayakları: Var
Mekanik His: Yok
*Rubber Dome Nedir: Tuşlara direnç ve dokunsallık sağlamak için katlanabilir lastik kubbeler kullanan, modern klavyelerde en yaygın olarak kullanılan bir tür klavye tuşu teknolojisidir.
** Anti-ghosting Nedir: Ghosting, normal bir klavyede altı ve daha fazla tuşa aynı anda basılması durumunda diğer tuşların çalışmaması durumudur. Anti-ghosting özelliğine sahip klavyelerde ise bu durum yaşanmaz.
Asus Cerberus Klavye Kullanım
Asus Cerberus klavyeyi yaklaşık 2 aydır kullanıyorum. Bu süreçte klavye ile yazı da yazdım, oyun da oynadım. Genel olarak memnun kaldığımı söyleyebilirim.
Asus Cerberus Klavye – Teknik Özellikler
Öncelikle klavye çok şık. Gerçekten görünümü çok hoş. Klavyenin iki modu bulunuyor; normal ve oyuncu modu. Normal modda klavye ışıkları mavi renk oluyor. Oyuncu modunda ise kırmızı renk oluyor.
Oyuncu modunda makro tuşlar atayabiliyorsunuz. Atadığınız makro tuşlar, normal moda geçtiğinde işlevsiz hale geliyor.
Modlar arasındaki geçişi FN + Caps Lock tuş kombinasyonunu kullanarak yapabiliyorsunuz. Yani Asus Cerberus klavye renk değiştirme işlemini bu tuş kombinasyonunu kullanarak yapabilirsiniz. Oyun başlayınca klavye otomatik olarak oyun moduna geçmiyor. Oyunu başlatmadan önce modu manuel olarak değiştirmelisiniz.
Klavyenin ışıklarını sağ taraftaki CTRL ve FN tuşları arasındaki Light tuşuna basarak kapatıp açabiliyorsunuz.
FN + PgUp veya FN + PgDn tuş kombinasyonlarını kullanarak da klavyenin ışık şiddetini ayarlamanız mümkün.
FN + Light tuşuna basarak da nefes modunu açabilirsiniz. Bu modda klavye ışıkları yavaş yavaş yanıp sönüyor. Gereksiz bir özellik gibi görülebilir.
Bu noktada kişisel tercihim bir de beyaz ışık seçeneği olmasıydı. Bazen klavyenin sahip olduğu bu teknolojik ışıklar rahatsız edici olabiliyor.
Klavyenin şıklığını bozan tek detay, Lock ışıklarının yeşil renkli olması. Bu ışıklar da klavye ışıklarıyla uyumlu olsaydı daha iyi olurdu sanki.
Asus Cerberus Klavye Fonskiyon Tuşları
Klavyenin kablosu örgü kablo. Klavyeyi hareket ettirme kolaylığı, kablonun bükülme, kırılma gibi sorunlarının olmaması artı bir özellik.
Asus Cerberus klavyenin suya dayanıklılık özelliği mevcut. Klavye altındaki su tahliye kanallarını görebiliyorsunuz. Klavye üzerine dökülen sıvı, bu kanallar vasıtasıyla tahliye ediliyor. Özel tuş yapısı sayesinde sıvının mekanik aksama girişi engellenip, klavyenin zarar görmesinin önüne geçilmiş.
Şahsi olarak çalışırken çok sık çay ve kahve tükettiğim için aldığım klavyelerin suya dayanıklı olmasına dikkat ederim. Evet, bu klavyenin üzerine de kazara çay döktüm 🙂 İddia edildiği gibi klavye herhangi bir zarar görmedi.
Fakat kola, meyve suyu gibi şekerli sıvılar döküldüğünde tahmin edebileceğiniz gibi her ne kadar klavyenin mekanik aksamı zarar görmese de klavye yapış yapış olacaktır. Bu noktada tüm tuşların çıkarılıp, sıvı dökülen yerlerin sabunlu bir bez yardımıyla dikkatlice silinmesi gerekecektir. Rahat olun, klavye tuşları rahat bir şekilde sökülüp takılabiliyor.
Asus Cerberus Sıvı Tahliye Kanalları
Klavye gerçekten çok sağlam. Denge kaybı nedeniyle elimle klavyenin üzerine yüksek bir basınç uygulama gibi bir durum meydana geldi. Herhangi bir kırılma, çatlama gibi bir problemle karşılaşmadım. Ben ayaklarının kırılabileceğini düşündüm fakat kırılmamış; sadece ayaklar yuvasından çıkmış. Tekrar yerine takıp kullanmaya devam ettim.
Kullandığım 2 aylık süreçte tuşlar üzerinde herhangi bir silinme meydana gelmedi. Klavye üzerindeki harf ve rakamlar boya ile yazılmadığı için silinme meydana gelmesi de pek mümkün değil.
Tuşların basımı çok rahat. Hissiyat güzel, rahatsız etmiyor. Çok sessiz olmasa da tuş basımlarında çıkan ses makul seviyede diyebilirim. Tuş araları da uygun mesafeye sahip. En nefret ettiğim, tuşların birbirine çok yakın olmasından kaynaklı yanlış tuşa basma durumu bu klavyede yok.
Tuşların tepkime süresi bana yeterli geldi. Profesyonel bir oyuncu değilim. Klavye ile GTA 5 ve Max Payne 3 oynadım. Bu süreçte klavyeyi kullanması gayet keyifliydi, herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Fakat şahsen bu klavye profesyonel oyuncuları tatmin etmeyebilir diye düşünüyorum.
Oyun oynarken sinir bozucu olan Windows tuşuna yanlışlıkla basma durumunun önüne geçmek için klavye oyun modunda Windows tuşunu kilitliyor. Bu da artı bir özellik.
Asus Cerberus klavye üzerinde medya tuşları mevcut. Müzik ve video için durdurma, devam etme, ileri geri sarma, ileri geri parça değiştirme tuşlarının yanı sıra sesi kısıp yükseltme tuşları da klavyenin üzerine konumlandırılmış. Bir de sessiz yani mute tuşu olsaydı çok iyi olurdu ama yok.
Klavyenin alt kısmında yükseltme ayakları mevcut. Fakat bana biraz yetersiz geldi. Biraz daha yükselmesini tercih ederdim.
Asus Cerberus Klavye Mavi Işık
Sonuç olarak, vaktinin büyük çoğunluğunu yazı yazmakla geçiren, arada sırada oyun oynayan amatör bir oyuncu olarak Asus Cerberus klavyeden oldukça memnun kaldığımı söyleyebilirim.
Bu klavyeden önce Logitech G710+ klavyeyi kullanıyordum. Elim bir kaza sonucu kendisini kaybettim. Bu mekanik bir klavyeydi. Çok ağırdı. Çok kalın ve plastik kablosu vardı. Kalite olarak gayet iyiydi fakat tuşlar arasındaki mesafe, yazı yazarken bana sıkıntı çıkarıyordu. Asus Cerberus klavye ile rahat ettiğimi söyleyebilirim.
Ben bu klavyeyi şıklık, kalite, sağlamlık ve yazı yazma konforu arayanlar; ışıklı klavye tercihinde olup RGB klavyelerden nefret edenler için öneriyorum. Her ne kadar Asus Cerberus oyuncu klavyesi olarak geçse de profesyonel oyuncuların alternatif klavyeleri araştırmalarını tavsiye ederim.
Asus Cerberus klavye ile ilgili sormak istediklerinizi başlık altına ismimi etiketleyerek sorabilirsiniz.
See less